Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
11
Mart
2025
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

KLİMİK ve WONCA Europe İş Birliği ile HPV Farkındalığı (193. Web Konferans, 13 Mart 2025)

13 Mart 2025 Perşembe günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “KLİMİK ve WONCA Europe İş Birliği ile HPV Farkındalığı” web konferansı yapılacaktır.

PROGRAM

Yönetenler
Prof. Dr. Serap ŞİMŞEK-YAVUZ
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi
Prof. Dr. Mehmet UNGAN
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi

HPV’de Aşılama Neden Gerekli?
Doç. Dr. İrem AKDEMİR
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Türkiye’de HPV Aşı Kapsayıcılığı Nasıl Artar?
Dr. Öğr. Üyesi Hüsna SARICA-ÇEVİK
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Tıp Bayramı Kutlu Olsun!

14 Mart Tıp Bayramı tüm hekimlere ve sağlık çalışanlarına kutlu olsun! Bu bayramın bilincine varmalı, anlamını idrak etmeliyiz. Bu bayram, tüm dünyada evrensel olarak kabul gören ve kutlanan bir bayram değildir, tamamen bize özgüdür. Bugün, tıp eğitimi, bilimsel gelişme ve bağımsızlık arasındaki ilişkiyi en iyi şekilde anlamamızı sağlayacak günlerden biridir. 14 Mart 1827, II. Mahmut döneminde, modern tıp eğitiminin başladığı gündür. 14 Mart’ın Tıp Bayramı olarak kabul edilerek ilk kez kutlanması ise, 13 Kasım 1918’den beri işgal altında olan İstanbul’da, 1919 yılının 14 Mart’ında gerçekleşmiştir. O gün, bayramı kutlama gerekçesiyle toplanan tıbbiyeliler, üçüncü sınıf öğrencisi olan Hikmet Boran (1901-1945) öncülüğünde emperyalist işgali protesto etmişler, ulusal bağımsızlık savaşının fitilini ateşlemişlerdi. Onları saygıyla anıyoruz.

Yönetim Kurulu Mesajı İçin Tıklayınız

XXV. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi (KLİMİK 2025) (24-27 Nisan 2025, Antalya)

Sizleri, 24-27 Nisan 2025 tarihleri arasında Antalya’da düzenleyeceğimiz XXV. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi (KLİMİK 2025)’ne davet etmekten çok büyük mutluluk ve onur duyuyoruz.

Tüm üyelerimizi hem bilimsel hem de sosyal açıdan doyuracak bir kongre programı hazırlıyoruz. Programın hazırlanmasında derneğimizin çalışma gruplarının her zamanki katkılarının yanı sıra, alanlarında tecrübeli hocalarımız ve genç uzman ve asistan arkadaşlarımızın da katkılarını çok önemsiyor ve bekliyoruz. Önerilerinizle zenginleşecek kongremizi, hep birlikte bilimin ışığında aydınlanmak ve dayanışmamızı artırmak üzere büyük bir heyecanla bekliyoruz.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

ABD Hastanelerinde Şüpheli Sepsis Vakalarında Antibiyotik De-Eskalasyonunun Epidemiyolojisi ve Sonuçları

Şüpheli sepsis vakalarında antibiyotik de-eskalasyonunun sıklığı, hastane düzeyinde değişkenliği, belirleyicileri ve sonuçları hakkında çok az şey bilinmektedir. Bu çalışmada 2017–2021 yılları arasında ABD’deki 236 hastaneye şüpheli sepsis tanısıyla kabul edilen yetişkin hastalar geriye dönük olarak analiz edilmiş. Şüpheli sepsis, kan kültürü alınması, laktat ölçümü ve IV antibiyotik uygulanması ile tanımlanmış. Bu hastalar başlangıçta en az iki gün boyunca metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) ve anti-pseudomonal antibiyotikler ile tedavi edilmiş, ancak bu ajanları gerektiren dirençli organizmalar hastanede dördüncü güne kadar tespit edilmemiş. De-eskalasyon, dördüncü gün itibarıyla anti-MRSA ve anti-pseudomonal antibiyotiklerin durdurulması veya daha dar spektrumlu antibiyotiklere geçiş olarak tanımlanmış. De-eskalasyon için 82 hastane ve klinik değişkeni kullanılarak bir eğilim skoru (propensity score) oluşturulmuş, de-eskalasyon yapılan ve yapılmayan hastalar eşleştirilmiş ve de-eskalasyon ile klinik sonuçlar arasındaki ilişkiler değerlendirilmiş.

Toplam 124 577 hastanın 36 806 (%29.5)’sında antibiyotik de-eskalasyonu yapılmış. Bunların 27 177 (%21.8)’sinde daraltma, 9629 (%7.7)’unda ise antibiyotik kesilmesi gerçekleşmiş. Hastaneler arasında de-eskalasyon oranları değişkenlik göstermiş (medyan: %29.4; çeyrekler arası aralık: %21.3–%38.0).
De-eskalasyonu öngören faktörler arasında üçüncü ve dördüncü günlerde hastalığın daha az şiddetli olması, dirençli olmayan organizmalara ait pozitif kültür sonuçları, MRSA burun sürüntülerinin negatif olması veya bulunmaması yer almış.

De-eskalasyon, özellikle orta ve büyük ölçekli hastanelerde, öğretim hastanelerinde, ABD’nin kuzeydoğu ve orta batı bölgelerinde daha yaygın olarak görülmüş. De-eskalasyon, aşağıdaki klinik sonuçlarla ilişkili olarak daha düşük riskle bağlantılı bulunmuş:

• Akut böbrek hasarı [“odds ratio” (OR)= 0.80, %95 güven aralığı (GA)= 0.76–0.84],
• 4. günden sonra yoğun bakım ünitesine yatış (OR= 0.59, %95 GA= 0.52–0.66),
• Hastane içi ölüm oranı (OR= 0.92, %95 GA= 0.86–0.996).

Şüpheli sepsis vakalarında antibiyotik de-eskalasyonu nadiren uyfulandığı ve hastaneler arasında değişkenlik gösterdiği belirtilmiş. De-eskalasyonun klinik ve mikrobiyolojik faktörlerle bağlantılı olduğu ve daha düşük akut böbrek hasarı, yoğun bakım yatışı ve hastane içi ölüm riski ile ilişkili olduğu sonucuna varılmış.

Kam KQ, Chen T, Kadri SS, et al. Epidemiology and outcomes of antibiotic de-escalation in patients with suspected sepsis in US hospitals. Clin Infect Dis. 2025; 80 (1): 108-17.

Makale İçin Tıklayınız

Üretra İçi Prostat Rezeksiyonu (TUR-P) ve İnfektif Endokardit Riski

Bakteriyemi, cerrahi girişimlerin iyi bilinen bir komplikasyonudur ve infektif endokardit (İE) gelişimine yol açabilir. Üretra içi prostat rezeksiyonu (TUR-P), bakteriyemiye neden olabilse de TUR-P ile ilişkili İE riski tam olarak tanımlanmamıştır. Bu çalışmada TUR-P sonrası infektif endokardit gelişme riskini incelemek amaçlanmış.

2010-2020 yılları arasında TUR-P geçiren hastalar, yaşa göre eşleştirilmiş (1:1 oranında) genel popülasyon kohortu ile karşılaştırılmış. TUR-P ile ilişkili İE riski, ameliyattan sonraki altı ay boyunca değerlendirilmiş. Karşılaştırmalar kümülatif insidans hesaplamaları ve çok değişkenli, zamana bağlı Cox regresyon modelleri kullanılarak yapılmış.

Toplamda 25 781 erkek TUR-P ameliyatı geçirmiş (%11.4’üne prostat kanseri tanısı konulmuş). Hastaların medyan yaşı 70.7 yıl (çeyrekler arası açıklık 64.9-76.3 yıl) bulunmuş. TUR-P grubunda 901 (%3.5) hastada bakteriyemi gelişirken, 44 (%0.2) hastada altı ay içinde İE gelişmiş.

İE vakalarında en yaygın mikroorganizma Enterococcus faecalis imiş (%72.7). TUR-P sonrası ilk altı ayda İE insidansı 10 000 kişi-yılı başına 34.64 (25.78-46.55) vaka olarak bulunmuş. 6-12 ay arası İE insidansı 10 000 kişi-yılı başına 8.37 (5.46-12.84) vaka imiş. TUR-P, ilk altı ayda İE riskini sekiz kat artırmış (yaşa göre düzeltilmiş “hazard ratio” (HR)= 8.16, %95 GA=3.06-21.79). Ancak, 6-12 ay arasında TUR-P’nin İE riski üzerindeki etkisi anlamlı değilmiş (düzeltilmiş HR=2.15, %95 GA= 0.91-5.07).

TUR-P geçiren hastalarda ilk altı ay içinde İE gelişme riski, yaşa göre eşleştirilmiş kontrollere kıyasla sekiz kat daha yüksek bulunmuş. Mutlak risk düşük olmasına rağmen, TUR-P’nin İE için önemli bir risk faktörü olduğu görülmüş. Bu durumun daha iyi profilaktik yaklaşımların geliştirilmesi gerekliliğini gündeme getirdiği belirtilmiş.

Fosbøl EL, Stahl A, Røder A, Nordsten CB, et al. Transurethral resection of the prostate (TUR-P) and associated risk of infective endocarditis. Infection. 2024: 1-11.

Makale İçin Tıklayınız

Şüpheli Erken Avrupa Lyme Nöroborelyozlu Yetişkin Hastalarda Doğrulanmış Lyme Nöroborelyoz Vakalarının Oranı

Bu çalışmada, üç farklı klinik tabloya sahip şüpheli Lyme nöroborelyoz (LNB) vakalarında doğrulanmış LNB oranını belirlemek amaçlanmış. Çalışma Slovenya’da gerçekleştirilmiş.
Veriler, 2005-2022 yılları arasında Slovenya, UMC Ljubljana hastanesinde rutin sağlık hizmeti süreçleri kullanılarak elde edilmiş. Hastalar üç klinik gruba ayrılmış: 1) Yeni başlangıçlı radiküler ağrı (n=332), 2) kafa sinirlerinin tutulumu ancak radiküler ağrı olmaması (n=997), 3) Eritema migrans (EM) deri lezyonu + sinir sistemi semptomları ancak ne kraniyal sinir tutulumu ne de radiküler ağrı bulunmaması (n=240).

LNB tanısı için şu kriterler dikkate alınmış: 1) LNB ile uyumlu nörolojik semptomlar (başka bir açıklama olmaksızın), 2) beyin omurilik sıvısında (BOS) pleositoz (> 5 × 10⁶ lökosit/L), 3) BOS’ta borrelial antikorların intratekal sentezi, BOS’tan borrelia üretilmesi veya EM varlığı. Sadece ilk iki kriteri karşılayan hastalar “muhtemel LNB”, üç kriterin tamamını karşılayan hastalar “doğrulanmış LNB” olarak değerlendirilmiş.

Toplam 1569 yetişkin hastanın 348 (%22.2)’inde doğrulanmış LNB, 70 (%4.5)’inde muhtemel LNB saptanmış. Doğrulanmış LNB oranları klinik gruplara göre sırasıyla şöyle bulunmuş: Yeni başlangıçlı radiküler ağrısı olan hastalarda en yüksek oran %65.4 (217/332), EM ve nörolojik semptomları olan hastalarda %19.6 (47/240), kranial nörit bulunan hastalarda en düşük oran %8.4 (84/997) olarak bulunmuş.

Bu çalışmada şüpheli Lyme nöroborelyozu olan hastaların yalnızca %22’sinde LNB doğrulanmış. Doğrulanmış LNB oranı, klinik sunumla ilişkiliymiş ve en yüksek oran yeni başlangıçlı radiküler ağrısı olan hastalarda görülmüş. Bu bulgular, erken Lyme nöroborelyoz tanısında klinik semptomların belirleyici rolünü vurgulamaktadır.

Ogrinc K, Bogovič P, Rojko T, et al. Proportion of confirmed Lyme neuroborreliosis cases among adult patients with suspected early European Lyme neuroborreliosis. Infection. 2025: 1-10.

Makale İçin Tıklayınız

Bakteriyel Vajinozun Nüksetmesini Önlemek İçin Erkek Partnerin Tedavisi

Bakteriyel vajinoz üreme çağındaki kadınların üçte birini etkiler ve nüksetme sık görülür. Partnerler arasında bakteriyel vajinozla ilişkili organizmaların cinsel yolla bulaşmasına ilişkin kanıtlar, erkek partnerin tedavisinin iyileşme olasılığını artırabileceğini düşündürmektedir.

Bu konuyu ele alan, açık etiketli, randomize, kontrollü çalışma, bakteriyel vajinozu olan bir kadının ve erkek partnerle tek eşli ilişki içinde olduğu çiftleri içeriyormuş. Partner tedavi grubunda kadın birinci basamak önerilen antimikrobiyal ajanları alırken, erkek partner oral ve topikal antimikrobiyal tedavi (her ikisi de yedi gün boyunca günde iki kez olmak üzere 400 mg metronidazol tabletleri ve penis derisine uygulanan %2 klindamisin kremi) almış. Kontrol grubunda ise kadın birinci basamak tedaviyi alırken, erkek partner herhangi bir tedavi almamış (standard bakım). Birincil sonuç, bakteriyel vajinozun 12 hafta içinde tekrarlaması olarak belirlenmiş.

Partner tedavi grubunda toplam 81 çift, kontrol grubunda ise 83 çift yer almış. 150 çiftin 12 haftalık takip süresini tamamlamasının ardından, sadece kadın grubunda iyileşmenin her iki partnerin dahil olduğu gruptan daha kötü olması nedeniyle veri ve güvenlik izleme kurulu tarafından araştırma durdurulmuş. Değiştirilmiş tedavi amaçlı popülasyonda,  partner tedavi grubundaki 69 kadının 24 (%35)’ünde nüks meydana gelirken (nüks oranı, kişi-yıl başına 1.6; %95 GA=1.1-2.4), kontrol grubundaki 68 kadından 43 (%63)’ünde nüks meydana gelmiş (nüks oranı, kişi-yıl başına 4.2; %95 GA=3.2-5.7); bu da kişi-yıl başına -2.6 tekrarlama mutlak risk farkına karşılık geliyormuş (%95 GA= -4.0- -1.2; p<0.001). Tedavi edilen erkeklerde görülen yan etkiler arasında mide bulantısı, baş ağrısı ve metalik tat yer almış.

Sonuçta bakteriyel vajinoz için kadınların tedavisine erkek partnerler için kombine oral ve topikal antimikrobiyal tedavinin eklenmesi, 12 hafta içinde bakteriyel vajinozun tekrarlama oranının standard bakıma göre daha düşük olmasını sağlamış.

Vodstrcil LA, Plummer EL, Fairley CK, et al. Male-partner treatment to prevent recurrence of bacterial vaginosis. N Engl J Med. 2025; 392 (10): 947-57.

Makale İçin Tıklayınız

Bültenin Notu: Çalışma aslında erkek katılımcıların uyumundaki sorun nedeni ile planlandığı gibi gitmemiş olsa da verileri önemli bulgular taşımakta. Aynı dergide yazı ile ilgili editör yazısı bu konuyu vurgular niteliktedir: “…. Bu sınırlılıklara rağmen, bu çalışma klinisyenlerin ve hastaların bakteriyel vajinozla ilişkili bakterilerin cinsel yolla bulaşmasındaki rolü ve erkek partnerin tedavisinin faydası hakkında eğitilmesinde kritik öneme sahip veriler sağlamaktadır. Konuşmaya başlamanın zamanı geldi.”

Editör Yazısı İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr