Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
16
Nisan
2024
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

Türkiye’de Tularemi Vakaları Artıyor mu? Olgular Eşliğinde Tartışıyoruz (179. Web Konferans, 16 Nisan 2024)

16 Nisan 2024 Salı günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “Türkiye’de Tularemi Vakaları Artıyor mu? Olgular Eşliğinde Tartışıyoruz” web konferansı yapılacaktır.

PROGRAM

Yönetenler:
Prof. Dr. Mehmet BAKIR
Sivas Medicana Hastanesi
Doç. Dr. Seyit Ali BÜYÜKTUNA
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Tularemi Epidemiyolojisi
Doç. Dr. Seyit Ali BÜYÜKTUNA
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Olgu 1: Tularemi Tanısı ve Karşılaşılan Zorluklar
Dr. Öğr. Üyesi Yasemin ÇAKIR
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Olgu 2: Tularemi Tedavisi ve Karşılaşılan Zorluklar
Uzm. Dr. Sevgi OZAN-KÖSE
Kars Harakani Devlet Hastanesi

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Karadeniz HIV Simpozyumu (26-27 Mayıs 2024, Samsun)

HIV ile yaşayan bireylerin virolojik ve immünolojik açıdan izlemi, komorbiditeler açısından takip ve tedavisinin yanında, çalışma ortamlarında bireylerin karşılaştıkları sorunların yönetimi de giderek önem kazanmakta ve farklı disiplinler ile işbirliğini zorunlu kılmaktadır.

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) HIV/AIDS Çalışma Grubu olarak, 26-27 Mayıs 2024 tarihlerinde Samsun‘da düzenlenecek olan Karadeniz HIV Simpozyumu‘na katılımınız ve katkılarınız için sizleri davet ediyoruz.

Ayrıntılı Bilgi ve Başvuru İçin Tıklayınız

VIII. Ulusal Diyabetik Ayak İnfeksiyonları (UDAİS 2024) Simpozyumu (12-14 Eylül 2024, İstanbul)

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği Diyabetik Ayak İnfeksiyonları Çalışma Grubu (DAİÇG)’nun bu yıl düzenleyeceği VIII. Ulusal Diyabetik Ayak İnfeksiyonları (UDAİS 2024) Simpozyumu‘nu 12-14 Eylül 2024 tarihleri arasında İstanbul’da yapacağımızı duyurmaktan büyük mutluluk duymaktayız.

UDAİS 2024’te yayımlanma aşaması henüz devam eden Uzlaşı Raporu 2024’ü sizlerle paylaşmayı umut ederken diyabetik ayak infeksiyonlarının çok yönlü olarak bilimsel bir ortamda değerlendirilmesini amaçladık. Aynı zamanda  VIII. Ulusal Diyabetik Ayak İnfeksiyonları Simpozyumu düzenleme kurulunda cerrahi bölümlerden meslektaşlarımız da görev alarak tam bir ekip çalışmasına örnek oluşturmayı hedefledik. UDAİS 2024’te diyabetik ayak yarasına daha profesyonel yaklaşmak isteyen hemşirelere yönelik bir kurs da düzenleyeceğiz.

Ulusal ve uluslararası hekimler ve derneklerin desteği ile gerçekleştirilecek ve diyabetik yara infeksiyonu ile ilgilenenlerin bilgilerini güncelleyeceği veya ilgilenmek isteyenlerin teorik olarak bilgilenmenin yanı sıra pratik uygulamaları yakından izleyeceği bir ortam sağlayacak olan 2024’e tüm sağlık çalışanlarını bekliyoruz.

Ayrıntılı Bilgi ve Başvuru İçin Tıklayınız

Periferik İntravenöz Kateterlerle İlişkili İnfeksiyonları ve Diğer Komplikasyonları Engellemeye Yönelik Önlemlerin Etkililiği ve Güvenliği: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz

Periferik intravenöz kateteter (PVK) kullanımı tüm dünyada infeksiyon oranlarının artmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bu sistematik derlemede 24 infeksiyon kontrol komitesi tarafından PVK ile ilişkili infeksiyonları ve diğer komplikasyonları önlemek için geliştirilen uygulamalar değerlendirmiş.

Bu çalışma için Ovid MEDLINE, Embase, Cochrane Library, WHO Global Index Medicus, CINAHL veri tabanları taranmış ve 1 Ocak 1980-16 Mart 2023 tarihleri arasındaki kontrollü çalışmalar için referans listeleri oluşturulmuş.  Seçilen çalışmalar bias riski, çıkarılacak veriler ve kanıt düzeyi açısından ikili olarak değerlendirilmiş. Üç veya daha fazla deneme içeren sonuçlar için rastgele etkiler Bayes meta-analiz modeli uygulanmış.

Önceden belirlenmiş uygunluk kriterlerini karşılayan ve 24 araştırma sorusunun 16’sına yönelik cevaplar içeren 105 çalışma dahil edilmiş. Düşükten yükseğe kanıt kesinliği bulgularına dayanarak eldiven giymek, eldiven giymemeye kıyasla kateter yerleştirmeyle ilgili advers olay riskini azaltmış [bir randomize olmayan kontrollü çalışma (RCT); düzeltilmiş risk oranı (RR): 0.52, %95 güven aralığı 0.33-0.85]; önceden belirlenmiş programlara göre kateterin çıkarılması, yetişkinlerde klinik olarak belirtilen çıkarma işlemine kıyasla potansiyel olarak daha düşük flebit/tromboflebit insidansı (10 RKÇ; RR: 0.74, %95 güven aralığı 0.49-1.01) ile sonuçlanmış. Yenidoğanlarda klorheksidin, klorheksidin içermeyen dezenfeksiyona kıyasla flebit skorunu azaltmış (bir RKÇ; 0.14’e karşı 0.68, p=0.003). Diğer önlemlere yönelik parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamış.

Bu derlemenin güvenli PVK yönetimine ilişkin etkili infeksiyon kontrol yöntemleri hakkında daha yüksek kaliteli çalışmalara acil ihtiyaç duyulduğunun altını çizdiği belirtilmiş. Aksi kanıtlanmadıkça standard önlemlere uymanın ve işlem basamaklarının dokümantasyonun, PVK ile ilişkili komplikasyonları engellemede en önemli ilkeler olmaya devam ettiği sonucuna varılmış.

Dobrescu A, Constantin AM, Pinte L, et al. Effectiveness and safety of measures to prevent infections and other complications associated with peripheral intravenous catheters: a systematic review and meta-analysis. Clin Infect Dis. 2024: ciae195.

Makale İçin Tıklayınız

Enterobacterales Kaynaklı Kan Dolaşımı İnfeksiyonlarında Anti-psödomonal Beta-laktamlardan Yapılandırılmış De-eskalasyonun Etkinliği ve Güvenilirliği (SIMPLIFY): Açık Etiketli, Çok Merkezli, Randomize Çalışma

SIMPLIFY çalışması İspanya’da 21 üçüncü basamak hastanede yürütülmüş. Çalışmaya meropenem, imipenem, piperasillin–tazobaktam, sefepime, seftazidim ya da aztreonam gibi etken bakteriye yönelik in-vitro etkili anti-psödomonal beta-laktam ile empirik monoterapi verilen (kan kültürü alınması sonrası ilk 24 saatte başlanmış) , önceden de-eskalasyon için belirlenmiş antibiyotiklerden en az birine in-vitro duyarlı etkeni olan ve ilk aktif antibiyotik verilmesinden sonra en az 5 gün intravenöz tedavi planlanan; 18 yaşından büyük, Enterobacterales bakteriyemisi olan hastalar dahil edilmiş. Karbapenemaz üreten Enterobacterales infeksiyonları ve 28 günden uzun tedavi planlanan (osteomyelit, endokardit gibi) infeksiyonlar dışlanmış. Antimikrobiyal duyarlılık testleri sonuçlandıktan sonra 48 saat içinde hastalar kontrol grubu (empirik tedavi ile devam edilen) ve de-eskalasyon grubu olmak üzere 1:1 randomize edilmiş. Yalnızca bakteriyeminin kaynağına göre (üriner sistem ya da diğerleri) tabakalandırılmış basit randomizasyon yapılmış.

De-eskalasyonda sırasıyla ampisilin, trimethoprim–sulfametoksazol (sadece üriner sistem infeksiyonları için), sefuroksim, sefotaksim ya da seftriakson, amoksisilin klavulonat, siprofloksasin ve ertapenem yer almış. İstisna olarak AmpC β-laktamaz veya GSBL üreticileri için seçenekler, diğer ilaçlara karşı duyarlılığa bakılmaksızın, kontrol grubunda meropenem veya imipenem ve de-eskalasyon grubunda trimetoprim-sülfametoksazol, siprofloksasin veya ertapenem ile sınırlandırılmış. Önerilen tedavi süresi 7-14 gün olup 5 gün aktif intravenöz tedavi sonrası stabil olan hastalarda oral tedaviye geçişe izin verilmiş. Çalışmanın primer sonlanım noktası klinik kür iken sekonder sonlanım noktaları mikrobiyolojik kür, rekürrens, C.difficile infeksiyonu, istenmeyen olaylar ve 60. günde  klinik kür ve mortalite olarak belirlenmiş.
Değerlendirmeler sonucunda 2030 hastadan 331’i analiz edilmiş. Bunların 164’ü de-eskalasyon, 167’si kontrol gurbunu oluşturmuş. Bakteriyeminin en sık kaynakları sırasıyla safra yolları (129, %39) ve üriner sistem (126, %38) olarak tespit edilmiş. En sık patojenler E.coli  (215, %65) ve K. pneumoniae ( 54, %16) imiş.

De-eskalasyon grubunda daha sık nozokomiyal infeksiyon meydana gelirken [44 (%26)’e karşı 27 (%17)], sepsis/septik şok sıklığı daha az görülmüş [35 (%21)’e karşı 48 [%29)]. Antipsödomonal tedavi medyan süreleri de-eskalasyon grubunda 2 gün (IQR 2-3), kontrol grubunda 7 günmüş (6-9). Her iki grupta en sık kullanılan empirik antibiyotik piperasilin-tazobaktammış.
Klinik kür de-eskalasyon grubunda 148 (%90), kontrol grubunda 148 (%89) olarak tespit edilmiş ve böylece de-eskalasyon önceden belirlenmiş eş değerlik kriterlerini karşılamış. Sekonder sonlanım noktaları açısından gruplar arasında anlamlı fark saptanmamış. Yapılan alt grup analizinde üriner sistem infeksiyonu olan hastlarda klinik kür de-eskalasyon grubunda %98 (59/60) iken kontrol grubunda %87 (55/63) olarak tespit edilmiş [risk difference 11.0 (1.8–20.2)]. Farklı sonlanımlar için yapılan  alt grup ve DOOR analizlerinin sonuçlarının tutarlı olduğu ve eşdeğerlik hipotezini destekledikleri görülürken anti-psödomonal beta laktamlara maruziyet süresi göz önünde bulundurulduğunda de-eskalasyon üstün olarak değerlendirilmiş.

Potansiyel ekolojik faydaları göz önünde bulundurulduğunda, yazarlar çalışmalarının sonuçlarının aktif uygulamalarla de-eskalasyonun teşvik edilmesi için kanıt niteliğinde olduğunu belirtmişler.

López-Cortés LE, Delgado-Valverde M, Moreno-Mellado E, et al. Efficacy and safety of a structured de-escalation from antipseudomonal β-lactams in bloodstream infections due to Enterobacterales (SIMPLIFY): an open-label, multicentre, randomised trial. Lancet Infect Dis. 2024; 24 (4): 375-85.

Makale İçin Tıklayınız

Aspirasyon Pnömonisinde Anaerobik Antibiyotik Kapsamı ve İlişkili Fayda ve Zararlar

Toplum kökenli pnömonilerin %15’e kadarı, orofaringeal veya gastrik sekresyonların aspirasyonuna sekonder olarak meydana gelir ve buna bağlı mortalite yaklaşık %30’dur. Aminopenisilin/beta-laktamaz-inhibitör kombinasyonları (veya moksifloksasin veya metronidazol veya sefalosporinlerle birlikte klindamisin) ile genişletilmiş anaerobik kapsam uzun süredir standard tedavide kullanılmaktadır. Bununla birlikte, yakın zamanda yapılan çalışmalar, genişletilmiş anaerobik spektruma sahip rejimlere olan ihtiyacı sorgulamıştır.

Kanada’da 18 hastanede yürütülmüş olan bir retrospektif kohort çalışmasına 2015 ile 2022 yılları arasında yaklaşık 4000 hasta dahil edilmiş. Medyan tedavi süresi, sınırlı anaerobik kapsam için (LAC; seftriakson, sefotaksim veya levofloksasin ile monoterapi) 2683 hastada 5 gün, uzatılmış anaerobik kapsam için (EAC; aminopenisilin/beta-laktamaz inhibitörleri, moksifloksasin veya klindamisin veya metronidazol ve seftriakson, sefotaksim veya levofloksasin kombinasyonu) 1316 hastada 7 günmüş.
Hastane içi mortalite [%30.3 (LAC) ve %32.1 (EAC)] ve 30 günlük düzeltilmiş atfedilebilir mortalite (%29.1 ve %29.9) LAC ve EAC alıcıları arasında anlamlı farklılık göstermemiş. Taburcu olduktan sonraki 30 gün içinde geri kabul oranları da benzer bulunmuş (%18.5 ve %18.3); ancak Clostridioides difficile koliti gelişme riski EAC alıcılarında (%0.8–%1.1) LAC alıcılarına (≤%0.2) göre önemli ölçüde daha yüksek bulunmuş.

Bu geniş retrospektif kohort çalışmasının sonuçları, uzatılmış anaerobik kapsamın toplum kökenli aspirasyon pnömonisi olan hastalar için hiçbir fayda sağlamadığını öne sürerek, aspirasyon pnömonisi için uzatılmış anaerobik kapsamın gereksiz olduğunu belirten 2019 ATS/IDSA CAP kılavuzunu desteklemiş. Aksine, C. difficile koliti ve antibiyotikle ilişkili diğer etkilerin riskini azaltmak için uzatılmış anaerobik kapsamdan kaçınılması gerektiği belirtilmiş.

Bai AD, Srivastava S, Digby GC, Girard V, Razak F, Verma AA. Anaerobic antibiotic coverage in aspiration pneumonia and the associated benefits and harms:a retrospective cohort study. Chest. 2024: S0012-3692(24)00260-5.

Makale İçin Tıklayınız

Sağlık Hizmetleriyle İlişkili Karbapenem Duyarlı Olmayan Gram-Negatif Bakteriyel Menenjit Olgularında Klinik Özellikler ve Antimikrobiyal Tedavi : 16 Yıllık Retrospektif Kohort Çalışması

Sağlık hizmetleriyle ilişkili Gram-negatif bakteriyel menenjit, özellikle beyin cerrahisi hastaları için kötü sonuçları olan önemli bir klinik sorundur. Bu çalışmada, sağlık bakımıyla ilişkili karbapenem duyarlı olmayan (Carba-NS) Gram-negatif bakteriyel menenjit hastalarının özelliklerini ve tedavi seçeneklerini araştırmak amaçlanmış.

Bu gözlemsel kohort çalışması 2004 ile 2019 yılları arasında bir eğitim hastanesinde gerçekleştirilmiş. Etkeni Carba-NS ve karbapenem duyarlı (Carba-S) Gram-negatif çomak olan menenjit hastalarının klinik özellikleri ve antimikrobiyal kemoterapi rejimlerinin sonuçları karşılaştırılmış. Toplam 505 hasta çalışmaya dahil edilmiş; bunların %83.8’ini beyin cerrahisi geçiren hastalar oluşturuyormuş. En sık görülen izolatlar Acinetobacter spp. ve Klebsiella spp. imiş ve meropeneme direnç oranları sırasıyla %50.6 ve %42.5 imiş. Yıllar içinde karbapenem direncinde belirgin bir artış eğilimi gözlenmiş. Kaplan-Meier eğrisi analizi, Carba-NS Gram-negatif basillerin, Carba-S grubuna (%7.4, 9/122) kıyasla önemli ölçüde daha yüksek hastane içi ölüm oranı (%18.8, 35/186) ile ilişkili olduğunu ortaya çıkarmış (p=0.001). Carba-NS Enterobacterales menenjitinde aminoglikozit ve trimetoprim-sülfametoksazol bazlı rejimlerin klinik etki oranları, aminoglikozid ve trimetoprim-sülfametoksazol bazlı olmayan rejimlere göre önemli ölçüde daha yüksekmiş (sırasıyla %69.0’a karşı %38.7, p=0.019 ve %81.8 ve %4.9, p=0.036). Carba-NS A. baumannii kompleksi menenjit için, tetrasiklin bazlı tedavi (doksisiklin, minosiklin veya tigesiklin dahil) tetrasiklin bazlı olmayan tedavi grubuna) kıyasla önemli ölçüde daha yüksek bir klinik etkinlik oranına (%62.9, 22/35’e karşı %40.4 19/47; p=0.044) sahipmiş.

Bulgular, Carba-NS Gram-negatif basillerin, sağlık bakımı ile ilişkili menenjit hastalarında daha yüksek hastane içi mortalite ile ilişkili olduğunu ortaya koymuş ve eski antibiyotikleri içeren kombinasyon tedavileri hastaların sonuçlarını iyileştirebileceği vurgulanmış.

Xu J, Du X, Li D, et al. Clinical characteristics and antimicrobial therapy of healthcare-associated carbapenem-non-susceptible gram-negative bacterial meningitis: a 16-year retrospective cohort study. BMC Infect Dis. 2024; 24 (1): 368.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr