IDCM dergimizin Mart 2025 sayısı yayımlandı. Katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu
Dergi İçin Tıklayınız
IDCM dergimizin Mart 2025 sayısı yayımlandı. Katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu
Dergi İçin Tıklayınız
Herkese merhaba! Klimik podcast yayınlarından bir yenisi ile karşınızdayız.Bu hafta konuğumuz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalından Arş. Gör. Dr. Ulaş Gökalp. Bu yayınımızda konuğumuz ile enfeksiyon hastalıklarının özellikle salgınların tarihin seyri üzerine etkileri ile ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Ulaş’a yayınımıza katıldığı ve vakit ayırdığı için teşekkür ederek sizlere keyifli dinlemeler dileriz.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından her yıl 7 Nisan günü Dünya Sağlık Günü olarak kutlanmaktadır. DSÖ’nün öncelikli gördüğü konularda dünya genelinde farkındalık yaratmak üzere kutladığı Dünya Sağlık Günü’nün 2025 yılı için sloganı, “Sağlıklı Başlangıçlar, Umutlu Gelecekler” olarak ilan edilmiştir.
Bu yıl Dünya Sağlık Günü’nde anne ve yenidoğan sağlığı konusunda bir kampanya başlatılacak. Kampanya kapsamında hükümetler ve tüm sağlık çevreleri önlenebilir anne ve yenidoğan ölümlerini sona erdirmek ve kadınların uzun vadeli sağlık ve refahına öncelik verme çabalarını artırmaya çağırılacak. DSÖ ve ortakları sağlıklı gebelikleri ve doğumları, ayrıca doğum sonrası sağlığı desteklemek için yararlı bilgiler paylaşacak.
Biz de KLİMİK Derneği olarak DSÖ’nün “Sağlıklı Başlangıçlar, Umutlu Gelecekler” kampanyasını destekliyoruz.
Saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu
Lenacapavir, uzun etkili bir HIV-1 kapsid inhibitörüdür ve çoklu ilaca dirençli HIV-1 infeksiyonlarının tedavisi için geliştirilmiştir. Bu çalışmada, lenacapavir ile optimize edilmiş bir arka plan rejimi (OBR) kombinasyonunun 104 hafta boyunca etkinliği ve güvenliği değerlendirilmiştir.
• Çalışma Türü: Uluslararası Faz 2/3 klinik çalışması.
• Katılımcılar: 42 merkezde çoklu ilaç dirençli HIV-1 taşıyan 72 yetişkin.
• Tedavi Protokolü:
-İlk 2 hafta boyunca oral lenacapavir yükleme fazı uygulanmış.
– Daha sonra her 26 haftada bir subkutan lenacapavir enjeksiyonu ve optimize edilmiş arka plan tedavisi (OBR) verilmiş.
– HIV-1 RNA seviyeleri, CD4 hücre sayıları ve yan etkiler değerlendirilmiş.
Sonuçlar
104. haftada FDA “snapshot” algoritmasına göre:
o Katılımcıların %62 (44/71 kişi)’sinde HIV-1 RNA seviyesi <50 kopya/mL olarak bulunmuş [%95 güven aralığı (GA)= 50; 73]. Eksik veriler hariç tutulduğunda katılımcıların %82 (44/54 kişi)’sinde HIV-1 RNA seviyesi <50 kopya/mL.
o Ortalama CD4 hücre sayısı 122 hücre/µL artmış (95% GA= 80; 165) ve CD4 hücre sayısı <200 hücre/µL olan hastaların oranı %64’ten %29’a düşmüş.
o Direnç Gelişimi: 14 hastada lenacapavir direnci gelişmiş, ancak yedi hasta lenacapavir tedavisine devam ederken virolojik supresyon sağlamış (HIV-1 RNA <50 kopya/mL).
o Yan Etkiler ve Güvenlik Profili: Ciddi veya dördüncü derece tedaviye bağlı yan etki görülmemiş ve enjeksiyon bölgesindeki reaksiyon nedeniyle sadece bir hasta çalışmadan ayrılmış.
Sonuç olarak Lenacapavir + OBR tedavisi, uzun vadede yüksek virolojik supresyon sağlamış ve iyi tolere edilmiş. Çoklu ilaca dirençli HIV-1 hastaları için önemli bir tedavi seçeneği olabileceği belirtilmiş. Subkutan uygulama sayesinde hastalar için daha az ilaç yükü ve daha iyi tedaviye uyum imkanı sunabilirmiş. Bu çalışma, uzun etkili ve enjeksiyonla uygulanan antiretroviral tedavilerin (ART) HIV yönetiminde yeni bir dönem başlatabileceğini göstermektedir.
Ogbuagu O, Molina JM, Chetchotisakd P, et al. Efficacy and safety of long-acting subcutaneous lenacapavir in heavily treatment-experienced people with multidrug-resistant HIV-1: week 104 results of a phase 2/3 trial. Clin Infect Dis. 2025; 80 (3): 566-74.
Mart 2010 ile Aralık 2023 arasında S. maltophilia bakteriyemisi olan hastalar üzerinde yapılan çok merkezli, retrospektif çalışmada S. maltophilia infeksiyonlarının tedavisi için uygun tedavi yaklaşımlarının belirlenmesi amaçlanmış. Kan kültüründe S. maltophilia üreyen >18 yaş hastalar dahil edilmiş, <48 saat tedavi alan ve kolonizasyon düşünülen hastalar hariç tutulmuş. Tedavi sırasında direnç gelişimi, tekrarlayan S. maltophilia bakteriyemisi ve 30 gün içinde mortalite klinik başarısızlık olarak değerlendirilmiş. Florokinolon ve trimetoprim-sülfametoksazol (TMP-SMX) monoterapisi alan hastaların sonuçları tam eşleştirme yaklaşımı kullanılarak karşılaştırılmış.
Çalışmaya 217 hasta dahil edilmiş, %17’sinin nakil öyküsü bulunmaktaymış. Klinik başarısızlık oranı %16 izlenmiş. Başarısızlık nedenleri; ölüm (n = 22), tekrarlayan bakteriyemi (n = 12) veya tedaviye bağlı direnç (n = 3) olarak saptanmış. Tekrarlayan bakteriyemisi olan ve direnç gelişen tüm hastalar 30 gün içinde kaybedilmiş. Doksan gün içinde 15 hastada direnç gelişmiş. En yaygın tedavi rejimleri florokinolonlar (n = 103) ve monoterapi olarak TMP-SMX imiş (n = 45). Yüksek doz TMP-SMX kullanımı klinik başarı oranlarını iyileştirmemiş. Kombinasyon tedavisi hastaların %10 (21/217)’unda kullanılmış. Tam eşleşen kriterler uygulandıktan sonra, 30 günlük klinik başarısızlık oranlarında (aOR = 1.02; %95 GA=0.25–3.82; p=0,999) veya ölüm oranında (aOR=1.4; %95 GA=0.25–7.25; p=0.727) florokinolon veya TMP-SMX monoterapisi ile tedavi edilen hastalar arasında fark görülmemiş. Kombinasyon tedavisi alan hastalar içerisinde ise klinik yanıt alınanlar ve alınmayanlar arasında anlamlı fark saptanmamış.
Florokinolonlar veya TMP-SMX ile monoterapi, merkezler arasında S.maltophilia bakteriyemisini tedavi etmek için en yaygın olarak kullanılan ajanlar olarak saptanmış ve hasta sonuçları tedavi rejimleri arasında farklılık göstermemiş, tedavi sonrası direnç oranları ise düşük bulunmuş.
Shah S, Slaven B, Clarke LG, Ludwig J, Shields RK. Clinical and microbiologic outcomes of Stenotrophomonas maltophilia bloodstream infections. Infection. 27 Mart 2025.
Antibakteriyel ajanların uygulanmasından sonra nozokomiyal bakteriyel patojen Clostridioides difficile infeksiyonu (CDI) değişen şiddette gastrointestinal hastalığa ve artan sağlık bakım maliyetlerine yol açmaktadır. CDI’yi sınırlamak için genel strateji, tarama, temas izolasyonu ve CDI’yi tetikleyebilen kinolonlar gibi antibiyotiklerin kullanımını sınırlama yoluyla önlemektir. CDI patogenezi, vejetatif C. difficile tarafından güçlü toksinler TcdA (toksin A) ve TcdB’nin (toksin B) üretilmesine bağlı olduğundan, difteri ve tetanos toksinlerine karşı aşıların geliştirilmesine benzer şekilde bu virulans faktörlerini hedef alan aşıların geliştirilmesinin, antibiyotik tedavisi gören hastalarda CDI gelişimini sınırlamada başarılı olacağı umudu vardır.
Toksik aktiviteyi sınırlamak için hedeflenmiş amino asit ikameleri içeren ve kimyasal yollarla daha fazla detoksifiye edilen rekombinant TcdA ve TcdB’den oluşan genetik olarak detoksifiye edilmiş bir C. difficile aşısının faz 3 randomize çalışması (CLOVER) sonuçlarında; CDI’nin ilk atağını önlemede birincil sonlanım noktası açısından bir fayda görülmese de, CDI gelişen aşılanmış hastaların semptomları daha kısa sürmüş ve plasebo alan hastalara göre tıbbi bakım alma oranları daha düşük saptanmış.
TcdA ve TcdB’yi kodlama özelliğine sahip olan mRNA’ya patojenin yüzeyindeki yapışma moleküllerini parçalayarak hareketliliği artıran metalloproteinaz Pro-Pro endopeptidaz 1 (PPEP-1) adlı ek bir virulans faktörü kodlayan bir mRNA’nın eklenmesi sonucu oluşturulan üç değerlikli aşı (mRNA-LNP) da mevcuttur. Bu aşı ile yapılan fare deneylerinde aşılı olmayanlara göre yüksek sağkalım oranları görülmekle beraber korumanın C. difficile toksinlerinin sistemik etkilerinin engellenmesinden kaynaklandığı düşünülmüş, aşılı hastalarda da C. difficile ile kolonizasyon ve histopatolojik hasar oranları benzer görülmüş.
Bu çalışmada mRNA-LNP aşısının yalnızca C. difficile‘e karşı aşıların geliştirilmesi için değil, aynı zamanda daha genel olarak bakteriyel patojenlere karşı aşıların geliştirilmesi için de bir ilerleme olduğu düşünülmüş. Ancak, mRNA-LNP aşısının antibiyotiklerle tedavi edilen hayvanlarda C. difficile kolonizasyonunu veya bağırsak iltihabını önlemediğininin üzerinde durulmuş. C. difficile’nin spor veya vejetatif formlarından farklı antijenleri kodlayan mRNA’nın dahil edilmesinin kolonizasyona karşı koruyucu olabileceği düşünülmüş.
SARS-CoV-2 aşısının hızlı gelişimi ve ortaya çıkan varyantları hedef alan sonraki versiyonların hızla iyileştirilmesi, mRNA aşı teknolojisinin viral enfeksiyonlar için gücünü kanıtlamıştır. mRNA-LNP aşısı bakteriyel patojenler için mRNA teknolojisinin önemine dikkat çekmektedir.
Young VB. Vaccinating against Clostridioides difficile infection. N Engl J Med. 2025; 392 (12): 1237-40.
Yetişkin kadınların %50’sinden fazlası yaşamları boyunca en az bir kez üriner sistem infeksiyonu (ÜSİ) geçirir, bunların neredeyse dörtte biri rekürren ÜSİ (rÜSİ)’dir. rÜSİ, altı aylık bir dönemde ≥2 İYE veya 12 ayda ≥3 İYE olarak tanımlanır (bu ataklardan en az birinin enfeksiyöz etiyolojiyi doğrulamak için kültürle kanıtlanmış olması gerekir).
Bu anlatımlı derlemede, yetişkin kadın popülasyonunda tekrarlayan komplikasyonsuz sistit için epidemiyoloji, patogenez, tanı ve tedavi hususları tartışılmış. Bu hastaların kapsamlı yönetimine, rÜSİ konusunda uzman infeksiyon hastalıkları doktorları, ürojinekologlar ve ürologların önerileriyle odaklanmış bir genel bakış sunulmuş ve Infectious Diseases Society of America, American Urologic Association, Canadian Urologic Association ve American Urogynecologic Society tarafından güncellenen öneriler vurgulanmış.
Son olarak, önleme stratejilerinin çeşitliliği, farklı tedavi hedefleri ve “tercihe bağlı” kararlara duyulan ihtiyaç göz önüne alındığında hastalarla ortak karar alma ihtiyacının altı çizilmiş.
Advani SD, Thaden JT, Perez R, Stair SL, Lee UJ, Siddiqui NY. State-of-the-art review: recurrent uncomplicated urinary tract ınfections in women. Clin Infect Dis. 2025; 80 (3): e31-e42.