Yeni bir podcast yayını ile daha karşınızdayız. Bu haftaki konuğumuz, uluslararası topluluk önünde konuşma ve liderlik kulübü “Toastmasters”ın Türkiye yöneticilerinden Hasan Yaşar. Bu yayınımızda kendisi ile etkili sunum yapma teknikleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Konuğumuz bize sunumlarımıza nasıl hazırlanacağımız, sunum sırasında nelere dikkat edeceğimiz ve heyecanımızı nasıl yönetebileceğimiz ile ilgili tüyolar verdi. Değerli konuğumuza yayınımıza katıldığı için çok teşekkür ediyor ve sizlere keyifli dinlemeler diliyoruz.

Podcast Yayınımızı Dinlemek İçin Tıklayınız

4 Haziran 2024 Salı günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “Her Yönüyle Zona: Tanıdan Tedaviye” web konferansı yapılacaktır.

PROGRAM

Yöneten: Prof. Dr. Alpay AZAP
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Zona Epidemiyolojisi ve Hastalık Yükü
Prof. Dr. Selda SAYIN-KUTLU
Pamukkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Zona Tanısı ve Tedavisi
Dr. Öğr. Üyesi Emel AZAK-KARALİ
Kocaeli Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Selam ve Saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

D vitamini eksikliği olan bireyler arasında, günlük D vitamini takviyesinin akut solunum yolu infeksiyonu riskini azalttığı belirtilmekle beraber, farklı popülasyonlar ve farklı rejimler kullananlar arasında son dönemde yapılan bazı çalışmalar D vitamininin etkisinin olmadığını göstermiştir.

Bu çalışmada yaşlı erişkinlerde günlük D vitamini takviyesinin (plaseboya karşı) üst solunum yolu infeksiyonu (URI) riski üzerindeki etkisi araştırılmış. Bu çalışma genel olarak sağlıklı erkeklerde (yaş ≥50 yıl) ve kadınlarda (yaş ≥55 yıl) ek D vitamini ve/veya omega-3 yağ asitlerinin randomize, çift kör, plasebo kontrollü bir çalışması şeklinde planlanmış. Başlangıçta düşük ​​serum 25-hidroksivitamin D düzeyine sahip 15 804 (%61) katılımcıda D3 vitaminine (2000 IU/gün) karşı plasebo grubu kullanılmış. Birincil sonuç, bir yıllık takipte yeni bir üst solunum yolu infeksiyonunun özbildirimi olarak kabul edilmiş.

Katılımcıların yaş ortalaması 68 iken ve %51’i kadın imiş. Sonuç olarak D vitamini takviyesinin son üst solunum yolu infeksiyonu üzerindeki genel etkisi önemsiz bulunmuş [oran (OR), 0.96 (%95 güven aralığı, 0.86–1.06)]. Alt gruplarda etkilerin farklı olup olmadığının saptanması için daha fazla çalışma gerektiği belirtilmiş.

Camargo CA Jr, Schaumberg DA, Friedenberg G, et al. Effect of daily vitamin D supplementation on risk of upper respiratory ınfection in older adults: a randomized controlled trial. Clin Infect Dis. 2024; 78 (5): 1162-9.

Makale İçin Tıklayınız

Yaygın antibiyotik direnci, antibiyotik içermeyen stratejilerin, özellikle de tekrarlayan idrar yolu infeksiyonlarının (İYİ) önlenmesinde probiyotiklerin kullanımına ilgi çekmiştir. Bu çalışmada tekrarlayan İYİ’lerin önlenmesinde oral ve intravajinal yollarla profilaktik probiyotik takviyesinin etkinliği değerlendirilmiş. Çift kör, plasebo kontrollü çalışmada, tekrarlayan İYİ öyküsü olan 174 premenopozal kadın değerlendirilmiş ve dört tedavi grubundan birine randomize edilmişler. Gruplar şu şekilde belirlenmiş: Plasebo (G1), oral probiyotik (G2), vajinal probiyotik (G3) ve kombine probiyotik (G4).  Katılımcılar bir yıl boyunca semptomatik İYİ için takip edilmiş. Birincil sonlanım noktaları, dört aydaki semptomatik İYİ sayısı, en az bir semptomatik İYİ’si olan katılımcıların oranı ve ilk semptomatik İYİ’ye kadar olan süre olarak kabul edilmiş.

G1, G2, G3 ve G4’te dört ayda İYİ insidansı sırasıyla %70.4, %61.3, %40.9 ve %31.8 bulunmuş. Dört ayda semptomatik İYİ nükslerinin ortalama sayısı G3 (1.06) ve G4’te (1.07), G1 (2.1) ve G2 (1.63) göre anlamlı olarak daha düşük saptanmış (p<0.05). Ayrıca, ilk semptomatik İYİ gelişene kadar geçen süre (gün), G1 (69.3) ve G2 (71.9) ile karşılaştırıldığında G3 (123.8) ve G4’te (141.8) anlamlı olarak daha uzun bulunmuş (p<0.05). Probiyotik takviyeleri ciddi bir advers olay olmadan iyi tolere edilmiş.

Sonuç olarak vajinal probiyotiklerle veya oral probiyotiklerle kombinasyon halinde profilaktik takviyesinin tekrarlayan semptomatik İYİ ataklarını önlemede etkili bulunduğu gösterilmiştir.

Gupta V, Mastromarino P, Garg R. Effectiveness of prophylactic oral and/or vaginal probiotic supplementation in the prevention of recurrent urinary tract ınfections: a randomized, double-blind, placebo-controlled trial. Clin Infect Dis. 2024; 78 (5):1154-61.

Makale İçin Tıklayınız

Gelişmiş ülkelerde importe sıtması olan hamile kadınlar hakkında, özellikle de doğan çocuklardaki sonuçlarla ilgili çok az veri bulunmaktadır. Bu çalışma ile Fransa’daki hamile kadınlarda importe sıtmanın gebelik sonuçları araştırılmış. 2004’ten 2014’e kadar sıtma nedeniyle hastaneye yatırılan hamile kadınların sonuçları retrospektif, tanımlayıcı yöntemle araştırılmış. Düşük, ölü doğum, erken doğum (<35 gebelik haftası), 2500 gramdan az olarak tanımlanan düşük doğum ağırlığı (LBW) veya konjenital sıtma olumsuz olaylar olarak tanımlanmış. 

60 gebelikten 5’i elektif kürtaj nedeniyle çalışma dışı bırakılmış; 11’i primigravidae  ve 44’ü multigravidae olmak üzere 55 gebe değerlendirilmiş. Gebelikler tekiz (n=51) veya ikiz (n=4) imiş. Ortalama yaş 30.4 (aralık: 19-45) iken 55 vakanın 9’u düşükle sonuçlanmış (8 tekil ve 1 ikiz gebelik) ve biri 21. gebelik haftasında ölü doğum yapmış. Gebelerin 45’i (29 vajinal doğum ve 16 sezaryen) 48 (42 tekil ve 6 ikiz) yenidoğan doğurmuş. Bunlardan 30’u sağlıklı, 10’u LBW ve 8’i preterm yenidoğan imiş. Genel olarak, 55 gebelikten 26’sında (%47.3) ve 59 bebekten 29’unda (%49.2) olumsuz sonuçlar görülmüş. Tekiz gebeliklerle karşılaştırıldığında ikiz gebelikler olumsuz sonuçlarla ilişkili bulunmuş (p = 0,0438). 
Sonuç olarak sıtmanın gebelik sonuçları üzerinde ciddi etkileri saptanmış. Yazarlar, gebelikte sıtmanın önlenmesi ve yönetiminin optimize edilmesinin gerekli olduğu sonucuna varmışlar.

Imbert P, Nizard J, Werkoff G, et al. Pregnancy outcomes in women with imported malaria in mainland France: a retrospective study from 2004 to 2014. Travel Med Infect Dis. 2024; 60: 102727.

Makale İçin Tıklayınız

Ertapenem kaynaklı nörotoksisite iyi karakterize edilmemiştir ve potansiyel olarak eksik bildirilmiştir. Bu çalışmada literatürün sistematik bir incelemesi yapılmış ve Washington Üniversitesi Tıp sağlık sisteminden 11 ek vaka dahil edilip toplam 125 hasta irdelenmiş. Ortalama yaş 72 bulunmuş ve hastaların sırasıyla %62’si ve %42’sinde böbrek fonksiyon bozukluğu ve önceden var olan merkezi sinir sistemi (CNS) komorbiditeleri saptanmış. Hastaların sadece %15’i böbrek fonksiyonuna bağlı olarak uygunsuz derecede yüksek ertapenem dozu almış.

Hastalar, medyan dört gün (çeyrekler arası aralık, 3-9 gün) sonra nörolojik belirti ve semptomlar geliştirmiş. En yaygın klinik özellikler nöbetler (%70), değişmiş bilinç veya deliryum düzeyi (%27) ve halüsinasyonlar (%17) imiş. Sonuç olarak böbrek fonksiyon bozukluğu veya predispozan CNS rahatsızlıkları olan bir hasta, özellikle antibiyotiği başlattıktan sonraki birkaç gün içinde nörolojik belirti ve semptomlar geliştirdiğinde ertapenem nörotoksisitesinden şüphelenilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış.

Bu çalışma, ertapenem nörotoksisitesinin gerçek insidansını ve sonuçlarını değerlendirmek için büyük bir prospektif çalışmaya duyulan ihtiyacın altını çizmektedir.

Mitaka H, Hasegawa S, Lan KF, Jain R, Rakita RM, Pottinger PS. Characterizing ertapenem neurotoxicity: a systematic review and experience at a tertiary medical center. Open Forum Infect Dis. 2024; 11 (5): ofae214.

Makale İçin Tıklayınız