Ağustos 2024’ün 5 Soru 5 Yanıt’ı yayımlandı. Soruları yanıtlamak için KLİMİK Uygulamalar’ı ziyaret edebilirsiniz.
Ağustos 2024’ün 5 Soru 5 Yanıt’ı yayımlandı. Soruları yanıtlamak için KLİMİK Uygulamalar’ı ziyaret edebilirsiniz.
Çalışmada genişlemiş spektrumlu sefalosporinlere dirençli (GSD) Enterobacterales infeksiyonlarının gerçek-dünyadaki yönetimini ve karbapenemlerin diğer alternatif tedavilere tercih edilmesini etkileyen faktörleri anlamak amaçlanmış. Bu retrospektif kohort çalışmasına PINC AI veri tabanına kayıtlı ve hastaneye GSD Enterobacterales infeksiyonu ile başvuran 18 yaşından büyük erişkinler dahil edilmiş. Antibiyotik rejimleri ampirik ve hedefe yönelik tedavi süreleri, infeksiyon şiddeti ve bölgesi açısından değerlendirilmiş.
1 Ocak 2018 ile 31 Aralık 2021 tarihleri arasında 168 ABD hastanesinde GSD Enterobacterales infeksiyonları ile başvuran 30 041 hasta kaydedilmiş. Vakaların 16 006 (%53.3)’sı kadın ve 14 035 (%46.7)’i erkekmiş ve ortalama yaş 67.3 yıl (SD 15.1) bulunmuş. Çok az sayıda hasta [30 041’den 5324 (17.7%)] ampirik olarak karbapenem alırken, birçoğu [30 041’den 17 518 (58.3%)] hedefe yönelik tedavi olarak karbapenem almış ki bu gruba septik şok olmayan hastalar [6651’den 3031 (45.6%)] ve septik şok olmayan idrar yolu infeksiyonu olan hastalar [3943’den 1845 (46.8%)] da dahil edilmiş. Hastalık şiddetinden bağımsız olarak karbapenem dışı antibiyotiklerden karbapenemlere geçiş en çok GSD fenotipinin rapor edildiği günlerde gerçekleşmiş. Karbapenemler, GSD Enterobacterales infeksiyonlarının tedavisinde predominant seçim olarak gerçekleşmiş. 8 Eylül 2020’de Amerika İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (IDSA)’nin yeni rehberi yayımlandıktan sonra da antibiyotik tercihlerinde ani değişiklik [1.07 (0.95–1.20)] veya sürdürülebilir değişiklik [0.99 [0.98–1.00)] saptanmamış.
ABD hastanelerinin bu büyük kohortunda karbapenemlerin nadiren ampirik olarak kullanıldığı ancak hastalığın ciddiyetine bakılmaksızın GSD Enterobacterales infeksiyonlarının hedefe yönelik tedavisinde en çok kullanılan tedavi olduğu saptanmış. ABD hastanelerinde şiddetli olmayan GSD Enterobacterales infeksiyonlarında yüksek karbapenem kullanımı 2020 IDSA kılavuzundan önce ve sonra devam etmiş.
Hem IDSA hem de ESCMID’den gelen daha yeni önerilerin septik şok olmadan GSD Enterobacterales infeksiyonlarında karbapenem yönetimini desteklediği göz önüne alınırsa bu çalışma farkındalığın artırılması ve yayılması açısından dünya çapında karbapenem tasarrufuna katkı sağlayabilir.
Walker MK, Diao G, Warner S, et al. Carbapenem use in extended-spectrum cephalosporin-resistant Enterobacterales infections in US hospitals and influence of IDSA guidance: a retrospective cohort study. Lancet Infect Dis. 2024; 24 (8): 856-67.
Antimikrobiyal yönetim sürecinde çalışan bir eczacının antimikrobiyal kullanımına bakış açısını ve yaşadığı süreçleri anlatan bu yazıda kendi pratiğimize benzer yanlar bulacağız. Antimikrobiyal yönetimi açısından daha da zor bir döneme girdiğimiz şimdilerde, bir iklimin ve kültürün değişimi için yapabileceklerimize ilişkin çalışmalar yaparken deneyimlerden de faydalanabiliriz. İşte yazıdan küçük bir bölüm:
“Nereye gidiyoruz? Antimikrobiyal yönetiminde kesinlikle kültürel değişikliğe ihtiyaç var. Antimikrobiyal yönetiminin algılanış şeklinde bir değişim yapmazsak, sürdürülebilir, motive olmuş ve tatmin olmuş bir yönetim gücü oluşturamayız… Nereye gideceğimizden bağımsız olarak bilmemiz gereken şey, antibiyotik polisi olmayı bırakmamız gerektiğidir. Evet, florokinolonu bırakmanı istiyorum ama söz seni incitmeyeceğim.”
Heil EL. Put the Fluoroquinolone Down and No One Gets Hurt. Clin Infect Dis. 2024; 79 (1): 1-2.
COVID-19 sonrası durumla (uzamış COVID olarak da bilinir) ilişkili semptomların insan vücudundaki birden fazla organı ve sistemi etkileyebileceğine dair kanıtlar artmaktadır; ancak bunların viral kalıcılıkla ilişkisi net değildir. Bu çalışmada hafif COVID-19’dan iyileşmeyi takiben üç zaman noktasında çeşitli dokularda SARS-CoV-2’nin kalıcılığını ve bunun uzamış COVID semptomlarıyla ilişkisini araştırmak amaçlanmış.
Bu tek merkezli kesitsel kohort çalışması Aralık 2022’deki COVID-19 omikron dalgasının ardından Çin’in Pekin kentindeki Çin-Japonya Dostluk Hastanesi’nde yapılmış. PCR veya “yanal akım” testi ile doğrulanmış hafif COVID-19’u olan ve gastroskopi, cerrahi veya kemoterapi planlanan veya infeksiyondan bir ay, iki ay veya dört ay sonra başka nedenlerle hastanede tedavi görmesi planlanan bireyler bu çalışmaya dahil edilmiş. Rezidüel cerrahi örnekler, gastroskopi örnekleri ve kan örnekleri infeksiyondan yaklaşık bir ay (18-33 gün), iki ay (55-84 gün) veya dört ay (115-134 gün) sonra toplanmış. SARS-CoV-2 dijital droplet PCR ile tespit edilmiş ve ayrıca RNA in situ hibridizasyon, immünofloresan ve immünohistokimya ile doğrulanmış. SARS-CoV-2 RNA’nın kalıcılığı ile uzamış COVID semptomları arasındaki ilişkiyi değerlendirmek için infeksiyondan dört ay sonra telefonla takip yapılmış.
3 Ocak ve 28 Nisan 2023 tarihleri arasında, 201 rezidüel cerrahi örnek, 59 gastroskopi örneği ve 57 kan bileşeni örneği dahil olmak üzere 225 hastadan 317 doku örneği toplanmış. Viral RNA, birinci ayda toplanan 53 solid doku örneğinin 16 (%30)’sında, ikinci ayda toplanan 141 örneğin 38 (%27)’inde ve dördüncü ayda toplanan 66 örneğin 7 (%11)’sinde tespit edilmiş. Viral RNA karaciğer, böbrek, mide, barsak, beyin, kan damarı, akciğer, meme, deri ve tiroid dahil olmak üzere on farklı solid doku tipine dağılmış. Ayrıca, subgenomik RNA için test edilen 61 solid doku örneğinin 26 (%43)’sında subgenomik RNA tespit edilmiş ve bu örneklerde viral RNA pozitif bulunmuş. İnfeksiyondan iki ay sonra, bağışıklık sistemi baskılanmış dokuz hastanın 3 (%33)’ünün plazmasında, 1 (%11)’inin granülositlerinde ve 2 (%22)’sinin periferik kan mononükleer hücrelerinde viral RNA tespit edilmiş; ancak bağışıklık sistemi sağlam olan 10 hastada bu kan kompartmanlarının hiçbirinde viral RNA saptanmamış. Telefon anketini dolduran 213 hastadan 72 (%34)’si en az bir uzamış COVID semptomu bildirmiş olup, yorgunluk (%21, 213’ün 44’ü) en sık görülen semptom olmuş. İyileşen hastalarda viral RNA saptanması uzamış COVID semptomlarının gelişmesiyle önemli ölçüde ilişkiliymiş (odds ratio 5.17, %95 CI 2.64-10.13, p<0.0001). Virus kopya sayısı daha yüksek olan hastalarda uzamış COVID semptomları gelişmesi olasılığı daha yüksekmiş.
Bulgular, hafif COVID-19’dan iyileşen hastalarda SARS-CoV-2 kalıntısının devam edebileceğini ve viral kalıcılık ile uzamış COVID semptomları arasında önemli bir ilişki olduğunu göstermektedir. Mekanistik bir bağlantıyı doğrulamak ve uzamış COVID semptomlarını iyileştirmeye yönelik potansiyel hedefleri belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Zuo W, He D, Liang C, et al. The persistence of SARS-CoV-2 in tissues and its association with long COVID symptoms: a cross-sectional cohort study in China. Lancet Infect Dis. 2024; 24 (8): 845-55.
1. ESCMID – Sonbahar Dönemi Ödenekli Staj Başvuruları Başladı!
10 Eylül 2024 ve 16 Ekim 2024 tarihleri arasında 50 adet ödenekli staj başvurusu yapılabilecek. ESCMID ile anlaşmalı 123 merkezde gözlemci olarak staj yapma imkanı için detayları inceleyiniz.
2. Better Methods for Clinical Studies in Infectious Diseases and Clinical Microbiology
22-24 Ekim 2024 tarihleri arasında Sırbistan’ın Belgrad kentindeki kursa katılarak araştırma becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Klinik araştırmalardaki en son gelişmelere odaklanmak ve pratik bilgiler edinmek için güzel bir fırsat. Burs başvuruları için son tarih: 12 Ağustos 2024.