IDCM dergisinin Eylül 2022 sayısı yayımlanmıştır. Emek veren ve katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.
IDCM dergisinin Eylül 2022 sayısı yayımlanmıştır. Emek veren ve katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.
Sara Winn Dong tarafından oluşturulan sitede, düzenli olarak yayımlanan uzmanların katıldığı ‘podcast’ler, infeksiyon hastalıklarında, klinik akıl yürütme, teşhis ve antimikrobiyal yönetimini, sorular üzerinden gözden geçirmekte. Vaka bazlı bölümler 1-2 haftada bir yayınlanmakta ve ara sıra bonus bölümler de eklenmekte. ‘Podcast’lere ek olarak sitedeki “Consult Notes” kısmında, her bölüm için önemli noktaları, referansları ve ek faydalı kaynakları özetleyen kapsamlı yazılı ekler bulunmaktadır. Ayrıca sitede İnfeksiyon Hastalıkları ile ilgili infografiklerin olduğu bir kütüphane mevcut.
‘Podcast’ler internet sitesinden dinlenebildiği gibi Spotify gibi platformlar üzerinden de dinlenebilmektedir. Dinlenirken, trafikte veya spor yaparken, infeksiyon hastalıkları eğitimlerine bu ‘podcast’lerle devam etmek mümkün.
Kuduz, bilinen en eski zoonozlardan birisidir ve dünyanın pek çok ülkesinde hâlâ önemli bir sağlık sorunudur. Dünya üzerinde Antarktika dışında her kıtadaki insan ve hayvanlar için kuduza yakalanma tehlikesi vardır.
28 Eylül 1895 kuduz aşısını ilk kez bir insana uygulayan Louis Pasteur (1822-1895)’ün ölüm tarihidir. Dünya Kuduz Günü ilk kez 28 Eylül 2007’de Küresel Kuduz Kontrolü Birliği (GARC) ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC)’nin öncülüğünde, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) ve Pan Amerikan Sağlık Örgütü (PAHO/AMRO)’nün destekleriyle düzenlenmiştir. Böyle bir günün ayrılmasının amacı, kuduzun insan ve hayvan sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekmek; kuduzdan korunmanın, hayvanlardaki ve insanlardaki hastalığın önlenmesinin ve eliminasyonunun küresel önemine ilişkin farkındalığı artırmaktır.
Dünya Kuduz Günü’nü kuduzdan uzak, sağlıklı bir dünya için birlikte mücadele adına anmak isteriz.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu
A Grubu Streptokok (GAS) ile gelişen nekrotizan yumuşak doku infeksiyonları ve toksik şok sendromu yüksek mortalite nedeni olmaya devam etmektedir. İn-vitro ve hayvan modeli verilerinin yanı sıra çoklu gözlemsel çalışmalar, tedaviye eklenen klindamisinin (yani bir beta-laktam ile verilen) eksotoksin üretimini inhibe ederek invazif GAS infeksiyonu ölüm oranını azalttığını göstermektedir. Ne yazık ki, GAS’taki klindamisin direnci 2010’ların ortalarından beri Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) hızla artmaktadır, ancak bunun klinik önemi belirsizliğini korumaktadır. Linezolid, ABD’deki GAS izolatlarının neredeyse tamamen duyarlı olduğu ve benzer bir etki mekanizması ile benzer in vitro GAS virülans faktör zayıflamasına neden olması nedeniyle, umut verici bir alternatif yardımcı ajandır. Ancak şiddetli GAS infeksiyonlarında linezolidin değerini destekleyen klinik veriler çok daha sınırlıdır. Burada yazarlar, avantajları ve dezavantajları tartışarak klindamisin veya linezolid için genel tercihin arkasındaki verileri ve mantığı gözden geçirmektedir.
Cortés-Penfield N, Ryder JH. Should linezolid replace clindamycin as the adjunctive antimicrobial of choice in group a streptococcal necrotizing soft tissue infection and toxic shock syndrome? a focused debate. Clin Infect Dis. 2022: ciac720.
Antiretroviral tedavi (ART) sırasında viral “rebound”, ilaç direnci yoksa çoğunlukla optimal olmayan ilaç uyumundan kaynaklanır. Bu çalışmada ART sırasında viral “rebound” ve ilaç direncinin tahmini için idrarda “point of care” (POC) hızlı testler ile tenofovir (TFV) tespitinin tanısal performansı değerlendirilmiş.
HIV ile yaşayan ve ART’ye yeni başlayan ayaktan yetişkin hastalar, dolutegravir veya efavirenz, tenofovir disoproksil fumarat veya alafenamid ve emtrisitabin almak üzere randomize edilmiş. Yirmi dört ve 96 haftalık takip aralığında “rebound” ≥200 kopya/mL olan tüm katılımcılar vaka olarak seçilmiş ve virolojik baskılaması (<50 kopya/mL) olan kontrollerle eşleştirilmiş. Hızlı POC ile idrarda TFV tespiti geriye dönük olarak yapılmış.
198 katılımcıdan 281 örnek çalışmaya dahil edilmiş. Vakaların %30.7’sinde (70/228) ve kontrollerin %100’ünde (53/53) idrarda TFV saptanabilir düzeydeymiş. İdrarda saptanamayan TFV’nin, %69 duyarlılıkla [%95 CI 63-75] ve %100 özgüllükle [93-100] “rebound”u öngördüğü tespit edilmiş. Virolojik başarısızlık ve sekans verileri olan vakalarda (n = 42), idrarda saptanabilir TFV’si olanların %50’sinde (10/20) ve idrarda saptanamayan TFV’si olan vakaların %8.3’ünde (2/24) NRTI ilaç direnci tespit edilmiş. İdrarda saptanabilir TFV’nin, %83 duyarlılık [52-98] ve %69 özgüllük [50-84] ile NRTI direncini (OR 10.4 [1.8-114.4] p = 0.005) öngördüğü bulunmuş.
İdrarda TFV testi ilaç direnci seçimini öngördürdüğü için “rebound” olan katılımcılarda, ART sırasında uyum, baskılama ve ilaç direnci hakkında hızlı bilgi sağlamak amacıyla POC objektif uyum testinin kullanılabileceği bildirilmiş.
Hermans LE, Umunnakwe CN, Lalla-Edward ST, et al. Point-of-care tenofovir urine testing for the prediction of treatment failure and drug resistance during initial treatment for HIV-1 infection. Clin Infect Dis. 2022: ciac755.
Staphylococcus aureus kan dolaşımı infeksiyonu olan hastalarda takip için kan kültürü alınması standart bir uygulamadır, ancak gram-negatif bakteriyel infeksiyonlarda takip için alınan kan kültürlerinin faydası belirsizdir. Bu çalışmada gram negatif bakteriyel kan dolaşımı infeksiyonu olan hastalarda, ilk pozitif kan kültürlerinden sonra kan kültürü alınmasının hasta mortalitesinde azalma ile ilişkisi araştırılmış.
Çalışmada hastaneden taburcu olmadan önce veya indeks kan kültüründen 30 güne kadar geçen süredeki mortaliteler araştırılmış. Takip için kan kültürü alınması hasta mortalitesinde azalma ile ilişkilendirilmiş. Takip için kan kültürü alınmasının mortalitede azalma ile ilişkisine ilişkin kanıtların genel gücü ise orta düzeyde bulunmuş.
Sonuç olarak çalışma bulguları, iyi tasarlanmış gözlemsel çalışmaların, Gram-negatif kan dolaşımı infeksiyonu olan hastalarda takipte kan kültürlerinin kullanılmasını desteklediğini göstermiş; ancak takip için kan kültürü alınmasını gerektirmeyen hastaları belirleyen alt grup analizlerinin eksik olduğu vurgulanmış.
Thaden JT, Cantrell S, Dagher M, et al. Association of follow-up blood cultures with mortality in patients with Gram-negative bloodstream infections: a systematic review and meta-analysis. JAMA Netw Open. 2022; 5 (9): e2232576.
Seftolozan-tazobaktam, çoklu ilaca dirençli (MDR) Pseudomonas aeruginosa’nın neden olduğu ciddi infeksiyonlar için yeni ortaya çıkan bir tedavidir. Bununla birlikte, sınırlı veriler bakteriyemi tedavisinde kullanımını desteklemektedir. Bu çalışma, seftolozan-tazobaktam bazlı veya kolistin bazlı rejimler kullanılarak MDR P. aeruginosa bakteriyemisinin tedavisinin etkinliğini değerlendirmeyi amaçlamıştır.
Bu retrospektif, kohort ve çok merkezli çalışma, Suudi Arabistan’daki dört hastanede Eylül 2018 ile Ağustos 2021 arasında seftolozan-tazobaktam veya kolistin ile tedavi edilen MDR P. aeruginosa bakteriyemisi olan yetişkin hastaları içermiş. Birincil son nokta 30 günlük risk ayarlı mortalite iken ikincil sonlanım noktaları ise 14 günlük mortalite riski, bakteriyel eradikasyon ve klinik başarı olarak belirlenmiş.
Çalışmaya toplamda 46 hasta dahil edilmiş; 17 hasta seftolozan-tazobaktam bazlı, 29 hasta ise kolistin bazlı rejim almış. 30 günlük risk ayarlı mortalitede (tehlike oranı [HR] 0,58, %95 güven aralığı [GA] 0.16–2,13, P=0,42) fark bulunmamış. Ayrıca, 14 günlük mortalite ve bakteriyel eradikasyon riski de farklı değilmiş. Öte yandan, seftolozan-tazobaktam kullanımı kolistinden daha yüksek klinik başarı ile ilişkilendirilmiş (RR 1.84, %95 GA 1.11–3.06: P = 0.021).