Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
16
Ocak
2024
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

KLİMİK Podcast: HIV/AIDS Tanı, Takip ve Tedaviye Ulaşmada Sosyal Yönler-Bir Bakışta Pozitif Yaşam Derneği

Herkese merhabalar! Klimik podcast yayınlarından bir yenisi ile karşınızdayız. Bu hafta konuğumuz Pozitif Yaşam Derneği’nde çalışmakta olan Yağmur Şenoğuz. Pozitif Yaşam Derneği Destek Merkezi’nde proje koordinatörü olarak görev yapmakta olan Yağmur Şenoğuz ile bu yayınımızda HIV/AIDS ile bilgi ve farkındalığın giderek artmakta olduğu ülkemizde uzun zamandır bu alanda çalışan Pozitif Yaşam Derneği’ni yakından tanıma şansımız oldu. HIV/AIDS erken tanı ve uygun tedavi ile artık yaşam süresini kısaltmayan bir hastalıkta sosyal olarak her türlü desteği sağlayıp danışmanlık veren derneği her yönü ile öğrenmek için çok kapsamlı bir içerik sunan bu yanımızı gerçekleştirme imkanı sağladıkları için hem derneğe hem de Yağmur Şenoğuz’a çok teşekkür ediyoruz. Keyifli dinlemeler dileriz.

Podcast yayınımızı dinlemek için tıklayınız.

Saygı ve sevgilerimizle
KLİMİK Podcast Ekibi

Türkiye’de Zoonozlar Artıyor mu? (1) (175. Web Konferans, 16 Ocak 2024)

16 Ocak 2024 Salı günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “Türkiye’de Zoonozlar Artıyor mu?” başlıklı web konferansların birincisi yapılacaktır.

PROGRAM
Yöneten:
 Prof. Dr. Necla TÜLEK
Atılım Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Dünya’da ve Türkiye’de Kuduz Epidemiyolojisindeki Değişimler
Türkiye’de Kuduz Neden Kontrol Altına Alınamıyor?

Uzm. Dr. Esra YÜKSEKKAYA
Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Dünya’da ve Türkiye’de Şarbon Epidemiyolojisindeki Değişimler
Türkiye’de Şarbon Neden Kontrol Altına Alınamıyor?

Uzm. Dr. Hazal ERDEM
Kars Harakani Devlet Hastanesi

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Virusu İçin Bir Giriş Reseptörü: LDRL

Kırım-Kongo kanamalı ateşi virusu (KKAAV), insanlarda şiddetli hemorajik ateş tablosuna ve ölüme neden olan, kene kaynaklı yaygın bir zoonotik virustur. KKKAV, yüzey glikoproteinlerine bağlı olan klatrin aracılı endositoz yoluyla hücreye girer. Ancak KKKAV’nin girişi için gerekli olan hücresel reseptörler bilinmemektedir. Bu çalışmada düşük yoğunluklu lipoprotein reseptörünün (LDLR), KKKAV için bir giriş reseptörü olduğu gösterilmiş.

LDLR’nin genetik olarak bloklanması KKAV’ye duyarlı insan, maymun ve fare hücrelerinde viral infeksiyonu engellemektedir. Ektopik olarak eksprese edilen LDLR ile yeniden oluşturulduğunda ise infeksiyon eski haline dönmektedir. Mutajenez çalışmaları, LDLR’nin ligand bağlanma alanının (LBD) KKKAV infeksiyonu için gerekli olduğunu göstermektedir. LDLR, yüksek afiniteyle KKKAV glikoprotein Gc’ye doğrudan bağlanır ve bu da virusun tutunmasını ve konak hücrelere geçişini destekler. Tutarlı bir şekilde, çözünür bir sLDLR-Fc füzyon proteini veya anti-LDLR bloke edici antikorlar, çeşitli duyarlı hücrelerde KKKAV infeksiyonunu engeller. Ayrıca, LDLR’nin genetik olarak bloke edilmesi veya LDLR bloke edici bir antikorun uygulanması, farelerde viral yükleri, patolojik etkileri ve KKKA infeksiyonunu takiben ölümü önemli ölçüde azaltır.
Çalışmanın bulguları, LDLR’nin KKKAV için bir giriş reseptörü olduğunu ve LDLR’nin farmakolojik olarak hedeflemesinin, Kırım-Kongo kanamalı ateşinin önlenmesi ve tedavisinde bir strateji sağlayabileceğini göstermektedir.

Xu ZS, Du WT, Wang SY, et al. LDLR is an entry receptor for Crimean-Congo hemorrhagic fever virus. Cell Res. 5 Ocak 2024.

Makale İçin Tıklayınız

Biyolojik Hastalık Modifiye Edici Antiromatizmal İlaçları (DMARDs) Kullanan Romatoid Artrit Tanılı Hastalarda Latent ve Aktif Tüberküloz Gelişimi: Tek Merkezli Prospektif Bir Çalışma

Biyolojik ilaçların romatoid artrit (RA) tedavisinde kullanımı büyük bir devrim yaratmıştır. Fakat klinik çalışmalar ve uygulamalardan elde edilen veriler, şu anda kullanılmakta olan biyolojik ilaçların latent TB olan hastalarda tüberkülozun (TB) reaktivasyonu için bir risk faktörü oluşturabileceğini göstermiştir. Bu nedenle RA’lı hastalarda biyolojik ilaçlarla tedaviye başlamadan önce latent ve aktif TB taraması yapılması zorunludur.

Bu prospektif çalışmanın amacı, 2017 ve 2022 yılları arasında Vietnam’daki Bach Mai Hastanesi’nde DMARDs (biyolojik hastalık modifiye edici antiromatizmal ilaçlar) kullanan RA hastalarının klinik özelliklerini analiz etmek ve bu hastalar arasında aktif ve latent TB gelişimini etkileyen faktörleri belirlemek olarak belirtilmiştir.

On iki aylık takip süresi boyunca çalışmaya dahil edilen toplam 180 hastanın %20’sinde biyolojik ajan kullanımı öncesi latent TB tespit edilmiş. Latent TB tanısı doğrulanan kişilerin hepsi TB profilaksisi almış. Takip sırasında 180 hastanın üçünde (%1.7) aktif TB gelişmiş. Bu üç hastadan ikisinin başlangıç IGRA testi negatif, birinin pozitifmiş. TB için ek risk faktörü öyküsü ve eğitimsizlik, aktif ve latent TB gelişimiyle ilişkili bulunmuş (OR 1.98 (1.78-2.2) ve 1.45 (1.31-1.6), %95 GA). Latent TB tanısının erken konulmasına yardımcı olabilecek faktörler incelendiğinde; takip süresi, çekilen röntgen ve bilgisayarlı tomografi, yapılan bronkoskopi ve balgamda aside dirençli bakteri incelemesinin sayısı etkili faktörler olarak belirlenmiş (OR 1.00 (1-1.01), 1.02 (1-1.05), 1.12 (1.11-1.2), 1.11 (1.09-1.2) ve 1.13 (1.09-1.17), %95 GA).

Bu çalışma, Vietnam gibi TB yükünün yüksek olduğu ülkelerde, RA tanılı hastalar arasında latent TB’nin yüksek prevalansa sahip olduğunu göstermekte ve bunun yanında RA tanılı hastalarda latent ve aktif TB’nin taranması, izlenmesi ve tedavisi için faydalı bilgiler sunmaktadır.

Hai BB, Anh TL, Thi Thu PN, Van HN, Van GV, Van DH. Latent and active tuberculosis development in patients with rheumatoid arthritis receiving biologic disease-modifying antirheumatic drugs: A single-center prospective study. PLoS One. 2024; 19 (1): e0295048.

Makale İçin Tıklayınız

Yunanistan’da Toplum Kökenli Pnömonide Erken Antiinflamatuar Yanıt İçin Klaritromisin (ACCESS): Randomize, Çift kör, Plasebo Kontrollü Bir Çalışma

Toplum kökenli pnömoni nedeniyle hastanede yatan hastaların tedavisi için β-laktam antibiyotiklere makrolid antibiyotiklerin eklenmesi, randomize klinik çalışmalardan ziyade gözlemsel çalışmalardan ve meta-analizlerden elde edilen sonuçlara dayanmaktadır. Bu popülasyonda beta-laktam antibiyotik tedavisine makrolid klaritromisinin eklenmesinin erken klinik yanıtı (toplum kökenli pnömoni için yeni düzenleyici son nokta) iyileştirip iyileştiremeyeceğini araştırılmış ve inflamatuar konak yanıtının modülasyonunun bu sonuca olası katkısına bakılmış.

ACCESS çalışması, SOFA skoru 2 veya daha yüksek olan ve prokalsitonin düzeyi 0 olan, toplum kökenli pnömoni nedeniyle hastanede yatan yetişkinlerin katıldığı, faz 3 prospektif, çift kör, randomize kontrollü bir çalışma olarak planlanmış. Hastalar, standart bakım ilacı (üçüncü kuşak sefalosporinin intravenöz uygulanması veya β-laktam artı β-laktamaz inhibitör kombinasyonunun intravenöz uygulanması dahil) artı oral plasebo veya klaritromisin 7 gün boyunca günde iki kez 500 mg oral tedavi alanlardan bilgisayar tarafından oluşturulan blok randomizasyonla rastgele (1:1) belirlenmiş. Birincil bileşik sonlanım noktası, hastaların 72 saat sonra (yani tedavinin 4. günü) aşağıdaki koşulların her ikisini de karşılamasını gerektirmiş: (1) erken klinik yanıtın bir göstergesi olarak solunum semptom şiddet skorunda %50 veya daha fazla azalma ve (2) erken inflamatuar yanıtın bir göstergesi olarak SOFA skorunda en az %30 azalma veya olumlu prokalsitonin kinetiği (başlangıca göre ≥%80 azalma veya prokalsitonin <0.25 ng/mL olarak ölçülmesi) veya her ikisi. Rastgele belirlenen tedaviyi alan katılımcılar birincil analiz popülasyonuna dahil edilmiş. Çalışma  25 Ocak 2021 ile 11 Nisan 2023 tarihleri ​​arasında ve 278 kişi, klaritromisin (n=139) veya plasebo (n=139) ile kombinasyon halinde standart bakım almak üzere rastgele belirlenmiş. Klaritromisin grubundaki 134 hasta (beşi onayını geri çekmiş) ve plasebo grubundaki 133 hasta (altısı onayını geri çekmiş) birincil son nokta analizine dahil edilmiş. Birincil sonlanım noktası klaritromisin grubunda 91 (%68) hastada ve plasebo grubunda 51 (%38) hastada karşılanmış [fark %29.6 (%95 GA 17.7-40.3); olasılık oranı (OR) 3.40 (%95 GA 2.06–5.63); p<0.0001]. Klaritromisin grubunda 58 (%43) hastada ve plasebo grubunda 70 (%53) hastada tedaviyle ortaya çıkan ciddi advers olaylar (TEAE’ler) meydana gelmiş [fark %9.4 (%95 GA –2.6 ila 20.9) veya 1.46 (%95 GA 0.89 ila 2.35); p=0.14]. Ciddi TEAE’lerin hiçbirinin tedavi atamasıyla ilgili olduğu yargısına varılmamış.

Sonuç olarak standart bakıma klaritromisinin eklenmesinin, erken klinik yanıtı artırdığı ve toplum kökenli pnömoninin inflamatuar yükünü azalttığı saptanmış. Fayda mekanizması immün yanıttaki değişikliklerle ilişkiliymiş. Bu bulgular, erken klinik yanıt elde etmek ve inflamatuar yükü erken azaltmak için toplum kökenli pnömoni nedeniyle hastanede yatan hastaların tedavisinde β-laktamlara klaritromisinin eklenmesinin önemini ortaya koymaktadır.

Giamarellos-Bourboulis EJ, Siampanos A, Bolanou A, et al. Clarithromycin for early anti-inflammatory responses in community-acquired pneumonia in Greece (ACCESS): a randomised, double-blind, placebo-controlled trial. Lancet Respir Med. 2024: S2213-2600(23)00412-5.

Makale İçin Tıklayınız

Farenjit ile İkinci Basamağa Başvuran Hastalarda McIsaac ve Centor Skorunun Doğruluğunun Sistematik Derlemesi ve Meta-Analizi

Centor ve McIsaac skorları, farenjitli hastalarda grup A Streptokok (GAS) enfeksiyonu tanısı koymak için klinik tahmin skorlarıdır. Önerilen eşik değerleri kılavuzlar arasında farklılık göstermektedir. Bu çalışmada, McIsaac ve Centor skorlarının GAS farenjitini teşhis etmek için duyarlılığını ve özgüllüğünü tahmin etmek ve ikinci basamak sağlık kuruluşuna başvuran hastalarda her eşikte antibiyotik reçeteleme üzerindeki etkilerini değerlendirmek amaçlanmış.

Acil veya polikliniklere akut farenjit ile başvuran hastalarda, McIsaac veya Centor skorlarının boğaz kültürleri ve/veya hızlı antijen saptama testlerine (RADT) göre doğruluğunu referans standardlar olarak değerlendiren on dört çalışma değerlendirmeye dahil edilmiş (8 McIsaac ve 6 Centor skoru). Sekiz çalışma belirsiz ve altı çalışma yüksek yanlılık riskine sahipmiş. McIsaac skoru, eşdeğer eşiklerde Centor skorlarına göre daha yüksek tahmini duyarlılığa ve daha düşük özgüllüğe sahipmiş. Antibiyotik tedavisine karar vermek için her iki skorun da RADT’ye triyaj olarak kullanılmasının, herkes için RADT testine kıyasla GAS olmayan farenjit hastalarına antibiyotik reçetelenmesini azaltacağı, ancak aynı zamanda GAS hastalarına antibiyotik reçetelenmesini de azaltacağı belirtilmiş.
Centor ve McIsaac skorlarının hastanelere farenjit ile başvuran antibiyotik ihtiyacı olan hastaların triyajında eşit derecede etkisiz  olduğu sonucuna varılmış. Yüksek eşik değerlerde çok sayıda gerçek pozitif vaka atlanırken, düşük eşik değerlerde çok sayıda yanlış pozitif vakanın tedavi edildiği ve bunun da aşırı antibiyotik reçetelenmesine yol açtığı vurgulanmış.

Kanagasabai A, Evans C, Jones HE, Hay AD, Dawson S, Savović J, Elwenspoek MMC. Systematic review and meta-analysis of the accuracy of McIsaac and Centor score in patients presenting to secondary care with Pharyngitis. Clin Microbiol Infect. 2024: S1198-743X(23)00633-X.

Makale İçin Tıklayınız

Piperasilin/tazobaktam ve Karbapenemlerle Tedavi Edilen Seftriaksona Dirençli Escherichia coli Kan Dolaşımı İnfeksiyonları Kohortunda Piperasilin/tazobaktam MİK ve Mortalite İlişkisi: Çok Merkezli, Eğilim Skoru Ağırlıklı Gözlemsel Kohort Çalışması

Piperasilin/tazobaktam ile tedavi edilen üçüncü kuşak sefalosporin dirençli Escherichia coli kan dolaşımı infeksiyonu olan hastalarda karbapenemlerle tedavi edilenlerle karşılaştırıldığında piperasilin/tazobaktam MİK’lerinin hastanedeki 30 günlük mortalite üzerindeki etkisini değerlendirmek amaçlanmış.

2018 ve 2022 yılları arasında İtalya’daki üç büyük akademik hastanede çok merkezli, retrospektif bir kohort çalışması gerçekleştirilmiş. Çalışma popülasyonu monomikrobiyal üçüncü kuşak sefalosporine dirençli E. coli kan dolaşımı infeksiyonu olan ve kan kültürü alınmasından sonraki 48 saat içinde piperasilin/tazobaktam veya karbapenem tedavisi alan hastalardan oluşuyormuş. Birincil sonuç, hastanede 30 günlük tüm nedenlere bağlı ölüm oranı olarak belirlenmiş. Ampirik piperasilin/tazobaktam tedavisi alma olasılığını tahmin etmek için bir eğilim skoru kullanılmış. Hastanede 30 günlük mortaliteyle bağımsız olarak ilişkili risk faktörlerini belirlemek için Cox regresyon modelleri uygulanmış.

Çalışmaya dahil edilen ardışık 412 hastanın %51’i ampirik olarak piperasilin/tazobaktam tedavisi alırken, %49’u karbapenem tedavisi almış. Eğilim ayarlı çoklu Cox modelinde Pitt bakteriyemi skoru [HR 1,38 (%95 GA, 0,85-2,16)] ve piperasilin/tazobaktam MIC’leri 8 mg/L [HR 2,35 (%95 GA, 1,35-3,95)] ve ≥16 mg/L [HR 3.69 (%95 CI, 1.86-6.91)] olmak hastanedeki 30 günlük mortalite artışıyla anlamlı derecede ilişkiliyken, piperasilin/tazobaktamın ampirik kullanımının hastanedeki 30 günlük mortaliteye etkisi saptanmamış [HR 1,38 (%95 GA, 0,85-2,16)].
Sonuç olarak veriler, MIC <8 mg/L olduğunda üçüncü kuşak sefalosporine dirençli E. coli kan dolaşımı infeksiyonlarının tedavisinde piperasilin/tazobaktam kullanımının artan mortalite ile ilişkili olmayabileceği şeklinde yorumlanmış.

Rando E, Salvati F, Sangiorgi F, et al. Association of piperacillin/tazobactam MIC and mortality in a cohort of ceftriaxone-resistant Escherichia coli bloodstream infections treated with piperacillin/tazobactam and carbapenems: a multicentric propensity score-weighted observational cohort study. J Antimicrob Chemother. 2024: dkad404.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr