KLİMİK Dergisinin Mart 2024 sayısı (Cilt 36, Sayı 4) yayımlanmıştır. Emek veren ve katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu
Dergi İçin Tıklayınız
KLİMİK Dergisinin Mart 2024 sayısı (Cilt 36, Sayı 4) yayımlanmıştır. Emek veren ve katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu
Dergi İçin Tıklayınız
Diyabetik hastalarda gelişen ayak yaraları ve infeksiyonları tüm dünyada önemli sağlık problemleri arasında yer almaktadır. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Diyabetik Ayak İnfeksiyonları Çalışma Grubu (DAİÇG), ülkemiz koşullarında diyabetik ayak (DA) yarasının ve DA infeksiyonu (DAİ)’nun tanısı, tedavisi ve önlenmesine yönelik bir Ulusal Uzlaşı Raporu’nu 2015 yılında hazırlamıştır. Görevlendirilen temsilcilerin katılımıyla ilgili literatür ve uluslararası kılavuzlar gözden geçirilerek; patogenez, mikrobiyoloji, değerlendirme ve derecelendirme, tedavi, korunma ve kontrol, basıdan kurtarma, ampütasyon sonrası rehabilitasyon konularında yanıt verilmesi gereken sorular saptanmış ve bu sorulara yönelik uzlaşılan yanıtlarla rapor güncellenmiştir. KLİMİK dergisi Mart 2024 sayısında yayımlanan uzlaşı raporuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Kadanalı A, Saltoğlu N, Ak Ö, et al. [Diagnosis, treatment, prevention, and rehabilitation of diabetic foot ulcers and infections: Turkish Consensus Report, 2024]. Klimik Derg. 2024; 37 (1): 1-43. Turkish.
Aralıklı Meropenem Uygulamasına Karşı Sürekli İnfüzyonun Mortalite Üzerine Etkisi: Randomize Kontrollü Çalışmaların Sistematik Derleme ve Meta-analizi
Meropenem ve diğer beta-laktam antibiyotikler belirli zaman aralıklarında aralıklı bolus dozlarda uygulanır. Bununla birlikte, sürekli infüzyon yaklaşımı, tüm tedavi süresi boyunca ilaç konsantrasyonunu minimum inhibitör konsantrasyonun (MIC) üzerinde tutarak ilaca sürekli maruz kalmayı sağlar. Bu çalışma, sürekli meropenem infüzyonu ile ölüm oranları arasındaki ilişkiyi araştırmak için yapılmış.
14 Ağustos 2023’e kadar PubMed/Medline, EMBASE, Cochrane Central ve ClinicalTrials.gov veritabanlarında yapılan incelemede altı randomize kontrollü çalışma (RKÇ) belirlenmiş ve analize dahil edilmiş. Sonuçları incelemek için Kapsamlı Meta-Analiz yazılımı kullanılarak rastgele etkiler modeli uygulanmış.
Çalışmaya alınan altı randomize kontrollü çalışmada toplam 1529 yetişkin hasta değerlendirilmiş. Birincil sonuç, sürekli meropenem infüzyonunun mortalitede azalmaya yol açmadığını göstermiş (OR = 0.844, %95 GA: 0.671–1,061, p=0.147). İkincil sonuçlar, meropenemin sürekli infüzyonu ve geleneksel aralıklı bolus stratejileri arasında YBÜ’de kalış süresi (LOS), YBÜ mortalitesi, klinik tedavi veya olumsuz olaylar açısından anlamlı bir fark olmadığını, özellikle sürekli meropenem infüzyonu ile bakteriyel eradikasyonda anlamlı iyileşmeler olduğunu göstermiş (olasılık oranı 19 = 2.207, %95 GA: 1.467–3.320, p<0.001). Çalışmada ayrıca sürekli infüzyon uygulamasının dirençli patojenlerde daha iyi bakteriyel eradikasyon sağlayabileceği belirlenmiş (OR: 2.5175, p=0.0138).
Meropenemin sürekli infüzyonu, mortalite oranlarının azalmasına yol açmasa da bakteri eradikasyonu konusunda daha başarılı bulunmuş. Ayrıca bu stratejinin, özellikle dirençli patojenlerin söz konusu olduğu vakalarda, daha iyi bakteriyel eradikasyon sağladığı için faydalı olabileceği belirtilmiş.
Ai MY, Chang WL, Liu CY. Mortality of continuous infusion versus intermittent bolus of meropenem: a systematic review and meta-analysis of randomized controlled trials. Front Microbiol. 2024; 15: 1337570.
Cerrahi komplikasyonlar, cerrahi alan infeksiyonları (CAİ’ler) ve özellikle anastomoz ayrılması, rektal rezeksiyon sonrası morbidite ve mortaliteye önemli katkıda bulunan faktörlerdir. Rektal rezeksiyon komplikasyonlarını önlemede mekanik (MBP) ve oral antibiyotikli bağırsak hazırlığının (MOABP) rolü şu anda tartışmalıdır.
Bu çok merkezli, çift kör, plasebo kontrollü randomize klinik çalışma, 18 Mart 2020 ile 10 Ekim 2022 tarihleri arasında Finlandiya’daki üç üniversite hastanesinde gerçekleştirilmiş. Manyetik rezonans görüntülemede anal sınırdan 15 cm veya daha az uzakta olan, anastomoz ile elektif rektal rezeksiyon uygulanan tüm hastalar randomize edilerek incelemeye dahil edilmiş. Hastalar, tümörün anal sınırdan uzaklığına ve verilen neoadjuvan tedaviye göre gruplanarak; neomisin ve metronidazolden oluşan oral bir rejimle MOABP (n=277) veya MBP ile plasebo tabletleri (n=288) almak üzere 1:1 oranında randomize edilmiş. Tüm çalışma ilaçları ameliyattan bir gün önce uygulanmış ve tüm hastalara ameliyattan yaklaşık 30 dakika önce intravenöz antibiyotik verilmiş. Kapsamlı Komplikasyon İndeksi kullanılarak ölçülen genel kümülatif postoperatif komplikasyonlar ve ikincil sonuçlar olarak, ameliyattan sonraki 30 gün içinde CAİ ve anastomoz kaçağı değerlendirilmiş.
Toplamda 565 hasta analize dahil edilmiş; 288’i MBP artı plasebo grubunda [medyan (IQR) yaş, 69 (62-74) yıl; 190 erkek (%66.0)] ve 277’si MOABP grubunda [medyan (IQR) yaş, 70 (62-75) yıl; 158 erkek (%57,0)]. MOABP grubundaki hastalar daha az genel postoperatif komplikasyon yaşamış [medyan (IQR) Kapsamlı Komplikasyon İndeksi, 0 (0-8.66)’a karşı 8.66 (0-20,92); Wilcoxon etki büyüklüğü, 0.146; p<0.001]. Ayrıca ikincil sonuçlarda, daha az CAİ [23 (%8.3) hastaya karşı 48 (%16.7) hasta; olasılık oranı, 0.45 (%95 GA, 0,27-0,77)] ve daha az anastomoz kaçağı [16 (%5.8) hastaya karşı 39 (%13.5) hasta; olasılık oranı, 0.39 (%95 GA, 0.21-0.72) görülmüş.
Bu randomize klinik çalışmanın bulguları, MOABP’nin, MBP artı plaseboya kıyasla, elektif rektal rezeksiyon uygulanan hastalarda CAİ ve anastomoz kaçağı yanı sıra genel postoperatif komplikasyonları da azalttığını göstermektedir. Bu bulgulara dayanarak MOABP’nin elektif rektal rezeksiyon yapılan hastalarda standart tedavi olarak düşünülmesi gerekmektedir.
Koskenvuo L, Lunkka P, Varpe P, et al. Morbidity after mechanical bowel preparation and oral antibiotics prior to rectal resection: the MOBILE2 randomized clinical trial. JAMA Surg. 2024: e240184.
Toplum kaynaklı pnömoninin (TKP) uygunsuz tanısının görülme sıklığı, risk faktörleri ve bununla ilişkili riskler hakkında çok az şey bilinmektedir. Bu çalışma, hastaneye yatırılan hastalarda uygun olmayan TKP tanısını karakterize etmek amacıyla planlanmış.
Tıbbi kayıtların incelenmesi ve hasta telefon görüşmelerinin de dahil olduğu bu prospektif kohort çalışması, Michigan’daki 48 hastanede gerçekleştirilmiş. Eğitimli araştırmacılar, 1 Temmuz 2017 ve 31 Mart 2020 tarihleri arasında TKP nedeniyle hastanede yatarak tedavi gören hastaları geriye dönük olarak değerlendirmiş. Pnömoni tanı koduyla hastaneye kabul edilen ve hastaneye yatışının ilk veya ikinci gününde itibaren antibiyotik alan yetişkinler çalışmaya dahil edilmiş. Uygunsuz TKP tanısı, Ulusal Kalite Forumu tarafından onaylanmış bir ölçüm kullanılarak, TKP’nin ikiden az belirtisine veya semptomuna sahip veya göğüs görüntülemesi negatif olan hastalarda TKP’ye yönelik antibiyotik tedavisi olarak tanımlanmış. Uygunsuz tanı için risk faktörleri ve uygunsuz tanı konanlar için 30 günlük bileşik sonuçlar (ölüm, yeniden yatış, acil servis ziyareti, Clostridioides difficile infeksiyonu ve antibiyotikle ilişkili advers olaylar) değerlendirilmiş.
TKP için tedavi edilen 17 290 hastaneye yatırılan hastadan 2079 (%12.0)’u uygunsuz tanı kriterlerini karşılamış [medyan (IQR) yaş, 71.8 (60.1-82.8) yıl; 1045 (%50.3) kadın]; bunların 1821 (%87.6)’i tam kür (>3 gün) antibiyotik tedavisi almış. TKP’li hastalarla karşılaştırıldığında uygunsuz tanı alan hastalar daha yaşlı (on yıl başına 1.05-1.11) imiş ve demans hastası olma olasılıkları veya başvuru sırasında zihinsel durumlarında değişiklik olması durumu daha fazlaymış. Uygunsuz tanı alanlar arasında, tam ve kısa tedavide 30 günlük bileşik sonuçlar farklılık göstermemiş (%25.8’e karşı %25.6; AOR, 0.98; %95 GA, 0.79-1.23).
Bu kohort çalışmasında görüldüğü gibi, hastaneye yatırılan yetişkinler arasında, özellikle de yaşlı yetişkinlerde, demans hastalarında ve zihinsel durum değişikliğiyle başvuranlarda uygunsuz TKP tanısı sık olarak konulmaktadır. Uygun olmayan şekilde TKP tanısı alan kişilerin antibiyotik tedavisi olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Gupta AB, Flanders SA, Petty LA, Gandhi TN, Pulia MS, Horowitz JK, Ratz D, Bernstein SJ, Malani AN, Patel PK, Hofer TP, Basu T, Chopra V, Vaughn VM. Inappropriate Diagnosis of Pneumonia Among Hospitalized Adults. JAMA Intern Med. 2024 Mar 25:e240077.
Çalışmanın hedefi, ChatGPT’nin çeşitli infeksiyon hastalıklarıyla ilgili sorulara yanıt vermedeki doğruluğunu değerlendirmek olarak belirtilmiş.
Çalışma, üriner sistem infeksiyonu, pnömoni, HIV, hepatit türleri, COVID-19, deri ve yumuşak doku infeksiyonları ve tüberküloz gibi çeşitli infeksiyon hastalıklarıyla ilgili sosyal medya, klinisyenler ve rehberlerden alınan 200 soru kullanılarak gerçekleştirilmiş. Puanlama sistemi uyarınca, tamamen doğru yanıtlara 1 puan, tamamen yanlış yanıtlara ise 4 puan verilmiş. Yeniden üretilebilirliği değerlendirmek için her soru ayrı bilgisayarlarda iki kez sorulmuş. Çalışmada ChatGPT’ye 200 soru yönlendirilmiş: bu soruların 107’si sosyal medya platformlarından ve 93’ü rehberlerden seçilmiş. Sorular, üriner sistem infeksiyonları (n=18 soru), pnömoni (n=22), HIV (n=39), hepatit B ve C (n=53), COVID-19 (n=11), deri ve yumuşak doku infeksiyonları (n=38) ve tüberküloz (n=19) gibi konuları kapsamış.
En düşük doğruluk oranı üriner sİstem infeksiyonları için ve %72 olarak belirlenmiş. ChatGPT, sosyal medya platformu sorularının %92’sini doğru yanıtlamışken rehber sorularının %69’unu doğru yanıtlamış. (p=0.001; OR=5.48, % 95 GA =2.29-13.11). Bu çalışma, sosyal medya platformlarından gelen soruları oldukça doğru bir şekilde yanıtlasa da sağlık profesyonellerinin ChatGPT kullanırken dikkatli olmalarını önermektedir.
Tunçer G, Güçlü KG. How reliable is ChatGPT as a novel consultant in infectious diseases and clinical microbiology? Infect Dis Clin Microbiol. 2024;55-9.
Bu derleme yazıda hepimizin kafasını kurcalayan ve zaman zaman tedirgin edici, kimi zaman umut verici yapay zekanın tıpta kullanımı konusunda uzmanlık alanımızın geleceği konusu tartışılıp bazı öneriler getirilmiş.
Yazının özeti şu şekildedir: “Yapay zekanın (AI) hızlı ilerlemesiyle birlikte infeksiyon hastalıkları (ID) alanı hem yenilik hem de bozulmayla karşı karşıyadır. Yapay zeka ve makine öğrenimi, derin öğrenme ve büyük dil modelleri dahil olmak üzere alt alanları, ID klinisyenlerinin karar verme sürecini destekleyebilir ve iş akışlarını kolaylaştırabilir. Yapay zeka modelleri, hastalığın daha erken tespit edilmesine, daha kişiselleştirilmiş ampirik tedavi önerilerine, daha yüksek verimli antimikrobiyal yönetimi ve enfeksiyon önleme stratejilerini desteklemek için insan kaynaklarının tahsis edilmesine yardımcı olabilir. Yapay zekanın ID uzmanlarının rolünün yerini alması pek olası değildir, ancak bunun yerine onu güçlendirebilir. Ancak, güvenli ve etkili bir uygulama sağlamak için sınırlamaların dikkatli bir şekilde ele alınması ve hafifletilmesi gerekecektir. ID uzmanları, eğitim ve öğretime katılarak, hasta bakımını iyileştirmeye yardımcı olacak yapay zeka kullanım örneklerini belirleyerek, algoritmaları tasarlayarak, doğrulayarak ve değerlendirerek hasta bakımındaki hayati rollerini savunmaya devam ederek yapay zeka uygulamasına katılabilir.”
Langford BJ, Branch-Elliman W, Nori P, Marra AR, Bearman G. Confronting the disruption of the infectious diseases workforce by artificial intelligence: what this means for us and what we can do about it. Open Forum Infect Dis. 2024; 11 (3): ofae053.