Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
30
Nisan
2024
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

Dünya Aşı Haftası (24-30 Nisan 2024): Aşılamanın Tarihi Acı ile Yazılmıştır, Peki Geleceği?

Herkese merhabalar! Yeni bir KLİMİK Podcast yayını ile karşınızdayız. Bu hafta 2012 yılından bu yana dünyanın her yerinde Nisan ayının son haftası kutlanan ‘Dünya Aşı Haftası’na dikkat çekmek için bir yayınla sizlerleyiz. KLİMİK Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu olarak her zaman amacımız kutlama yaparken durum tespiti yapmak. Bağışıklama konusunda var olan eksiklikleri ve değişmesi gerekenleri bilimsel verilere dayalı olarak tespit etmek ve her yaştan daha fazla insanı aşı ile korunabilir kılmak için meslektaşlarımızla paylaşmak. Bu amacımız doğrultusunda ‘Dünya Aşı Haftası’ kapsamında gerçekleştirdiğimiz bu yayınımızda konuğumuz Prof. Dr. Esin Şenol. Hocamız ile bağışıklamanın geçmişteki kırılma noktalarını, gelecekte beklenen potansiyel kırılma noktalarını ve aşı haftasının önemini keyifli bir sohbetle ele almaya çalıştık. Hocamıza bize vakit ayırdığı için teşekkür ediyor ve sizlere de keyifli dinlemeler diliyoruz.

Podcast Yayınımızı Dinlemek İçin Tıklayınız

Cinsel Yolla Bulaşan İnfeksiyonların Tanı ve Tedavisinde Kritik Kararlar (30 Nisan 2024, İstanbul)

Derneğimizin 2023-2024 dönemi bilimsel toplantıları İstanbul’daki “Cinsel Yolla Bulaşan İnfeksiyonların Tanı ve Tedavisinde Kritik Kararlar” toplantısıyla devam ediyor. 30 Nisan 2024 Salı günü, 18.00-20.00 saatleri arasında Aynalı Geçit, Meşrutiyet Caddesi, Avrupa Pasajı Kat 2, Beyoğlu adresinde yapılacak olan toplantıya tüm üyelerimizi bekliyoruz.

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Toplantı Programı İçin Tıklayınız

Dirençli Gram-Negatif İnfeksiyonların Yönetimi (181. Web Konferans, 2 Mayıs 2024)

2 Mayıs 2024 Perşembe günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “Dirençli Gram-Negatif İnfeksiyonların Yönetimi” web konferansı yapılacaktır.

PROGRAM
Yöneten:
 Prof. Dr. Emel YILMAZ
Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Olgular Eşliğinde Dirençli Gram-Negatif İnfeksiyonlarına Yaklaşım
Doç. Dr. Fatih TEMOÇİN
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Dirençli Gram-Negatif İnfeksiyonlarda Seftazidim Avibaktam Gerçek Yaşam Verisi
Prof. Dr. Nazlım AKTUĞ-DEMİR
Selçuk Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

5 Mayıs Dünya El Hijyeni Günü

İnfeksiyon hastalıklarının önlenmesinde, hastalıklardan korunmada ve antibiyotiklere direnç gelişmesinin önlenmesinde en önemli basamak “el hijyeni” olarak nitelendirilmektedir. Bu amaçla Dünya Sağlık Örgütü 5 Mayıs’ı “Dünya El Hijyeni Günü” olarak kabul etmiştir.

Ana sloganı “Yaşam Kurtarın: Elinizi Temizleyin” olan 5 Mayıs Dünya El Hijyeni Günü’nde bu yıl “El hijyeni hakkındaki bilgilerin paylaşılması neden hala bu kadar önemli?” sorusu yanıtlanıyor. Dünya Sağlık Örgütü başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere tüm paydaşları, salgın yaratma eğilimli ve antimikrobiyal dirençli infeksiyonlar gibi sağlık bakımıyla ilişkili infeksiyonları önlemek için el hijyeni konusundaki ilerlemeyi hızlandırmaya destek olmaya çağırıyor.

KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Acinetobacter baumannii Kaynaklı Ventilatörle İlişkili Pnömonide Opsonik Aktivitenin Tanısal Rolü

Bu çalışmada Ventilatörle İlişkili Pnömonide (VİP) Acinetobacter baumannii‘ye karşı opsonik aktivitenin tanısal değeri 50 hastada 102 negatif ve pozitif kontrolle karşılaştırarak araştırılmış. Elli hastadan yalnızca 33’üne (%66) Klinik Pulmoner İnfeksiyon Skoru (CPIS) kullanılarak VİP tanısı konulmuş. Opsonik aktivite değerlendirmesi üç temel bulguyu ortaya koymuş: (i) A. baumannii kültürü pozitiflerini negatiflerden ayırt etmek için 0.976 (ROC) alanıyla %95 duyarlılık ve %91.7 özgüllük; (ii) VAP/kan kültürü pozitif hastaları kolonize/negatif gruplardan ayırmada 0.915 ROC alanıyla %95 duyarlılık ve %78.7 özgüllük; (iii) VİP ve kolonizasyon ayrımı için sınırlı etkinlik. Bu durumun CPIS kriterlerinin düşük özgüllüğü ile ilişkili olabileceği düşünülmüş. Bu çalışma geniş çaplı doğrulamalara ihtiyaç duymakla birlikte, opsonik aktivitenin A. baumannii‘ye karşı potansiyel bir VİP tanı aracı olabileceğini düşündüren ilk çalışma olarak dikkati çekmektedir.

Karakullukçu A, Akker M, Kuşkucu MA, Dikmen Y, Aygün G. Diagnostic role of opsonic activity in Acinetobacter baumannii ventilator-associated pneumonia. Diagn Microbiol Infect Dis. 2024 Mar; 109 (3): 116262.

Makale İçin Tıklayınız

Toplumda Akciğer Tüberkülozu Bulaşmasını Azaltmaya Yönelik Solunum İzolasyonu ve Kısıtlamalara İlişkin Amerika Ulusal Tüberküloz Koalisyonu (NTCA) Kılavuzu

Tüberküloz tanısı sonrası hızlı ve etkili tedavi ile izolasyon önlemleri tüberkülozun toplumda yayılmasının önlenmesinde en önemli uygulamadır. İzolasyon, genel olarak balgam örneklerinde aside dirençli boyama negatifliği sağlanmasına kadar sürdürülmektedir. İzolasyonun kişiler üzerindeki psikososyal, ekonomik ve sosyolojik etkileri ise genelde dikkate alınmamaktadır. Bu rehber izolasyon süreleri konusunu tüm yönleriyle ele alarak öneriler sunuyor. Kişiye özel izolasyon süresi belirlenmesini öneriyor olmasıyla farklılık yaratıyor.

Shah M, Dansky Z, Nathavitharana R, et al. NTCA Guidelines for Respiratory Isolation and Restrictions to Reduce Transmission of Pulmonary Tuberculosis in Community Settings. Clin Infect Dis. 2024: ciae199.

Makale için Tıklayınız

Kandida İnfeksiyonlarında Antifungal De-eskalasyonun Klinik Değerlendirmesi: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz

Amerika İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (IDSA), orta-şiddetli invazif kandidiyaz ve kandidemi vakalarında tedaviye ekinokandinlerle başlanmasını, hasta klinik olarak stabil hale geldikten sonra oral antifungallere geçilmesini önermektedir. De-eskalasyon yapılması, sağlık bakım maliyetlerini azaltmayı, direnç oluşumunu sınırlamayı ve sonuçları iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Ancak de-eskalasyonun zamanlaması tartışma konusu olmaya devam etmektedir.

Bu çalışmada kandida infeksiyonlarında, ekinokandinlerden azollere erken dönemde (<7 gün) de-eskalasyonun klinik sonuçlarını değerlendirmek için sistematik bir inceleme ve meta-analiz yapılmış. Toplam 1575 hastayı kapsayan dokuz çalışma değerlendirmeye dahil edilmiş. Sonuçlar, de-eskalasyonun, ekinokandin ile tedaviye devam etmeye kıyasla 30 günlük sağkalımda önemli bir iyileşme ile ilişkili olduğunu ve trendlerin klinik ve mikrobiyolojik tedavide de-eskalasyonu desteklediğini göstermiş. Alt grup analizleri de-eskalasyonun faydalarının kritik hastalarda ve vorikonazol tedavisine geçildiğinde daha belirgin olduğunu ortaya koymuş; ancak az sayıda çalışma olması, çalışmaların gözlemsel nitelikte olmaları  ve olası yayın yanlılığı gibi sınırlılıklar olduğu vurgulanmış.

Çalışma genel olarak azollere duyarlı kandida izolatlarının bulunduğu klinik açıdan stabil hastalarda ekinokandinlerden azollere erken (yedi günden önce) de-eskalasyonun güvenli bir strateji olduğu sonucuna varmış. De-eskalasyonun mortaliteyi artırmadan klinik sonuçları iyileştirebileceğini ve sağlık hizmetlerinde maliyet tasarrufuna yol açabileceğini öne sürmüş.

Albanell-Fernández M, Salazar González F, Montero Pérez O, et al. Clinical evaluation of antifungal de-escalation in Candida infections: A systematic review and meta-analysis. Int J Infect Dis. 2024; 143: 107020.

Makale İçin Tıklayınız

İklim Değişikliği ve Doğal Afetlerin Mantar İnfeksiyonlarına Etkisi

Çalışmada iklim değişikliği, doğal afetler ve mantar infeksiyonlarının ilişkisi ele alınmış. Makalede yer alan diyagram ve illüstrasyonların konuyu özetleme özelliği dikkat çekicidir.

İklim değişikliği sıcaklıklar ve hava düzenlerinde değişikliklere neden olmakta, ekosistemleri bozmakta ve patojenlerin dağılımını değiştirmektedir. Patojenik mantarlar insanlardan farklı olarak daha yüksek sıcaklıklarda gelişmekte, hızla adapte olmakta ve daha öldürücü bir hale gelmektedir. Fungal termo-adaptasyon sonucunda gelişmiş morfogenez, dimorfizmdeki değişiklikler, biyofilm oluşumu, ayrıca oksidatif, ozmotik, pH, UV ve antifungal ilaç stresine karşı direnç ve toksin üretiminde artış virülansın artmasına ve bağışıklıktan kaçmaya neden olabilir. Bu adaptasyon, Candida auris gibi yeni patojenlerin ortaya çıkması da dahil olmak üzere mantar hastalığı epidemiyolojisinde değişikliklere yol açmaktadır.

İklim değişikliği mantar enfeksiyonlarının epidemiyolojisinde değişikliklere yol açmaktadır. Koksidioidomikoz ve histoplazmoz gibi endemik mantar hastalıkları yeni alanlara yayılmış ve insan patojenleri olarak yeni mantar türleri ortaya çıkmıştır. Mantar infeksiyonlarının coğrafi dağılımının genişlemesi, teşhis ve tedavide zorluklar ortaya çıkarmıştır. Doğal afetler de mantarların büyümesine ve yayılmasına olanak sağlayan koşullar yaratmaktadır. Travmatik yaralanmalar, kirli su ve zayıflamış bağışıklık sistemleri mantar infeksiyonlarına duyarlılığı artırmaktadır. Kontrol edilemeyen yangınlar, seller ve kasırgalar, mantar hastalıkları salgınlarıyla, sağlık sistemlerinin aşırı yüklenmesiyle ve uzun vadeli sağlık sonuçlarıyla ilişkilendirilmektedir.

Çalışmanın yazarları iklim değişikliğinin mantar hastalıkları üzerindeki etkisini azaltmak için eşgüdümlü küresel çabanın altını çizmişler. Stratejiler arasında sera gazı emisyonlarının azaltılması, sağlık altyapısına yatırım yapılması, afetlere karşı dayanıklılık ve halkı bilinçlendirme kampanyaları yer almaktadır.

Sonuç olarak makalede iklim değişikliği, doğal afetler ve mantar hastalıkları arasındaki karmaşık etkileşimleri ele almak için proaktif önlemlere duyulan ihtiyacın altı çizilmiş ve halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerin azaltılmasında küresel iş birliğinin ve kaynak tahsisinin önemi vurgulanmış.

Seidel D, Wurster S, Jenks JD, et al. Impact of climate change and natural disasters on fungal infections. Lancet Microbe. 2024: S2666-5247(24)00039-9.

Makale İçin Tıklayınız

MAST® D72C testi: ESBL, AmpC ve Karbapenemaz Tespiti İçin Yeni Bir Seçenek

Enterobacterales türlerinde ESBL ve AmpC üretimini tespit edebilen ve şüpheli karbapenemaz varlığını da tanımlayabilen MAST® D72C testinin duyarlılığını ve özgüllüğünü değerlendirmek ve laboratuvarlarda, özellikle de yalnızca otomatize antimikrobiyal duyarlılık sistemi (AST) kullanan laboratuvarlarda kullanışlı olup olmadığını ortaya koymak amaçlı yapılan bu çalışmada testin performansı β-laktamaz içerikleri açısından karakterize edilen 119 Enterobacterales izolatıyla karşılaştırılmış.

β-laktamaz içeriği; ESBL üreten 30 suş, kromozomal AmpC’yi aşırı üreten 32 suş, plazmit kodlu AmpC üreten 10 suş, karbapenemaz üreten 12 suş, birkaç β-laktamaz üretimini birleştiren 13 suş ve diğer β-laktamazları üreten 22 suş olarak  fenotipik ve genotipik analizlerle belirlenmiş. ESBL saptamanın duyarlılığı ve özgüllüğü sırasıyla %75’e karşı %72.5 ve %94.9’a karşı %9.7 oranlarıyla sinerji testiyle karşılaştırılabilir düzeyde bulunmuş. AmpC tespiti için duyarlılık ve özgüllük sırasıyla %71.7 ve %100 ve karbapenem dirençli izolatlar hariç tutulduğunda duyarlılığın %78.7’ye ulaştığı gösterilmiş. Karbapenemaz saptama duyarlılığı ise %90 olarak bulunmuş.

Bu sonuçlar, MAST® D72C testinin ESBL ve AmpC üretiminin tespiti için yararlı bir araç olabileceğini göstermiş.

Noubam-Tchatat CC, Maurin E, Proust S, Beyrouthy R, Bonnet R, Robin F. MAST® D72C test: a novel option for ESBL, AmpC and carbapenemase detection. Eur J Clin Microbiol Infect Dis. 25 Nisan 2024.

Makale İçin Tıklayınız

Pnömoni Olgularında Antibiyotik Seçimini İyileştirmeye Yönelik Uyarıda Bulunan Yönetim Sistemi: INSPIRE Randomize Klinik Araştırması

Pnömoni, hastaneye yatmayı gerektiren en yaygın infeksiyondur ve geniş spektrumlu antibiyotiklerin aşırı kullanımının önemli bir nedenidir. Çoklu ilaca dirençli organizma (MDRO) infeksiyonu riski düşük olsa da klinik belirsizlik ilk antibiyotik seçimini çoğu zaman yönlendirir. Pnömonili hastalarda ampirik antibiyotiklerin aşırı kullanımını sınırlayacak stratejilere ihtiyaç vardır. Bu çalışmada, hastaya ve patojene özgü MDRO infeksiyon riski tahminlerinin bilgisayar tabanlı bir risk tahminiyle (CPOE) sağlanmasının, pnömoni ile kabul edilen kritik olmayan hastalarda ampirik geniş spektrumlu antibiyotiklerin kullanımını azaltıp azaltamayacağını değerlendirmek amaçlanmış.

ABD’de 59 kamu hastanesinde, CPOE yönetim paketinin (eğitim, geri bildirim ve gerçek zamanlı MDRO risk tabanlı CPOE yönlendirmeleri; n=29 hastane) ve rutin yönetimin (n=30 hastane) etkisini karşılaştıran kümelenmiş randomize çalışma ile pnömoni nedeniyle hastaneye yatırılan kritik olmayan yetişkinlerde (≥18 yaş) hastanedeki ilk üç günde (ampirik dönem) antibiyotik seçimi değerlendirilmiş.  Uygulamada CPOE, ampirik dönem boyunca MDRO pnömonisinin tahmini mutlak riski düşük (<%10) olan, geri bildirim ve eğitimle birlikte genişletilmiş spektrumlu antibiyotik alması istenen hastalara standart spektrumlu antibiyotiklerin önerilmesini içermekteymiş. Birincil sonuç ampirik (hastaneye yatışın ilk 3 günü) genişletilmiş spektrumlu antibiyotik tedavisinin günleri iken ikincil sonuçlar ampirik vankomisin ve antipsödomonal tedavi günleri ile güvenlik sonuçları olarak yoğun bakım ünitesi (YBÜ) transferine kadar geçen günleri ve hastanede kalış süresini içermekteymiş.

Pnömoni ile başvuran 96 451 (başlangıç döneminde 51 671 ve müdahale döneminde 44 780) yetişkin hastanın  bulunduğu 59 hastanedeki hastaların ortalama (SD) yaşı 68.1 (17.0) yıl, %48.1’i erkek ve ortanca Elixhauser komorbidite sayısı 4 (2-6) olarak bulunmuş. Rutin yönetimle karşılaştırıldığında, CPOE uyarılarını kullanan grupta ampirik genişletilmiş spektrumlu tedavi günlerinde %28.4’lük bir azalma saptanmış (OR, 0.72 [%95 GA, 0.66-0.78]; p<0.001). Yoğun bakım ünitesine transfere kadar geçen ortalama gün sayısı (6.5’e karşı 7.1 gün) ve hastanede kalış süresi (6.8’e karşı 7.1 gün), rutin ve CPOE müdahale grupları arasında anlamlı farklılık göstermemiş.

Sonuçta eğitim, geri bildirim ve MDRO infeksiyonu riski düşük olan hastalara standard spektrumlu antibiyotikler öneren CPOE yönlendirmeleri sayesinde, hastanelerin YBÜ dışındaki ortamlarına pnömoni ile kabul edilen yetişkinlerde ampirik geniş spektrumlu antibiyotik kullanımı rutin yönetim uygulamalarına kıyasla önemli ölçüde daha düşük bulunmuş.

Gohil SK, Septimus E, Kleinman K, et al. Stewardship prompts to ımprove antibiotic selection for pneumonia: the INSPIRE randomized clinical trial. JAMA. 19 Nisan 2024.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr