Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
23
Ocak
2024
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

Türkiye’de Zoonozlar Artıyor mu? (2) (176. Web Konferans, 23 Ocak 2024)

23 Ocak 2024 Salı günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “Türkiye’de Zoonozlar Artıyor mu?” başlıklı web konferansların ikincisi yapılacaktır.

PROGRAM
Yöneten: Prof. Dr. Aysel KOCAGÜL-ÇELİKBAŞ
Hitit Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Dünya’da ve Türkiye’de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Epidemiyolojisindeki Değişimler

Türkiye’de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Neden Kontrol Altına Alınamıyor?

Doç. Dr. Özlem AKDOĞAN
Hitit Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Dünya’da ve Türkiye’de Bruselloz Epidemiyolojisindeki Değişimler

Türkiye’de Bruselloz Neden Kontrol Altına Alınamıyor?
Dr. Öğr. Üyesi Petek ŞARLAK-KONYA
Afyon Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

28 Ocak 2024 Dünya Cüzam Günü

Tüm dünyada her yıl Ocak ayının son haftası “ Cüzam Haftası ” son Pazar günü de “Dünya Cüzam Günü” olarak ilan edilmiştir. Cüzam Mycobacterium leprae’nin neden olduğu bir infeksiyon hastalığıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, yılda yaklaşık 200 000 yeni lepra (cüzam) vakası bildirilmektedir. Bu vesileyle Türkiye’de cüzam dendiğinde akla gelen ilk isim olan Türkan Saylan’ı saygıyla anıyoruz.

KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Günlük Diş Fırçalama ile Hastane Kaynaklı Pnömoni Arasındaki İlişki: Sistematik Derleme ve Meta-Analiz

Hastane kökenli pnömoni (HKP) büyük ölçüde ağız boşluğunda bulunan mikroorganizmaların aspirasyonundan kaynaklanmaktadır. Ağız mikrobiyotası tahminen 700 bakteri, mantar, virus ve protozoa türünden oluşmaktadır. Ağız sağlığı ile pnömoni gelişimi arasında bilinen bir bağlantı vardır ve ağız hijyeni HKP’yi önlemeye yönelik tavsiyelerin bir parçasıdır.

Bu makalede, hastanede yatan yetişkin hastalarda günlük diş fırçalamanın HKP riski üzerindeki etkisinin gösterildiği randomize klinik çalışmalar dahil edilerek sistematik bir literatür analizi yapılmış. Kriterleri karşılayan on beş çalışma dahil edilmiş ve meta-analiz için kullanılmış. Etkili popülasyon büyüklüğü 2786 hastadır. Günlük diş fırçalama, HKP için %33 daha düşük risk [rölatif risk (RR), 0.67] ve YBÜ mortalitesi için %29 daha düşük risk (RR, 0.81) ile ilişkilendirilmiş. Pnömoni insidansındaki azalma, invazif mekanik ventilasyondaki hastalar için anlamlıyken (RR, 0.68) invazif mekanik ventilasyon uygulanmayan hastalar için anlamlı değilmiş. YBÜ’deki hastalar için diş fırçalama, daha az mekanik ventilasyon günü (ortalama fark, -1.24 gün) ve daha kısa YBÜ kalış süresi (ortalama fark, -1.78 gün) ile ilişkilendirilmiştir. Günde iki kez fırçalama ile daha sık aralıklarla fırçalamanın benzer etkiye sahip olduğu tespit edilmiş.

Ehrenzeller S, Klompas M. Association between daily toothbrushing and hospital-acquired pneumonia: a systematic review and meta-analysis. JAMA Intern Med. 2023: e236638.

Makale İçin Tıklayınız

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Virusu Hastalarında IL-36 Sinyal Yolu Düzensizliği: Potansiyel Bir Terapötik Yol

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ciddi bir viral hastalıktır. Proinflamatuar sitokinlerden interlökin (IL)-36 ailesinin önemini vurgulayan bilimsel literatür giderek artmaktadır. Ancak bugüne kadar IL-36 ailesi üyelerinin KKKA’da biyobelirteç olarak potansiyelini araştıran hiçbir araştırma yapılmamıştır.

Bu çalışma, KKKA hastalarında ve sağlıklı kontrollerde IL-36α, IL-36β ve IL-36γ düzeylerini değerlendirerek ve bunların hastalık şiddeti ve prognozu ile ilişkisini araştırarak bu boşluğu doldurmayı amaçlamış. Bu vaka kontrol çalışmasına 60 doğrulanmış KKKA hastası ve 29 sağlıklı kontrol dahil edilmiş; IL-36a, IL-36β ve IL-36y’nin serum seviyeleri, enzime bağlı immünosorbent analizleri kullanılarak ölçülmüş. KKKA hastalarında sağlıklı kontrollere göre anlamlı derecede yüksek IL-36α ve IL-36β düzeyleri gözlenmiş (p < 0.05). Ancak iki grup arasında IL-36γ düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik bulunamamış. Mortal seyreden KKKA hastalarındaki IL-36α ve IL-36γ düzeyleri hayatta kalanlara göre anlamlı derecede yüksek bulunmuş (p < 0.01). IL-36α ve IL-36γ düzeyleri ile aktive parsiyel tromboplastin zamanı ve D-dimer arasında pozitif korelasyon tespit edilirken (p <  0.01), trombosit seviyeleri IL-36α ve IL-36γ seviyeleri ile negatif korelasyon göstermiş (p < 0.01).

Artan IL-36α, IL-36β ve IL-36γ seviyelerinin KKKA hastalarında proinflamatuar reaksiyonlara katılımlarını gösterdiği sonucuna varılmış. IL-36 ailesi üyelerinin KKKA patogenezindeki rolünü anlamanın hastalığın ilerlemesine ilişkin değerli bilgiler sunabileceği ve hedefe yönelik tedavi stratejilerinin geliştirilmesini kolaylaştırabileceği belirtilmiş.

Doğan K, Büyüktuna SA. IL-36 signaling pathway dysregulation in Crimean-Congo hemorrhagic fever virus patients: a potential therapeutic avenue. J Med Virol. 2024; 96 (1): e29347.

Makale İçin Tıklayınız

İnjekte Edilebilir Uzun Etkili Kabotegravir ve Rilpivirin Tedavisine Geçiş Sonrası Görülen Virolojik Başarısızlık: Geniş Kapsamlı Bir Analiz

Günümüzde HIV-1 tedavisi için kabotegravir (CAB) ve rilpivirinin (RPV) injekte edilebilir uzun etkili formu kullanılmaktadır ve bu rejimle virolojik başarısızlık görülme riski düşüktür. Risk düşük olmasına rağmen, virolojik başarısızlığın gerçek yaşamdaki nedenleri ve etkisinin değerlendirilmesi önemlidir.

Çalışmada, HIV ile yaşayan ve uzun etkili CAB/RPV tedavisi alan beş kişide gelişen virolojik başarısızlığın arkasındaki nedenler incelenmiş ve bu durum üzerine klinik, virolojik ve farmakokinetik bir analiz yapılmıştır.

Tedavi başlanmadan önce virolojik başarısızlık gelişme riskinin düşük olduğu belirlenen beş kişide virolojik başarısızlık geliştiği görülmüş; bu kişilerin tamamında NNRTI ile ilişkili mutasyon, dördünde ise INSTI mutasyonu tespit edilmiş. Tüm kişilerde tedavi süresince CAB, RPV veya her iki ilacın da serum ilaç seviyeleri düşük bulunmuş ve bu durumun virolojik başarısızlık gelişmesine katkıda bulunduğu düşünülmüş. İlaç seviyelerinin düşük olduğu tespit edilen kişilerin üçünde bunun ardındaki potansiyel mekanizmalar tespit edilmiş.

Bu çalışma, uzun etkili CAB/RPV tedavisi sırasında gelişen virolojik başarısızlığın tespit edilip derinlemesine incelendiği ilk gerçek yaşam verisi olması sebebiyle önemlidir. Virolojik başarısızlığın risk faktörlerinin farkına varmanın ve başarısızlık durumunda kapsamlı bir klinik, virolojik ve farmakokinetik yaklaşımın önemini vurgulamaktadır.

van Welzen BJ, Van Lelyveld SFL, Ter Beest G, et al. Virological failure after switch to long-acting cabotegravir and rilpivirine injectable therapy: an in-depth analysis. Clin Infect Dis. 2024: ciae016.

Makale İçin Tıklayınız

Yaşlı Hastalarda Bakteriüri Sağlık Hizmeti Sağlayıcılarında Kafa Karışıklığına Yol Açıyor: Endişenin Tedavisini Önlemek İçin Dikkatli Bir Yaklaşım!

Yaşlı erişkinlerde asemptomatik bakteriüri (ASB) taraması veya tedavisinden kaçınmak için güçlü kanıtlar bulunmaktadır, ancak her iki uygulama da yaygın olarak devam etmektedir. Klinik değişikliğe nasıl yanıt verileceği, idrar tahlili ve idrar kültürünün ne zaman isteneceği ve pozitif idrar kültürüyle ne yapılacağı konusundaki klinik kafa karışıklığı, ASB için gereksiz antibiyotik kullanımına neden olmaktadır.

Deliryum veya düşme sonucu acile gelen yaşlı hastalardan sıkça idrar tahlili ve idrar kültürü istenmektedir. Oysa hastanın klinik durumunda bir değişiklik varsa, seri yaşamsal belirtiler de dahil olmak üzere ek bilgi toplamak için zaman ayrılmalı, destekleyici bakım sunulmalı ve klinik değişiklikler için farklı tanılar göz önüne alınmalıdır. Huzurevinde kalan kadınların %25-50’sinde ve erkeklerin %15-35’inde bakteriüri vardır; bunların %90’ında piyüri olacaktır. Huzurevinde kalan bir kişinin nitrit ve lökosit esteraz açısından pozitif olan idrar tahlilinin, bir İYE tanısı için sadece %20 özgüllüğü vardır. Bu istatistikler klinik bağlamda ele alınırsa, bakımevinde kalan bir kişinin düştüğü gün idrar kültürü gönderilirse pozitif çıkma ihtimali %50’dir. Ancak idrar kültürü bir hafta önce gönderilmiş olsaydı pozitif çıkma ihtimali yine % 50 olacaktı. Düşme ve eşlik eden bakteriüri tesadüfi olabilir.

Yaşlı erişkinlerde bakteriüri oranları yüksek olduğundan ve bakteriürinin varlığı semptomatik infeksiyonla eşanlamlı olmadığından, spesifik kanıta dayalı kriterler karşılanmadıkça idrar tahlili veya idrar kültürü istenmemeli. Pozitif idrar kültürüne yönelik antibiyotik reçete etmenin olası zararları göz önünde bulundurulmalı, hastanın genitoüriner sisteme lokalize olan ve antibiyotiklerle düzelmesi muhtemel semptomları var mı sorgulanmalıdır. Semptom  yoksa pozitif idrar kültürüne yanıt olarak antibiyotik yazılmamalıdır.

Amenta EM, Jump RLP, Trautner BW. Bacteriuria in older adults triggers confusion in healthcare providers: a mindful pause to treat the worry. Antimicrob Steward Healthc Epidemiol. 2023; 3 (1): e4.

Makale İçin Tıklayınız 

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr