Sevdiklerinizle birlikte, sağlıklı ve huzurlu bir bayram geçirmeniz dileğiyle bayramınız kutlu olsun.
Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu
Sevdiklerinizle birlikte, sağlıklı ve huzurlu bir bayram geçirmeniz dileğiyle bayramınız kutlu olsun.
Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu
Yayınlarımıza KLİMİK 2024’ten izlenimlerle devam ediyoruz. Ülkemizde de yaygınlaşmaya başlayan terapötik ilaç düzeyi ölçümünü bilinen-bilinmeyen yanları, avantajları-dezavantajları ve yenilikleriyle dinleyelim istedik. Bunun için mikrofonumuzu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Gülten’e uzattık. KLİMİK 2024’te aynı başlıkla yapmış olduğu konuşmasını, kongreye katılamayan meslektaşlarımız için, bizlerle tekrar paylaşmasını istedik. Değerli konuğumuza yayınımıza katıldığı için çok teşekkür ediyor ve sizlere keyifli dinlemeler diliyoruz.
Podcast Yayınımızı Dinlemek İçin Tıklayınız
Kırıkla ilişkili infeksiyon (FRI), kas-iskelet sistemi travmasının zorlu bir komplikasyonudur ve ciddi morbidite ve mortaliteye yol açabilir. FRI insidansı, yaralanmanın türü ve şiddetine bağlı olarak değişebilmektedir. Kırıkla ilişkili infeksiyon vakaları, infekte olmayan vakalarla karşılaştırıldığında 6.5 kat daha yüksek sağlık bakım maliyeti oluşturur. Kırıkla ilişkili infeksiyon (FRI) için optimal süre ve antibiyotik seçimi iyi tanımlanmamıştır.
Bu çalışma, antibiyotik süresinin (≤6 karşılık >6 hafta) infeksiyon ve ameliyatsız sağkalım ile ilişkili olup olmadığını belirlemeyi amaçlamış. Araştırmacılar tarafından ikincil amaç olarak ameliyatsız ve infeksiyonsuz sağkalımla ilişkili risk faktörlerinin belirlenmesi öngörülmüş. Çalışma Amerika Birleşik Devletleri’ndeki dört akademik tıp merkezi arasında 2013 ile 2022 yılları arasında FRI tanısı alan hastalar üzerinde çok merkezli, retrospektif olarak yürütülmüş. 18 yaşından büyük hastalar, uzun kemik travması nedeniyle açık redüksiyon ve internal fiksasyon (ARIF) geçirmeleri ve sonrasında debridman ameliyatı geçirmeleri durumunda çalışmaya dahil edilmiş.
Araştırmanın sonuçlarında 96 hastanın 54’ü (%56.3) ≤6 hafta, 42’si (%43,7) ise >6 hafta antibiyotik aldığı görülmüş. Daha uzun antibiyotik süresi ile ameliyatsız sağkalım veya infeksiyonsuz sağkalım oranı arasında ilişki gözlenmemiş. Negatif kültür, artan yeniden ameliyat veya ölüm tehlikesi ile ilişkili bulunmuş. Flep kapatma ihtiyacının yeniden ameliyat veya ölüm riskini arttırdığı gözlenmiş.
Seidelman J, Ritter AS, Poehlein E, et al. Multisite study of the management of musculoskeletal infection after trauma: the MMUSKIT study. Open Forum Infect Dis. 2024; 11 (6): ofae262.
Pneumocystis jirovecii Pnömonisi (PCP), HIV ile yaşayan bireylerde özellikle yeni ve tedavi edilmemiş vakalar arasında yaygın görülen fırsatçı bir infeksiyondur. PCP profilaksisi için trimetoprim-sülfametoksazol (TMP-SMX), dapson bazlı rejimler (DBR), aerosol haline getirilmiş pentamidin (AP) ve atovakuon dahil olmak üzere çeşitli rejimler mevcuttur.
Bu çalışma HIV ile yaşayan bireylerde PCP profilaksi rejimlerinin etkinlik ve güvenliliğini ağ meta-analizi ile değerlendirmeyi amaçlamış. İncelemeye alınan 48 makaleden 26’sı meta-analize dahil edilmiş; 26 çalışmanın 17’si (%65.4) birincil PCP profilaksisi, 4’ü (%15.4) ikincil profilaksi ve geri kalan 5’i (%19.2) hem birincil hem de ikincil profilaksiyi içeriyormuş. Toplam 5910 hastayı içeren 51 çalışma kolundan 2018’i AP’ye, 1571’i TMP-SMX’e, 1524’ü DBR’lere, 700’ü tedavi almayan/plaseboya ve 97’si pirimetamin-sülfadoksine atanmış.
TMP-SMX PCP’nin önlenmesinde en uygun ajan olarak gözlenmiş. TMP-SMX aynı zamanda tedavi uygulanmaması/plasebo ile karşılaştırıldığında mortalite açısından faydası olan tek ajan olarak tanımlanmış. Bununla birlikte, TMP-SMX DBR’lere ve AP’ye göre daha fazla kesilme riski taşıyan en toksik ajan olarak da belirlenmiş. Diğer rejimler arasında PCP’nin önlenmesi veya mortalite açısından anlamlı bir fark tespit edilmemiş. Bulgular alt gruplarda tutarlı bulunmuş.
TMP-SMX’nin HIV ile yaşayan bireylerde PCP profilaksisi için en etkili ve mortaliteye fayda sağlayan tek ajan olduğu sonucuna varılmış; dolayısıyla birinci basamak ajan olarak önerilmeye devam edilmesi gerektiği belirtilmiş.
Prosty C, Katergi K, Sorin M, et al. Comparative efficacy and safety of Pneumocystis jirovecii pneumonia prophylaxis regimens for people living with HIV: a systematic review and network meta-analysis of randomized controlled trials. Clin Microbiol Infect. 2024; 30 (7): 866-76.
Bu çalışmada, HIV negatif nörosifilis hastalarında Jarisch-Herxheimer reaksiyonları (JHR) irdelenmiş. Nörosifilisin hemen hemen tüm evrelerine sahip 772 vakanın prospektif çalışma kohortunda, JHR’nin görülme oranı, risk profilleri, klinik görünümleri, tıbbi tedavisi ve prognozu gibi özelliklere bakılmış. JHR’nin toplam görülme oranı %9.3 bulunmuş ve bunların %4.1’i şiddetli imiş. Reaksiyonlar tedavinin başlamasından beş saat sonra başlamış, sekiz saat sonra zirveye ulaşmış ve 18 saat sonra azalmış. Şiddetli JHR’li hastalarda iyileşme süresi (26 saat) daha uzunmuş. Genel parezi (OR = 6.825), oküler sifilis (OR = 3.974), pleositoz (OR = 2.426) veya yüksek BOS-VDRL titresi (log 2 titre artışı başına, OR = 2.235) olan hastaların JHR yaşama olasılığı daha yüksek bulunmuş. Genel parezi olan hastalarda şiddetli JHR riski 11.759 kat arttığı görülmüş. Kötüleşen semptomlar arasında bilişsel bozukluk, mani, anlamsız konuşma ve disfori bulunurken, halüsinasyon, idrar bozukluğu, nöbetler, miyoklonus veya afazi semptomları yeni başlayan semptomlar olarak ortaya çıkmış. Nörosifilis tedavisinin JHR’li çoğu hastada kesilmesine gerek kalmamış ve destekleyici ilaç altında, nöbet geçiren hastalarda JHR azaldığında tekrar başlatılabilmiş.
Sonuç olarak şiddetli JHR görülme oranı %4.1 imiş ve klinisyenlerin JHR riski daha yüksek olan hastalara özellikle dikkat etmesi önerilmiş. Nörosifilis tedavi rejiminin şiddetli JHR’li hastalar için yoğun gözlem altında yeniden başlatılabileceği ve gerekirse destekleyici ilaç başlatıldıktan sonra ve tedavinin sonuna kadar devam ettirilebileceği ifade edilmiş.
Peng RR, Wu J, Zhao W, et al. An observational prospective study based on a large cohort of HIV-negative neurosyphilis patients with particular reference to the Jarisch-Herxheimer reaction. Eur J Clin Microbiol Infect Dis. 2024; 43 (6): 1073-80.
2020’de WHO kılavuzları, rifampisine dirençli tüberkülozun tedavisi için bedaquilin, levofloksasin veya moksifloksasin, etionamid, etambutol, yüksek doz izoniazid, pirazinamid ve klofaziminden oluşan standard, tamamen oral kısa tedavi rejiminin (STR) kullanımına öncelik verdi. Bu çalışmada ise etionamid, etambutol, izoniazid ve pirazinamidin linezolid, sikloserin veya delamanid (veya bir kombinasyon) ile değiştirildiği üç adet dokuz aylık tamamen oral modifiye edilmiş STR’ler (mSTR’ler) değerlendirilmiş.
Çok ülkeli, prospektif, tek kollu, kohort çalışması, 2020-23 yılları arasında DSÖ Avrupa bölgesindeki 13 ülkede florokinolonlara duyarlı, rifampisine dirençli akciğer tüberkülozu için mSTR’lerin etkinliğini ve güvenliğini incelemiş. Altı yaş ve üzeri katılımcılar şu iki rejimden birini almış: bedaquilin, linezolid, levofloksasin, klofazimin ve sikloserin veya bedakilin, linezolid, levofloksasin, klofazimin ve delamanid. Altı yaşından küçük çocuklara delamanid, linezolid, levofloksasin ve klofazimin verilmiş. Katılımcılar, tedaviyi başarıyla tamamladıktan sonra nüksetmeyi ve ölümü tespit etmek için 12 ay boyunca takip edilmiş. Birincil sonuç, 22 aylık çalışma takibinden önce başarısız bir çalışma sonucuna (tedavi başarısızlığı, tedavi sırasında takip kaybı, ölüm veya nüks olarak tanımlanan) sahip olmamanın kümülatif olasılığı imiş. Birincil güvenlik sonucu, tedavi kürü sırasında derece üç veya daha yüksek şiddette her bir ilgili olumsuz olayın (periferik nöropati, optik nörit, miyelosupresyon, hepatit, uzamış QT aralığı, hipokalemi ve akut böbrek hasarı) görülme sıklığıymış.
Toplam 7272 hasta taranmış ve 2636 kişi tedavi grubuna dahil edilmiş. Tedavi başarısı 2181 (%82.7) katılımcıda gösterilmiş. Tedavinin başlamasından 22 ay sonra başarısız çalışma sonucu elde edilmemesinin kümülatif olasılığı %79 bulunmuş. Artan yaş, HIV pozitiflik durumu, iki taraflı kavite varlığı, sigara içme öyküsü, başlangıçtaki anemi, işsizlik, başlangıçtaki karaciğer enzimlerinde yükselme ve aşırı alkol kullanımı başarısız tedavi sonuçlarıyla ilişkili bulunmuş. Katılımcılardan 252 (%9.0)’sinde 301 advers olay kaydedilmiş.
Sonuç olarak yüksek tedavi başarısı ve iyi güvenlik sonuçları, mSTR’lerin programatik koşullarda, özellikle de halihazırda DSÖ tarafından önerilen altı aylık rejime uygun olmayan bireylerde ve alternatif seçeneklere ihtiyaç duyulan ortamlarda kullanılmasına yönelik önemli bir potansiyele işaret ettiği vurgulanmış.
Korotych O, Achar J, Gurbanova E, et al. Effectiveness and safety of modified fully oral 9-month treatment regimens for rifampicin-resistant tuberculosis: a prospective cohort study. Lancet Infect Dis. 2024: S1473-3099(24)00228-7.
Layşmanyaz, dünya çapında yaygın olan, ihmal edilmiş tropikal bir hastalıktır. Zoonotik kutanöz layşmanyaz (ZCL) İran’ın farklı bölgelerinde endemiktir. Kemirgenler zoonotik CL’nin ana rezervuarları olduğundan, kemirgen kontrol programı (RCP), endemik bölgelerde ZCL’nin kontrolü için önemli bir müdahaledir.
Bu çalışmada RCP’nin bir bölgedeki ZCL insidansı üzerindeki etkileri rapor edilmiş. RCP, Nisan başında kemirgen yuvalarının yok edilmesiyle başlayarak kırsal alanlarda yılda beş kez gerçekleştirilmekteymiş. Nisan, Mayıs, Haziran ve Eylül aylarında ayda bir kez, %2.5 çinko fosfitli buğday karışımı kullanılarak kemirgen yuvası yemlemesi yapılmaktaymış. Kemirgen yuvası mücadelesi, müdahale alanı içerisindeki evlerin etrafında 500 m’lik bir daire şeklinde gerçekleştirilmekteymiş. RCP, Jahrom ilçesindeki COVID-19 salgınının ilk yılında ekipman ve personel eksikliği nedeniyle tamamen durdurulmuş ve Nisan 2021’in başlarında rutin olarak devam ettirilmiş. Bu dönemde ZCL insidansı araştırılmış ve kesintinin etkileri incelenmiş.
Sonuç olarak RCP’deki bir yıllık kesinti sonrası, 2020’de ZCL insidansında hafif bir artış ve 2021’de ZCL’de yüksek bir artış olmuş. Pandemi öncesi dönemdeki vaka oranları istikrarlı ve sırasıyla: 2016’da 103.7 vaka/100.000 nüfus, 2017’de 95.1 vaka/100.000 nüfus, 2018’de 99.7 vaka/100.000 nüfus ve 2019’da 99,6 vaka/100.000 nüfus iken COVID-19 salgını nedeniyle RCP durdurulduktan sonra ZCL insidans oranları 2020’de 129.4 vaka/100 000 nüfusa, 2021’de ise 321.5 vaka/100.000 nüfusa yükselmiş. İlgi çekici olan, RCP’nin 2021’de yeniden başlatılmasının sonucu, ZCL görülme oranının 2022’de 72.1 vaka/100.000 nüfusa ve 2023’te 19.2 vaka/100.000 nüfusa düşmesiymiş.
Mazaherifar S, Solhjoo K, Abdoli A. Outbreak of cutaneous leishmaniasis before and during the COVID-19 pandemic in Jahrom, an endemic region in the southwest of Iran. Emerg Microbes Infect. 2022; 11 (1): 2218-21.