Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
11
Kasım
2025
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

Zor Tedavi Edilen Pseudomonas İnfeksiyonlarında Güncel Yaklaşımlar (202. Web Konferans, 11 Kasım 2025)

11 Kasım 2025 Salı günü 20.30-22.00 saatleri arasında “Zor Tedavi Edilen Pseudomonas İnfeksiyonlarında Güncel Yaklaşımlar” Web konferansı yapılacaktır.

PROGRAM

Yönetenler:

Prof. Dr. Nazlım AKTUĞ-DEMİR
Selçuk Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Prof. Dr. Funda MEMİŞOĞLU
İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Rehberler Eşliğinde Zor Tedavi Edilebilen Pseudomonas aeruginosa İnfeksiyonlarının Tedavi Yaklaşımları
Doç. Dr. Okan DERİN
Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Zor Tedavi Edilebilen Pseudomonas aeruginosa İnfeksiyonlarında Güncel Mikrobiyolojik Tanısal Araçların Yeri?Dr. Öğr. Üyesi Elif Seren TANRIVERDİ

İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Sevgi ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

IX. Uygulamalı Kronik Yara Bakım Kursu (12-13 Aralık 2025, Adana)

Diyabetik ayak infeksiyonları başta olmak üzere zamanında etkin tedaviye ulaşamayan hastalarda ampütasyon istenmeyen ama kaçınılmaz son tedavi olabilmektedir. Bu bağlamda Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği bünyesindeki “Diyabetik Ayak İnfeksiyonları Çalışma Grubu (DAİÇG)” olarak 2025-2026 döneminde “7 Bölge-7 Uygulamalı Kronik Yara Bakım Kursu” konsepti dahilinde 12-13 Aralık 2025 tarihinde Adana, Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi’nde IX. Uygulamalı Yara Bakım Kursu düzenlenecektir.

Ayrıntılı Bilgi ve Başvuru İçin Tıklayınız

Huzurevlerinde Candidozyma auris Nazal Taşıyıcılığını Azaltmak İçin Nazal İyodofor Kullanımı

Candidozyma auris, sıklıkla burun bölgesini kolonize eden ve ilaçlara dirençli bir mayadır. Nazal dekolonizasyonun C. auris üzerindeki potansiyeli, geniş spektrumlu bir antiseptik olan iyodofor (povidon-iyot) kullanımıyla gündeme gelmiş. İyodofor, metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA)’a karşı etkili bir şekilde kullanılmış olup, ayrıca in vitro çalışmalarda C. auris‘i öldürdüğü de gösterilmiş. Bu çalışma, nazal iyodoforun C. auris nazal biyoyükünü azaltıp azaltamayacağını değerlendirmeyi amaçlamış.

Kasım 2023-Eylül 2024 aralığında Kaliforniya eyaletinde nazal C. auris taşıyıcılığı tespit edilen 27 huzurevi sakini üzerinde yapılan çalışmada, beş gün boyunca günde iki kez nazal iyodofor (%10 povidon-iyot) antisepsisi, 14 kişide (%52) burun taşıyıcılığı mikrobiyal yükünü azaltmış ve beş kişide (%19) tedavi sonrası kültürlerin negatifleşmesini sağlamış. Bu sonuçların, C. auris’in önlenmesinde nazal dekontaminasyonun rolüne dair hipotez oluşturucu nitelikte kanıtlar sunduğu belirtilmiş.

Biyoyük azalması yaşamayan sakinlerde yakın zamanda antibiyotik kullanımı ve süregelen psikotropik ilaç kullanımı ile eş zamanlı MRSA taşıyıcılığı daha fazla oranda saptanmış. Bu çalışmanın bulgularının, örneklem büyüklüğünün sınırlı olması ve kontrol grubu bulunmaması nedeniyle dikkatle yorumlanması gerektiği belirtilmiş. Ayrıca, yalnızca nazal taşıyıcılık değerlendirilmiş; biyoyükteki azalmaların infeksiyonu önleyip önlemediği veya diğer vücut bölgelerindeki kolonizasyonu etkileyip etkilemediğinin, ek çalışmalarla desteklenmesi gerektiği vurgulanmış. Son olarak, çalışmanın C. auris soy III’ün baskın olduğu bir bölgede yürütülmüş olmasına bağlı olarak iyodofor etkinliğinde soya özgü farklılıkların olabileceğinin de değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş.

Gussin GM, Kleinman K, Singh RD, et al. Nasal iodophor to reduce Candidozyma auris nasal carriage in nursing home residents. Open Forum Infect Dis. 2025; 12 (11): ofaf650.

Makale İçin Tıklayınız

Tedavi Seçeneği Sınırlı İnvazif Fungal Hastalıkların Tedavisinde Olorofim: Tek Kollu, Açık Etiketli, Faz 2b Çalışması

Olorofim, geliştirilen ilk orotomid antifungal ajandır ve mevcut tedavilere dirençli mantarlara karşı etkilidir. Olorofim, mantar hücrelerinde pirimidin biyosentezini bozarak hücre ölümüne yol açar. Bu çalışmada, olorofimin invazif fungal infeksiyon (İFİ) tedavisindeki etkinliği ve güvenliliğine dair ilk veriler elde edilmiş.
Bu tek kollu, açık etiketli, çok merkezli faz 2b çalışmasına, kanıtlanmış ya da olası İFİ’si olan ve tedavi seçeneği kısıtlı 16 yaş ve üzeri hastalar dahil edilmiş. İlk 58 hasta, birinci günde 180–300 mg’lık (iki veya üç doza bölünmüş) yükleme dozu, ardından ikinci günden itibaren 120–240 mg/gün (iki veya üç doza bölünmüş) idame dozu şeklinde oral olorofim almış. İlk 25 hastadan elde edilen farmakokinetik veriler doğrultusunda, 59. hastadan itibaren doz rejimi sadeleştirilmiş ve birinci günde 150 mg x2 yükleme, ardından 90 mg x2/gün idame tedavisi uygulanmış. Birincil sonlanım noktası, altıncı haftada birleşik yanıt (klinik, radyolojik ve mikolojik yanıt) olup; tam veya kısmi iyileşme “başarı”, stabil hastalık, progresyon veya ölüm ise “başarısızlık” olarak değerlendirilmiş. İkincil sonlanım noktaları, 12. haftada klinik, radyolojik ve mikolojik yanıt ile altıncı ve 12. haftada tüm nedenlere bağlı mortalite oranları olarak belirlenmiş.

6 Haziran 2018 – 8 Eylül 2022 arasında 11 ülkedeki 22 merkezden 203 hasta olorofim ile tedavi edilmiş. İki yüz iki hastanın İFİ tanısı kültürde etyolojik patojenlerin üretilmesi ile doğrulanmış [Aspergillus türleri (n=101, bunların 22’si azol dirençli), Lomentospora prolificans (n=26), Scedosporium türleri (n=22), Coccidioides türleri (n=41), diğer mantarlar (n=12)].

Birleşik yanıt (klinik, radyolojik ve mikolojik yanıt) altıncı haftada %28.7 [95% güven aralığı (GA): 22.6–35.5), 12. haftada %27.2 (21.2–33.9) olarak bulunmuş. Stabil hastalığın “başarı” kabul edildiği analizde oranlar 42. günde %75.2, 84. günde %63.4 imiş. Klinik yanıt oranı altıncı haftada %59.9, 12. haftada %54.0 bulunmuş. Tüm nedenlere bağlı mortalite altıncı haftada %11.9, 12. haftada %16.3 imiş. Ana tedavi süresi ortalama 73 (±25) günmüş. Ana tedavi fazından sonra uzatılmış tedavi alan 114 hastada ortalama süre 361 (±220) günmüş. Olorofimle ilişkili karaciğer enzim yüksekliği ve gastrointestinal intolerans %10 oranında bildirilmiş. Tedaviye bağlı mortalite izlenmemiş.

Olorofim, tedavi seçeneği sınırlı invazif fungal hastalığı olan hastalarda etkin ve iyi tolere edilebilir etki göstermiş. Bu yeni antifungal ajanın klinik kullanımdaki yerini netleştirmek için daha ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu vurgulanmış.

Maertens JA, Thompson GR, Spec A, et al. Olorofim for the treatment of invasive fungal diseases in patients with few or no therapeutic options: a single-arm, open-label, phase 2b study. Lancet Infect Dis. 1 Haziran 2025.

Makale İçin Tıklayınız

HIV ile İlişkili Kriptokok Menenjitli Hastalarda Epstein–Barr Virusu ve Sitomegalovirus Koinfeksiyonları ile Mortalite Riski: AMBITION-cm Randomize Kontrollü Çalışması

HIV ile infekte, kriptokok menenjitli olgularda mortalite oranı hâlâ %25’in üzerinde seyretmektedir ve eşlik eden infeksiyonlar bu yüksek mortaliteye katkıda bulunabilir. Bu çalışmada, Epstein–Barr virusu (EBV) ve sitomegalovirus (CMV) koinfeksiyonlarının sıklığı ve klinik öneminin belirlenmesi ve olası tedavi yaklaşımlarına rehberlik edilmesi amaçlanmış. AMBITION-cm randomize kontrollü çalışması kapsamında beş Afrika ülkesindeki yedi merkezde toplanan plazma ve beyin omurilik sıvısı örnekleri prospektif olarak çalışmaya dahil edilmiş. Katılımcıların medyan yaşı 37, CD4 hücre sayısı ise 27 hücre/μL imiş. Plazmada CMV viremisi hastaların %49’unda, EBV viremisi ise %73’ünde saptanmış. BOS’ta CMV %5, EBV ise %27 oranında tespit edilmiş.

CMV viremisi, CD4 sayısının düşük, BOS inflamasyonunun daha az ve BOS kriptokokal fungal yükünün daha yüksek olmasıyla ilişkili bulunmuş. EBV viremisinin ise daha yüksek CD4 sayısı ve belirgin BOS inflamasyonuyla seyrettiği görülmüş.

Yüksek düzeyde CMV viremisi bulunan hastalarda mortalite riski, viremi saptanmayanlara kıyasla yaklaşık iki kat daha yüksekmiş. Kriptokokal menenjitli, HIV ile infekte ileri evre hastalarda, CMV viremisinin mortalite ile güçlü ve bağımsız ilişkisini belirleyen temel faktörün, viremideki viral yükün düzeyi ve bununla ilişkili özgün klinik-immünolojik fenotip olduğu tespit edilmiş. Yapılan analizlerle, yüksek düzeyli CMV plazma viremisinin (≥1000 kopya/mL) hastalar için kritik bir prognostik belirteç olduğu ortaya konulmuş; bu düzeydeki viremi, CMV viremisi olmayan katılımcılara kıyasla iki haftalık mortalite olasılığını [“adjusted odds ratio” (aOR): 2.31] ve 10 haftalık mortalite olasılığını iki kattan fazla artırmaktaymış (aOR: 2.44).  Ayrıca, plazma CMV yükündeki her 1000 kopya/mL artış, 10 hafta sonunda ölüm olasılığını %27 oranında yükseltmekteymiş (aOR: 1.28), bunun da net bir doz-yanıt ilişkisine işaret ettiği vurgulanmış. EBV koinfeksiyonu ise artmış mortaliteyle ilişkili bulunmamış.
Sonuç olarak, CMV, HIV ile ilişkili kriptokok menenjitinde önemli bir yardımcı patojen olabileceği ve CMV viremisinin mortalite açısından potansiyel olarak değiştirilebilir bir risk faktörü olduğu düşünülmekteymiş. Bu nedenle, CMV viremisinin tedavisinin ileri evre HIV hastalarında sağkalımı iyileştirip iyileştirmediğini değerlendirecek müdahale çalışmalarına ihtiyaç olduğu vurgulanmış.

Ellis J, Groppelli E, Doyle R, et al. Epstein-Barr virus and cytomegalovirus co-infections and mortality risk in patients with HIV-associated cryptococcal meningitis: a post-hoc analysis of a prospective nested cohort in the AMBITION-cm randomised controlled trial. Lancet HIV. 2025; 12 (10): e691-e700.

Makale İçin Tıklayınız

Septik Artriti Olan Hastalarda Cerrahi Müdahalenin Geciktirilmesinin Sonuçları

2012–2021 yılları arasında Mayo Klinik merkezlerinde cerrahi müdahale uygulanan doğal eklem septik artriti olan 18 yaş ve üzeri 268 hastayı içeren çok merkezli retrospektif kohort çalışmasında bir yıllık klinik sonuçlar; sağkalım, tedavi başarısızlığı (nüks, yeniden infeksiyon, yeniden hastaneye yatış veya önemli cerrahi komplikasyonlar) ve eklem iyileşmesini içeren dokuz basamaklı Desirability of Outcome Ranking (DOOR) ölçeği kullanılarak değerlendirilmiş. Hastalar hastaneye yatıştan cerrahiye kadar geçen süreye göre (<1 gün, 1–2 gün veya ≥3 gün) üç kategoride analiz edilmiş.

Hastaların %30’u yatıştan sonraki <1 gün içinde, %47’si 1–2 gün içinde, %24’ü ise ≥3 gün sonra ameliyat edilmiş. Bir yıl sonunda hastaların %57’si olumsuz olay olmaksızın tam iyileşme (DOOR skoru 1) elde etmiş; %34’ünde ise tedavi başarısızlığı görülmüş. Düzeltilmemiş analizlerde, cerrahi müdahalenin gecikmesi bir yıllık mortalitede artış [“hazard ratio” (HR): 1.7; %95 GA: 1.1–2.6; p=0.019], tedavi başarısızlığında artış (HR: 1.5; %95 GA: 1.1–2.0; p=0.007) ve daha yüksek DOOR skorlarıyla (IQR artışı başına [0–2 gün], OR: 1.5; %95 GA: 1.0–2.1; p=0.026), yani daha kötü klinik yanıt ile anlamlı olarak ilişkili saptanmış. Yaş ve Charlson komorbidite indeksine göre düzeltme yapıldıktan sonraki analizlerde cerrahinin gecikmesi ile tedavi başarısızlığı arasındaki ilişki anlamlılığını korumuş (HR: 1.5; %95 GA: 1.1–2.0; p=0.016).

Gecikmeli cerrahi müdahalenin tedavi başarısızlığı riskinin artmasıyla ilişkili olduğu bulgusunun, doğal eklem septik artritinde zamanında cerrahi tedavi uygulanması yönündeki uzman tavsiyelerini desteklediği vurgulanmış.

Matsuo T, Khodadadi RB, Lahr BD, et al. Consequences of delaying surgical intervention in patients with native joint septic arthritis. Open Forum Infect Dis. 2025; ofaf662.

Makale İçin Tıklayınız

İnvazif Gram-Pozitif Bakteriyel İnfeksiyonlarda Dalbavancin’in Gerçek Dünyadaki Etkinliği

Yeni veriler, dalbavancin’in bakteriyemi, protez eklem infeksiyonları, osteomiyelit ve endovasküler infeksiyonlar dahil olmak üzere komplike infeksiyonlarda kullanılabileceğini göstermektedir. Bu çalışma, invazif Gram-pozitif infeksiyonların (GPI) tedavisinde dalbavancin’in gerçek dünyadaki güvenilirliğini ve etkinliğini değerlendirmeyi amaçlamış. Çok merkezli, retrospektif kohort çalışması, doğrulanmış veya olası invazif GPI tedavisi için dalbavancin alan yetişkin hastaları incelemiş. Kronik baskılama için dalbavancin alan hastalar çalışmadan çıkarılmış. En az bir doz dalbavancin alan hastalar tedavi niyetiyle analiz (ITT) olan popülasyona dahil edilmiş. Protokole uygun popülasyon (PP) en az iki doz almış. Birincil sonuç, tedavi sonrası 90. günde PP grubunda klinik başarısızlık imiş. İkincil sonuçlar, tedavi sonrası 90. günde ITT grubunda lojistik başarısızlıkların, klinik başarısızlıkların ve tedavi sırasında ortaya çıkan advers olayların oranı olarak belirlenmiş. PP popülasyonuna dahil edilen 194 hastanın %29.4’ü (57/194) tedaviden 90 gün sonra klinik başarısızlık yaşamış. Aktif intravenöz ilaç kullanımı ve güvenilir ulaşım imkânının olmaması, çok değişkenli regresyon modelinde klinik başarısızlık olasılığının artmasıyla önemli ölçüde ilişkiliymiş.

Bu çalışma sonucunda yazarlar Dalbavancin’in invazif GPI için güvenli ve etkili bir tedavi seçeneği olduğu, ancak bazı risk faktörlerinin klinik başarısızlıkla ilişkili olabileceği sonucuna varmış.

Crocker J, Yunusa I, Bookstaver PB, et al. Real-world effectiveness of dalbavancin for invasive gram-positive bacterial infections. Am J Health Syst Pharm. 2025: zxaf301.

Makale İçin Tıklayınız

ESCMID Sanal Yuvarlak Masa Toplantıları, Küresel Uzmanları Bir Araya Getirdi

ESCMID tarafından düzenlenen Sanal Yuvarlak Masa Toplantısı aracılığıyla ülkemizden de uzman hekimler ve asistanlar dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından katılımcılar fikir ve deneyim alışverişi için bir araya geldi.

ESCMID bünyesinden uzmanların katıldığı etkinlikte, infeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji başta olmak üzere önemli konularda değerli görüşler paylaşıldı. Toplantılar, katılımcılar arasında iş birliğini teşvik eden ve ilham veren canlı tartışmalara sahne oldu.

Bağlantı İçin Tıklayınız

KLİMİK Uygulamada Yeni İçerikler

“Hastalıklar: ⁠Clostridioides difficile İnfeksiyonları” İçin Tıklayınız

“Hastalıklar: ⁠Toksoplazmoz” İçin Tıklayınız

“Yeni Ne Var? İmmünosüprese Hastalarda Mevsimsel COVID-19, İnfluenza ve RSV İnfeksiyonlarının Önlenmesi İçin Aşı Kullanımına İlişkin Kılavuz – IDSA, 2025” İçin Tıklayınız

“Yeni Ne Var? Nativ Eklem Septik Artriti Olan Hastalarda Cerrahi Müdahalenin Geciktirilmesinin Sonuçları” İçin Tıklayınız

“Yeni Ne Var? Komplike Olmayan İdrar Yolu İnfeksiyonlarınınTedavisinde Sefdinir ve Sefaleksinin Etkinliğinin Karşılaştırılması” İçin Tıklayınız

“Yeni Ne Var? Hepatit D Tedavisinde Tobevibart ve Elebsiran’ın 2. Faz Deneme Sonuçları” İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr