Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
26
Mart
2024
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

KLİMİK Podcast: KLİMİK 2024 Kongresinden Akılda Kalanlar/İmmünosupresif Hastada Fungal Profilaksi Önerileri 

Gaziantep Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Milrobiyoloji ABD öğretim üyesi Dr. Ayşe Özlem Mete ile mantar infeksiyonlarında profilaksi gerektiren risk gruplarını ve organ nakil alıcılarında mantar profilaksisinin temel noktalarını konuştuk. Hocamıza yayınımıza katıldığı için çok teşekkür ediyor ve sizlere keyifli dinlemeler diliyoruz.

Podcast Yayınımızı Dinlemek İçin Tıklayınız

KLİMİK Podcast: KLİMİK 2024 Kongresinden Akılda Kalanlar/Kırım Kongo Kanamalı Ateşi

Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD öğretim üyelerinden Doç. Dr. Handan Alay ile ülkemiz için çok önemli bir hastalık olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi üzerine yapmış olduğu konuşmaya dair konuştuk. Sağlık çalışanlarında riskli maruziyet gibi çok önemli konulara güncel ve bilimsel yaklaşımları da ele aldığımız bu yayına katıldığı için Hocamıza çok teşekkür ediyor ve keyifli dinlemeler diliyoruz.

Podcast Yayınımızı Dinlemek İçin Tıklayınız

KLİMİK Mobil Uygulaması Yeni Versiyon (2.2)

KLİMİK Mobil Uygulaması için yeni versiyonumuz 2.2 yayında. Geliştirme çalışmalarını kesintisiz devam etmekteyiz. Uygulamamızı sorunsuz bir şekilde kullanabilmek, yeni fonksiyonlarımızdan faydalanabilmek, hızlı ve kesintisiz hizmet alabilmek için bu geliştirmelerle ilgili güncellemeleri yüklemenizi öneriyoruz. Eğer en son yayına aldığımız 2.2 versiyonunu yüklemediyseniz, ilk fırsatta güncelleme yapınız.

KLİMİK Mobil Geliştirme Grubu

İnsan Brusellozunda Tedavi Stratejilerinin Etkinliği ve Güvenliği: Sistematik Bir İnceleme ve Ağ Meta-Analizi

İnsan brusellozu birçok ülkede ihmal edilmiş, yeniden ortaya çıkan ve endemik bir zoonozdur. Hastalığın morbidite ve sosyoekonomik etkisi önemlidir. Bu derleme, Netwok (ağ) meta-analizini (NMA) kullanarak (Ağ meta-analizi, karma tedavi karşılaştırması veya çoklu tedavi karşılaştırması olarak da bilinen, aynı analizde farklı karşılaştırmalar yaparak, çalışmaları analiz ederek birden fazla müdahaleyi eş zamanlı olarak karşılaştıran bir yöntem) insan brusellozu için tedavi seçeneklerinin etkinliği ve güvenliği hakkındaki mevcut kanıtları güncellemeyi amaçlamaktadır.

Genel tedavi başarısızlığını, olumsuz olayları ve farklı tedavilerle ilişkili ateşin düşmesine kadar geçen süreyi değerlendirmek için bağımsız incelemeciler tarafından dört farklı veri tabanında sistematik bir araştırma yürütülmüş. Orijinal olmayan çalışmalar veya hastalığın lokalize formlarıyla ilgili veya 10’dan az katılımcıyla yapılan çalışmalar hariç, herhangi bir terapötik ilaç müdahalesini değerlendiren randomize klinik çalışmalar (RKÇ’ler) seçilmiş. Veriler, rastgele etkiler modeliyle NMA aracılığıyla analiz edilmiş. Önyargı riski ve kanıtların kesinliği PROSPERO ile değerlendirilmiş.

4167 hastayı içeren otuz bir (31) RKÇ incelemeye dahil edilmiş. Kırk iki gün boyunca doksisiklin+streptomisin+hidroksiklorokin ile üçlü tedavinin (RR: 0.08; CI %95 0.01-0.76) doksisiklin+streptomisin rejimine göre daha düşük başarısızlık riski olduğu belirlenmiş. Doksisiklin+rifampisinin başarısızlık riski, doksisiklin+streptomisine göre daha yüksek bulunmuş (RR: 1.96; CI %95 1.27-3.01). Olumsuz olayların görülme sıklığı ve ateşin düşmesine kadar geçen süre analiz edilirken rejimler arasında anlamlı bir fark gözlenmemiş. Genel olarak çoğu çalışmada bias riski yüksek ve sonuçların kanıt kesinliği çok düşükmüş.

Bu inceleme, doksisiklin ve aminoglikozidlerin kombinasyonu gibi insan brusellozunun tedavisi için halihazırda endike olan ilaçların üstünlüğünü doğrulamış. Hidroksiklorokinin ikili rejime eklenmesi, genel tedavi başarısızlığını önlemeye yönelik potansiyel bir strateji olarak tanımlanmış ve gelecekteki çalışmalarda değerlendirilmesinin uygun olacağı sonucuna ulaşılmış.

Silva SN, Cota G, Xavier DM, et al. Efficacy and safety of therapeutic strategies for human brucellosis: a systematic review and network meta-analysis. PLoS Negl Trop Dis. 2024; 18 (3): e0012010.

Makale İçin Tıklayınız

Gasdermin ve MLKL Nekrotik Hücre Ölümü Efektörleri

İnfeksiyonlardan otoimmün hastalıklara kadar çeşitli inflamatuar durumlar sıklıkla hücresel hasar ve ölümle ilişkilidir. Apoptotik hücre ölümü, inflamatuar potansiyelini en aza indirecek şekilde gelişmiştir. Buna karşılık, sırasıyla membrana zarar veren MLKL ve gasderminler tarafından yönlendirilen nekroptoz ve piroptoz yoluyla nekrotik hücre ölümü, inflamatuar yanıtları hem başlatabilir hem de yayabilir. Bu derlemede, MLKL ve gasdermin nekrotik efektör proteinlerinin işlevi ve düzenlenmesi ile plazma zarı yırtılmasının itici güçleri hakkında bilgi verilmiş. MLKL ve gasdermin kaynaklı nekrozun bağlama bağlı bir şekilde hastalık durumlarına karşı koruma sağlayabileceğine veya hastalık durumlarına katkıda bulunabileceğine dair genetik kanıtları değerlendirilmiş.

Sonuç olarak, çeşitli patolojik durumlardan yararlanma potansiyeli olan spesifik nekrotik inhibitörlerin geliştirilmesi için bir temel olarak insan dokusunda piroptotik ve nekroptotik hücre ölümünü inceleyen gelecekteki araştırmaların gerekliliğinin altı çizilmiş.

Lawlor KE, Murphy JM, Vince JE. Gasdermin and MLKL necrotic cell death effectors: signaling and diseases. Immunity. 2024; 57 (3): 429-45.

Makale İçin Tıklayınız

Sifilisin Yükselişi: Dermatologlar İçin Bir Eylem Çağrısı

Bu makale, sifilis vakalarındaki endişe verici artışa ve dermatologların bu halk sağlığı sorununu ele almada oynayabilecekleri önemli role dikkat çekmek için yazılmış. Treponema pallidum’un neden olduğu sifilis, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından rapor edildiği üzere, son 5 yılda ABD’de %80 oranında artış göstermiş. Bu artışa çok sayıda genel faktörün katkıda bulunmuş olabileceği ve bunlar arasında flört uygulamalarının kullanımının artmasının, gündelik cinsel ilişkilerin  ve COVID-19 salgını sırasında cinsel yolla bulaşan infeksiyonların (CYBİ) gözetiminin azalmasının yer aldığı anlatılmış. Hastalığın ilk aşamalarda tanımlanamamasının veya yanlış tanı konmasının da bu artışın olası bir açıklaması olabileceği belirtilmiş.

Klinik belirtilerinin karmaşıklığı ve çeşitliliği nedeniyle büyük taklitçi olarak adlandırılan sifilisin mukutanöz belirtilerini tanıma konusundaki uzmanlıklarına bağlı olarak hastalığın başlangıç ​​aşamalarında tanımlanmasını ve hızla tedaviye yönlendirilmesini sağlayan dermatologların komplikasyonların önlenmesi ve bulaşma zincirinin kesintiye uğratılması açısından önemli bir konumda oldukları vurgulanmış.

Sonuç olarak vakalardaki artışın önüne geçilmesinin koordineli çaba gerektirdiği, dermatologların rolünün önemli olduğu ve iş birliğinin, eğitimin ve proaktif serolojik testlerin halk sağlığını tehdit eden sifilise karşı kapsamlı yanıtta önemli bileşenler olduğu belirtilmiş.

Mehta H, Bishnoi A, Vinay K. The rise of syphilis: a call to action for dermatologists. Lancet Infect Dis. 2024 Apr;24(4):e219-e220.

Makale İçin Tıklayınız

HIV-1 ve Lys103Asn (K103N) Mutasyonu Olan Virolojik Olarak Baskılanmış Kişilerde Dolutegravir + Rilpivirine Geçiş Yerine Mevcut Antiretroviral Tedavi Rejiminin Sürdürülmesi: Randomize, Açık Etiketli Pilot Çalışmanın 48 Hafta sonuçları

Dolutegravir+rilpivirin kombinasyonu, daha önce tedavi başarısızlığı veya direnç öyküsü olmayan, virolojik olarak baskılanmış HIV’li kişilerde incelenmiş. Bu makalede, HIV’i daha önce başka tedavi rejimleriyle tedavi edilen Lys103Asn mutasyonları olan kişilerde dolutegravir+rilpivirin ile viral baskılamayı sürdürme potansiyeli araştırılmış. Yedi Avrupa ülkesindeki 32 klinik tesiste gerçekleştirilen bu açık etiketli pilot çalışmaya, virolojik olarak baskılanmış, HIV-1 ve Lys103Asn mutasyonları olan 18 yaş ve üzeri, HBsAg negatif yetişkinler dahil edilmiş. Bulgulara göre, 5 Kasım 2018 ile 9 Aralık 2020 tarihleri ​​arasında 95’i dolutegravir+rilpivirin grubuna ve 45’i kontrol grubuna olmak üzere 140 katılımcı kaydedilmiş. Virolojik baskılanmanın 48. haftada sürdürüldüğü katılımcıların oranı dolutegravir+ rilpivirin grubunda %88.4 (80.2 ila 94.1) iken kontrol grubunda %88.9 (75.9 ila 96.3) imiş. Dolutegravir+rilpivirin grubunda kontrol grubuna kıyasla daha fazla advers olay kaydedilmiş (234’e karşı 72; p=0.0034), ancak en az bir advers olay bildiren katılımcıların oranı gruplar arasında benzer bulunmuş [95’te 76 (%80)’ya karşı 45’te 33 (%73); p=0.39]. Ciddi advers olayların sıklığı düşükmüş ve gruplar arasında benzer bulunmuş.

Sonuç olarak, standard rejimlerden dolutegravir+rilpivirine geçiş yaptıklarında Lys103Asn mutasyonu olan çoğu katılımcıda virolojik baskılanmanın 48. haftada sürdürüldüğü gösterilmiş.

Moyle G, Assoumou L, de Castro N, et al. Switching to dolutegravir plus rilpivirine versus maintaining current antiretroviral therapy regimen in virologically suppressed people with HIV-1 and the Lys103Asn (K103N) mutation: 48-week results from a randomised, open-label pilot clinical trial. Lancet HIV. 2024; 11 (3): e156-e166.

Makale İçin Tıklayınız

Virolojik Başarılı HIV ile Yaşayan Latin Amerikalılarda Bağışıklık İyileşmesi ve Tüm Nedenlere Bağlı Ölümlere İlişkin Klinik Sonuçlar ve Risk Faktörleri: Retrospektif Kohort Çalışması

Antiretroviral tedaviye (ART) başlandıktan sonra immün yeniden yapılanma, AIDS’i ve AIDS ile ilişkili olmayan komorbiditeleri önlemek için çok önemlidir. Bu makalede yazarlar, Latin Amerika’da HIV ile yaşayan kişilerde (PLWH’de) ART başlanmasını takiben daha kötü immün iyileşme ve tüm nedenlere bağlı ölümlerle ilişkili klinik sonuçları ve faktörleri tanımlamayı amaçlamışlar.
CCASAnet veri tabanını kullanan retrospektif kohort çalışmasına, üç ilaç bazlı kombinasyon terapisi kullanılarak ART başlangıcında ≥18 yaşında olan ve ART başlangıcından sonra ≥24 ay boyunca tıbbi takip yapılan ve saptanamayan viral yüke sahip PLWH dahil edilmiş. Latin Amerikalı 4496 PLWH’den oluşan kohortta, en düşük CD4 artışına (<150) sahip hastaların 10 yıllık takipte en düşük hayatta kalma olasılığına sahip olduğu bulunmuş. Tedaviye başlandıktan sonra CD4 sayısında daha düşük artış ve ileri yaş, tüm nedenlere bağlı ölümler için risk faktörleri olarak belirlenmiş. Ayrıca ileri yaş, erkek cinsiyet ve daha yüksek başlangıçtaki CD4 T hücresi sayısının, tedavi başlangıcından sonra daha düşük CD4 sayısı artışıyla ilişkili olduğu da bulunmuş.

Sonuç olarak bu çalışma, CD4 sayısında daha az artış olan PLWH’lerin hayatta kalma olasılıklarının daha düşük olduğunu göstermiş. PLWH’de takip sırasındaki CD4 artışının, başlangıç ​​CD4 sayısından daha iyi bir mortalite öngörücüsü olabileceği düşünülmüş. Bu nedenle  immün yeniden yapılanma ve genel sağkalımı değerlendirmek için takip sırasındaki CD4 artışının rutin bir klinik değişken olarak dahil edilmesi önerilmiş.

Castillo-Rozas G, Tu S, Luz PM, et al. Clinical outcomes and risk factors for immune recovery and all-cause mortality in Latin Americans living with HIV with virological success: a retrospective cohort study. J Int AIDS Soc. 2024; 27 (3): e26214.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr