Kasım 2025’in 5 Soru 5 Yanıt’ı yayımlandı. Soruları yanıtlamak için KLİMİK Uygulamaları veya Web Sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Soruları Yanıtlamak İçin Tıklayınız
Kasım 2025’in 5 Soru 5 Yanıt’ı yayımlandı. Soruları yanıtlamak için KLİMİK Uygulamaları veya Web Sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Soruları Yanıtlamak İçin Tıklayınız
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’ndan Sayın Prof. Dr. Halis Akalın, karbapeneme dirençli Gram-negatif infeksiyonların tedavisinde yeni antibiyotik seçeneklerimizden bahsediyor.
Video İçin Tıklayınız
Bu bölümümüzde HIV ile yaşayan kişilerde son yıllarda giderek daha fazla önem kazanan bir konuya, cinsel sağlığın psikolojik boyutlarına odaklanıyoruz. Tanı sonrası yaşanan ruhsal tepkilerden, cinsellikteki dönüşümlere ve partner ilişkilerine kadar çok katmanlı bir süreci ele alacağız. Bu önemli konuyu, Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan değerli konuğumuz Doç. Dr. İrem Yıldız ile konuşuyoruz. Kendisine yoğun programı arasında bize vakit ayırdığı için teşekkür ediyor, sizlere keyifli dinlemeler diliyoruz.
Bu çalışma, alerjik rinit tedavisinde yaygın olarak kullanılan antihistaminik burun spreyi Azelastinin, sağlıklı yetişkinlerde SARS-CoV-2 infeksiyonlarının önlenmesinde kullanımının etkinliğini ve güvenliğini belirlemek için tasarlanmış. Katılımcılar, 56 gün boyunca günde 3 kez %0.1 azelastin burun spreyi veya plasebo (etkisiz madde) almak üzere 1:1 oranında rastgele atanmış. Haftada iki kez SARS-CoV-2 hızlı antijen testi (RAT) yapılmış, pozitif sonuçlar polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile doğrulanmış. Negatif RAT sonucuna sahip semptomatik katılımcılara solunum yolu virusları için multipleks PCR testi uygulanmış.
Toplam 450 katılımcı randomize edilmiş, 227’si azelastin ve 223’ü plasebo grubuna atanmış. Tedavi amaçlı (ITT) popülasyonda, PCR ile doğrulanmış SARS-CoV-2 infeksiyonu insidansı plasebo grubuna (n=15, %6.7) kıyasla azelastin grubunda (n=5, %2.2) anlamlı derecede düşükmüş [“odds ratio” (OR)=0.31; %95 güven aralığı (GA)=0.11-0.87). İkincil sonlanım noktaları olarak azelastin, infekte katılımcılar arasında SARS-CoV-2 infeksiyonuna kadar geçen ortalama (SS) sürede bir artış [31.2 (9.3) güne karşı 19.5 (14.8) gün], PCR ile doğrulanmış semptomatik infeksiyonların toplam sayısında bir azalma (227 katılımcının 21’ine karşı 223 katılımcının 49’u) ve PCR ile doğrulanmış rinovirus infeksiyonlarında daha düşük bir insidans (%1.8’e karşı %6.3) göstermiş. Yan etkiler gruplar arasında benzermiş.
Sonuç olarak, bu tek merkezli çalışmada, Azelastin burun spreyinin SARS-CoV-2 infeksiyon riskini azaltmada güvenli ve önleyici potansiyeli olan bir yöntem olabileceği, ancak bu bulguların daha büyük ve çok merkezli çalışmalarla doğrulanması gerektiği vurgulanmış.
Lehr T, Meiser P, Selzer D, et al. Azelastine nasal spray for prevention of sars-cov-2 infections: a phase 2 randomized clinical trial. JAMA Intern Med. 2025: e254283.
İsrail’de yapılan çift merkezli retrospektif kohort çalışmasında araştırmacılar, 1998–2017 yılları arasında 265 binden fazla gebeliği inceleyerek doksisiklin kullanımının gebelikteki güvenliğini değerlendirmiş. Birinci trimesterde (≤13. hafta) 2 696 ve üçüncü trimesterde (≥27. hafta) 112 gebelik doksisikline maruz kalmış. Çalışmanın birincil amacı, doğumdan sonraki bir yıl içinde tanı konulan majör konjenital malformasyonların sıklığını belirlemek; ikincil amacı ise erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve perinatal ölüm gibi geç gebelik komplikasyonlarını değerlendirmekmiş.
Bulgulara göre, birinci trimesterde doksisikline maruz kalan 2696 gebelikte majör malformasyon oranı %7.7 iken, maruz kalmayan 262 990 gebelikte bu oran %7.0 bulunmuş (aRR=1.07; %95 GA=0.93–1.23). Sistemlere göre yapılan analizlerde (kardiyak, merkezi sinir, kas-iskelet, gastrointestinal, genitoüriner) malformasyonlarda da anlamlı bir artış görülmemiş.
Üçüncü trimesterde doksisiklin maruziyeti genellikle olumsuz doğum sonuçlarıyla ilişkili bulunmazken, çok düşük doğum ağırlığı (<1500 g) riski hafifçe artmış (n=6, %5.4 ve n=3397, %1.3; standartlaştırılmış ortalama farkı (SMD)=0.23; p=0.003).
Sonuç olarak, bu çalışma ile doksisiklinin özellikle erken gebelikte majör konjenital malformasyon riskini artırmadığı ve genel olarak güvenli bir antibiyotik seçeneği olabileceği; ancak geç gebelikte düşük doğum ağırlığı açısından dikkatli olunması gerektiği vurgulanmış.
Shitrit IB, Idan D, Hasidim AA, et al. Doxycycline safety during pregnancy: a large population-based cohort of pregnancies. Infection. 22 Ağustos 2025.
Çalışma, yılda iki milyondan fazla enterik ateş vakasından sorumlu olan ve henüz lisanslı bir aşısı bulunmayan Salmonella enterica serovarı paratyphi A’ya (yaygın adıyla S. paratyphi A) karşı geliştirilen CVD 1902 adlı oral yolla uygulanan canlı, zayıflatılmış aşının etkinliğini, güvenliğini ve immünojenisitesini değerlendiren çift kör, randomize, plasebo kontrollü bir çalışma olarak tasarlanmış.
Kontrollü insan infeksiyon modeli (CHIM) kullanılarak yapılan bu Faz 2a çalışmada, sağlıklı Birleşik Krallık yetişkinleri 1:1 oranında iki doz CVD 1902 aşısı veya plasebo almak üzere randomize edilmiş (14 gün arayla). İkinci dozdan 28 gün sonra tüm katılımcılara oral yolla S. paratyphi A ile infeksiyon oluşturulmuş. Çalışmaya toplam 72 katılımcı dahil edilmiş ve aşı grubunda 34, plasebo grubunda 36 katılımcıya infeksiyon uygulanmış. Güvenlik analizlerinde, iki grupta görülen advers olay sayılarının genel olarak benzer olduğu ve aşıya bağlı ciddi advers olayın (SAE) tanımlanmadığı belirtilmiş. İmmünojenisite açısından, CVD 1902 aşısı alanlarda S. paratyphi A‘nın O antijenine karşı serum IgG ve IgA yanıtları indüklenirken, plasebo grubunda bu antikor titrelerinde artış gözlenmemiş. Birincil sonlanım noktası olan, infeksiyon uygulamasından sonraki 14 gün içinde S. paratyphi A infeksiyonu tanısı, aşı grubundaki katılımcıların %21’inde ve plasebo grubundaki katılımcıların %75’inde belirlenmiş (p<0.001). Bu veriler, %73’lük yüksek bir aşı etkinliğine karşılık gelmekteymiş (95% güven aralığı [GA], %46 ila %86).
Sonuç olarak, kontrollü insan infeksiyon modelinde S. paratyphi A ile infeksiyon uygulanan sağlıklı yetişkinlerde, iki doz CVD 1902 serisinin herhangi bir güvenlik endişesi olmaksızın S. paratyphi A infeksiyonuna karşı koruma sağladığı vurgulanmış.
McCann N, Paganotti Vicentine M, Ebrahimi N, et al. Safety, efficacy, and immunogenicity of a Salmonella paratyphi A vaccine. N Engl J Med. 2025; 393 (17): 1704-14.
Çalışma, İspanya’nın Galiçya bölgesinde yaşayan 65-79 yaş arası yetişkinlerde, yüksek doz inaktif influenza aşısının standard doza kıyasla ciddi klinik sonuçlara karşı göreceli etkinliğini değerlendirmek amacıyla pragmatik, kayıt tabanlı, açık etiketli, randomize, aktif kontrollü olarak tasarlanmış. 2023–2024 ve 2024–2025 yıllarında influenza sezonunda (Ekim sonundan Kasım sonuna kadar) İspanya’nın Galiçya kentindeki bölgesel sağlık kayıt verileri kullanılarak gerçekleştirilmiş. Katılımcılar her sezon 1:1 oranında standard ve yüksek doz aşı grubuna rastgele atanmış. Katılımcılara her sezon standard (Influvac Tetra, Viatris) veya yüksek doz (Efluelda, Sanofi) inaktive influenza aşısı uygulanmış. Yüksek doz influenza aşısı, standard doz aşıya göre dört kat daha fazla hemaglütinin antijeni içermekteymiş (suş başına 60 μg’a karşılık15 μg).
Çalışmaya alınan 133 882 katılımcının verileri, 67 093 (%50.1) yüksek doz inaktive aşı grubu ve 66 789 (49.9%) standard doz aşı grubu şeklinde rastgele atanmış. Ortalama (±SD) yaş 72.3±4.3 yıl ve 71 739 katılımcı (%53.6) erkekmiş; toplam 21 598 katılımcıda (%16.1) hipertansiyon, 11 085 (%8.3)’inde kanser öyküsü ve 16 674 (%12.5)’ünde kronik kardiyovasküler hastalık öyküsü mevcutmuş.
GALFLU çalışması, yüksek doz inaktive influenza aşısı olanlarda, standard doz inaktive influenza aşısı olanlara kıyasla pnömoni veya influenza nedeniyle daha az hastaneye yatış olduğunu göstermiş. Yüksek doz grubunda, standard doz grubuna kıyasla influenza veya pnömoni nedeniyle hastaneye yatış riskinin %23.7 daha düşük olduğu bulunmuş. ICD-10 tanı koduna göre influenza olan hastalarda hastaneye yatışın %31.8 azaldığı, laboratuvar ile doğrulanmış influenza hastalarında ise hastaneye yatışın %19.5 azaldığı görülmüş. Kardiyorespiratuar hastaneye yatış riskinin yüksek doz grubunda standard doz grubuna göre potansiyel olarak %8.4 daha düşük olduğu gözlemlenmiş.
Pardo-Seco J, Rodríguez-Tenreiro-Sánchez C, Giné-Vázquez I, et al. High-dose influenza vaccine to reduce hospitalizations. N Engl J Med. 30 Ağustos 2025.
AmpC üreten Enterobacterales (AmpC-E) kaynaklı derin yerleşimli infeksiyonlar, yüksek bakteriyel yük, değişken farmakokinetik ve inokulum etkisi nedeniyle zorluklar yaratır. Kan dolaşımı infeksiyonlarında sefepim ve karbapenemler kullanılırken, derin yerleşimli AmpC-E infeksiyonlarında karşılaştırmalı etkinlikleri belirsizdir. Bu retrospektif kohort çalışması (2010–2023), AmpC-E (Enterobacter cloacae kompleksi, Klebsiella aerogenes veya Citrobacter freundii) kaynaklı derin yerleşimli infeksiyonlu yetişkin hastanede yatan hastaları değerlendirmiş. Hastalar, indeks kültürden sonraki 48 saat içinde ≥72 saat süreyle sefepim veya karbapenem almış. Kesin tedavi (yüksek doz sefepim veya karbapenem), tedavi sürecinin ≥%70’inde uygulanmış. Birincil sonuç, klinik başarısızlık olarak tanımlanmış: (i) indeks kültürden sonraki 30 gün içinde tüm nedenlere bağlı mortalite veya (ii) kesin tedavi tamamlandıktan sonraki 30 gün içinde infeksiyon tekrarı. Ters olasılık tedavisi ağırlıklandırması (IPTW) ve zaman-değişen kovaryantlarla (tedavi başlangıç yılı, kaynak kontrolüne kadar geçen süre) havuzlanmış lojistik regresyon, başarısızlık prediktörlerini tahmin etmek için uygulanmış. Dört yüz seksen hastadan (sefepim n=243, karbapenem n=237), E. cloacae kompleksi infeksiyonların %63.9’unu oluşturmuş. Düzeltilmemiş 30-gün klinik başarısızlık oranları benzer bulunmuş (%14.8 sefepime karşılık %11.4 karbapenem; p=0.267). IPTW sonrası, karbapenem tedavisi klinik başarısızlık olasılığını düşürmüş [“adjusted odds ratio” (aOR)=0.44; %95 GA=0.29–0.83; p=0.033). Yoğun bakım ünitesi (YBÜ) kabulü başarısızlık olasılığını artırmış (aOR, 2.39; %95 GA=1.70–3.35; p<0.001); kaynak kontrolü ise azaltmış (aOR=0.52; %95 GA=0.40–0.68; p=0.029).
Karbapenem tedavisinin, derin yerleşimli AmpC-E infeksiyonlarında klinik başarısızlık olasılığının sefepime kıyasla daha düşük olduğu bulunmuş. YBÜ kabulü bağımsız olarak klinik başarısızlık olasılığını artırırken; kaynak kontrolünün klinik başarısızlık olasılığını azalttığı tespit edilmiş.
Slain N, Lucas K, Kunz Coyne AJ. Comparison between cefepime and carbapenem therapy for deep-seated AmpC-producing Enterobacterales infections: a propensity-weighted retrospective cohort study. Antimicrob Agents Chemother. 2025: e0092825.
ESCMID’den Haberler
• Türkiye Perspektifiyle ESCMID ve TAE: Asistan ve Genç Uzmanlar İçin Fırsatlar web konferansını kaçıranlar ve yeniden izlemek isteyenler aşağıdaki bağlantıdan izleyebilir.
• ESCMID 2026 için bildiri özeti gönderimi 26 Kasım 2025 tarihinde sona erecektir.