Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
3
Ekim
2023
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

COVID-19 Güncel Durum ve Gelişmeler (161. Web Konferansı, 3 Ekim 2023)

3 Ekim 2023 Salı günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “COVID-19 Güncel Durum ve Gelişmeler” konulu web konferans yapılacaktır.

PROGRAM

Yöneten: Prof. Dr. Önder ERGÖNÜL
Koç Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Tanı
Doç. Dr. Mert Ahmet KUŞKUCU
Koç Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Tedavi
Prof. Dr. Serap ŞİMŞEK-YAVUZ
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi

Aşılar
Prof. Dr. Alpay AZAP
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

KLİMİK Podcast: Gram-Negatiflerde Güncel Durum

KLİMİK Podcast yayınlarımızın bir yenisi ile karşınızdayız. Bugünkü konuğumuz Başkent Üniversitesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyelerinden ve derneğimizin İnfektif Endokardit ve Diğer Kardiyovasküler İnfeksiyonlar Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Özlem Kurt-Azap. Hocamızla IDSA’nın yakın zamanda yayımlanan Gram-negatif mikroorganizmaların tedavisi ‘Guidance’ı üzerine bir yayın hazırladık. Keyifli dinlemeler dileriz…

Saygı ve sevgilerimizle,

KLİMİK Podcast EkibiPodcast Yayınımızı Dinlemek İçin Tıklayınız

Gram-Negatiflerde Güncel Durum">

KLİMİK Dergisinin Eylül 2023 Sayısı Yayımlandı!

KLİMİK Dergisinin Eylül 2023 sayısı yayımlanmıştır. Emek veren ve katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.

KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Dergi İçin Tıklayınız

IDCM Dergisinin Eylül 2023 Sayısı Yayımlandı!

IDCM Dergisinin Eylül 2023 sayısı yayımlanmıştır. Emek veren ve katkı sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.

KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Dergi İçin Tıklayınız

Sağlık Bakımıyla İlişkili Metisiline Dirençli Staphylococcus aureus‘un Önlenmesi İçin Temas Önlemleri

Bu makalede, sağlık bakımıyla ilişkili metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) infeksiyonlarının önlenmesi için sağlık bakım ortamlarında temas izolasyonu (Tİ)’nun etkinliği birçok yönü ile tartışılmış. Yazarlar, mevcut kanıtlar ışığında, MRSA için Tİ uygulamalarının tüm sağlık tesislerinde evrensel olarak benimsenecek “temel bir uygulama” olarak sınıflandırılamayacağını öne sürüyorlar!

Makaledeki önemli noktalar:
Kontrollü Araştırmaların Eksikliği: Yazarlar, MRSA’nın önlenmesi için Tİ’nin kullanımını, özellikle de “zorunluluk” durumu açısından doğrudan değerlendiren hiçbir kontrollü çalışmanın bulunmadığına dikkat çekmişler.

Gözlemsel Çalışmalar: Makale, Tİ’nun MRSA’nın önlenmesindeki etkisine ilişkin çeşitli gözlemsel çalışmaları tartışarak çelişkili sonuçları vurgulamakta. Bazı çalışmalar Tİ’yi desteklerken diğerleri etkinliğine dair kesin kanıt sunmamaktadır.

Randomize Çalışmalar: Makale, yoğun bakım ünitelerinde Tİ etkinliğini inceleyen randomize çalışmaları incelemiş ve bu çalışmaların sonucunda Tİ’nin diğer yaygın infeksiyon önleme önlemlerinin ötesinde önemli faydalar sağlayamayabileceği gösterilmiş.

Temas İzolasyonunun Zararları: Makale ayrıca hasta memnuniyeti, sağlık çalışanının iş yükünün artması ve sağlık çalışanının morali üzerindeki olası olumsuz etkiler de dahil olmak üzere Tİ ile ilişkili potansiyel zararlara da değinmiş.
Çevresel Sürdürülebilirlik: Yazarlar, karbon emisyonlarına ve plastik atıklara katkıda bulunan tek kullanımlık önlük ve eldivenlerin önemli miktarda kullanımı da dahil olmak üzere, Tİ’nin çevresel etkisini vurgulamış.

Öneriler: Yazarlar, MRSA için Tİ’nin “temel uygulama” yerine “ek yaklaşım” olarak yeniden sınıflandırılmasını önermişler. Tİ’nin evrensel olarak uygulanmak yerine, epidemi gibi belirli durumlarda ön planda değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmüşler.

Özetle makale, sağlık bakım ortamlarında MRSA’nın önlenmesi için temas önlemlerinin “zorunlu” durumunun sorgulanmasını ve özel klinik durumlara dayalı olarak Tİ uygulamasına yönelik daha incelikli bir yaklaşım önerisi geliştirilmesini önermişler.

Diekema DJ, Nori P, Stevens MP, Smith MW, Coffey KC, Morgan DJ. Are contact precautions “essential” for the prevention of healthcare-associated methicillin-resistant Staphylococcus aureus? Clin Infect Dis. 2023: ciad571.

Makale İçin Tıklayınız

Cerrahi Alan İnfeksiyonunu Azaltmak İçin Üç Adımlı Bir Model

Makale, cerrahi alan infeksiyonları (CAİ)’nı azaltmak için üç adımlı bir model önermiş:

Perioperatif Önlemler: Bu adım, ameliyat sırasında infeksiyonun önlenmesine yönelik kanıta dayalı kılavuzlara odaklanmış. Hasta optimizasyonu (obezite ve diyabet gibi risk faktörlerinin ele alınması), antimikrobiyal profilaksi ve uygun cilt hazırlığı gibi ameliyat öncesi stratejileri içermektedir. Ayrıca, aseptik teknikler, uygun cerrahi kıyafetler, cerrahi örtüler ve cerrahi alanın irrigasyonu gibi intraoperatif önlemlere değinilmiş. Ameliyat sonrası stratejiler yara bakımı, erken mobilizasyon ve antibiyotik yönetimini içermekte.

Multidisipliner İş Birliği: Bu adımda, cerrahlar, hemşireler, anestezistler, infeksiyon önleme uzmanları, çevre hizmetleri personeli ve bilgi işlem uzmanları dahil olmak üzere sağlık uzmanları arasındaki iş birliğinin önemi vurgulanmış. Hasta sağlığının optimize edilmesinden hijyenik bir cerrahi ortamın sürdürülmesine ve infeksiyonun önlenmesini desteklemek için teknolojinin kullanılmasına kadar her biri CAİ’nin önlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Bu konuda yaklaşımlar belki de en sorunlu alandır.

Sürekli Kalite İyileştirme (SKİ) Girişimleri: CAİ oranlarındaki iyileştirmeleri sürdürmek için bu adımda Lean Six Sigma, Planla-Uygula-Çalış-Önlem Al döngüleri, kök neden analizi ve süreç haritalaması gibi SKİ metodolojilerinin kullanımı tartışılmış. Bu yöntemler iyileştirilecek alanların belirlenmesine ve hedeflenen müdahalelerin uygulanmasına yardımcı olmaktadır.

Sonuç olarak makale, sağlık kurumlarının bu kapsamlı modeli uygulayarak CAİ insidansını etkili bir şekilde azaltabileceğini ve hasta sonuçlarını iyileştirebileceğini vurgulamış.

Rarani SA, Kramer A. Three steps to reduction surgical site infection: presentation of a comprehensive model. GMS Hyg Infect Control. 2023; 18: Doc17.

Makale İçin Tıklayınız

İnsan İmmün Yetmezlik Virusunda Nörobilişsel Bozukluk İçin Antiretroviral Tedavinin Yoğunlaştırılması

Antiretroviral tedavi (ART) alan HIV ile yaşayan bireylerde (PWH) nörobilişsel bozukluk (NBB) yaygındır ve merkezi sinir sistemindeki kalıcı HIV replikasyonundan kaynaklanabilir. Antiretroviral tedavi (ART) ile plazma HIV RNA’sı alt ölçüm sınırının altında etkili bir şekilde bastırılsa da PWH’ler asemptomatik, hafiften şiddetliye kadar değişebilen NBB kliniği ile gelebilirler. Büyük, gözlemsel çalışmalar, baskılayıcı ART kullananlar da dahil olmak üzere, PWH’li hastaların %69.5’e kadarında NBB oluştuğunu tespit etmişlerdir. 35.000’den fazla PWH’nin dahil olduğu, 123 yayınlanmış çalışmanın meta-analizi, NBB prevalansının %42.6 (%95 güven aralığı [CI], %39.7-%45.5) olduğunu belirlemiştir.

Yazarlar bu çalışmanın PWH’lerin NBB’ler için ART’nin yoğunlaştırılmasına ilişkin yürütülmüş en büyük, randomize, plasebo kontrollü çalışma olduğunu ifade etmişler. Bu çalışma (A5324), bir integraz inhibitörü veya MVC içermeyen stabil ART rejimi altında plazma HIV RNA’sı <50 kopya/mL olan ve NBB’si bulunan (farklı alanlarda 2 veya daha fazla NB testte ortalamanın ≥1 standart sapma altında performans gösteren) 191 PWH ile  Dolutegravir (DTG) + MVC, DTG + Plasebo veya Dual – Plasebo ile  96 haftalık ART yoğunlaştırmasının bu kişilerde NB performansını iyileştirip iyileştirmediğini değerlendiren bir çalışma olarak yürütülmüş. Çalışmanın birincil sonlanım noktası 48. haftada normalleştirilmiş toplam z puanındaki (bireysel NB test z puanlarının ortalaması) değişiklikmiş.

Çalışma için iyi tolere edilebilmeleri nedeniyle DTG ve MVC tercih edilmiş. MVC, beyin omurilik sıvısı (BOS) konsantrasyonlarının terapötik aralıkta olması nedeniyle seçilmiş. DTG ise BOS konsantrasyonlarının da terapötik aralıkta olması ve integraz inhibitörü kullanmamış bireylerde güvenilir antiviral aktiviteye sahip olması nedeniyle seçilmiş.
Çalışmanın bulguları halihazırda stabil, baskılayıcı ART almakta olan PWH’de nörobilişsel bozuklukların tedavisi için ampirik olarak ART yoğunlaştırmasının kullanımını desteklememiş.

Letendre SL, Chen H, McKhann A, et al. Antiretroviral therapy ıntensification for neurocognitive ımpairment in human ımmunodeficiency virus. Clin Infect Dis. 2023; 77 (6): 866-74.

Makale İçin Tıklayınız

Sifilisli Kişilerle Cinsel Temas Bildiren Yetişkinlerde Asemptomatik; Oral, Anal ve Vajinal Bölgelerde Treponema pallidum Tespiti

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2018’de dünya genelinde tahmini 6 milyon yeni sifilis infeksiyonu vakası olduğunu belirtmiştir ve sifilis halen önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Yüksek gelirli ülkelerde erkeklerle seks yapan erkeklerde (MSM) sifilis sıklığı artmaya devam etmektedir.  Avustralya dahil birçok ülkede heteroseksüel popülasyonda sifilis vakaları ve konjenital sifilis sıklığında artış rapor edilmiştir. Bu çalışmada araştırmacılar erken teşhis ve tedavinin önemine değinmişler ve erken sifilis infeksiyonunun tanımlanması için riskli bireylerin taranması gerektiğini belirtmişler.

Sifilis taramasına yönelik geleneksel yöntemlerle (T. Pallidum’a yönelik spesifik ve nonspesifik antikorların serolojik tespiti) çok erken dönemdeki sifilis infeksiyonlarının taranmasında zorluklar yaşanabileceğini belirten araştırmacılar polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) temelli yaklaşımların yüksek risk altındaki asemptomatik kişilerde serokonversiyon gerçekleşmeden önce sifilisin saptanmasında yararlı olabileceğini ifade etmişler. Sifilis temaslılarından alınan anal, vajinal ve oral örneklerde PCR pozitifliğinin, bu bölgelerde henüz lezyon oluşmadan ve serolojik testler pozitifleşmeden, sifilis infeksiyonun erken tespitinde faydalı olabileceğini düşünmüşler.

Araştırmacılar sifilisli bir kişiyle cinsel temasta bulunan erişkinlerde (sifilis temaslıları) mukozal bölgelerde (oral, anal ve vajinal bölgeler) Treponema pallidum PCR pozitifliğini araştırmışlar. Çalışma kapsamında tüm sifilis temaslılarından oral çalkantı sıvısı ve sürüntü örnekleri toplanmış. Lezyon olup olmamasına bakılmaksızın erkeklerle seks yapan erkeklerden anal ve kadınlardan vajinal sürüntü örnekleri alınmış. Test edilen 407 kişiden 42’sine (%10) erken sifilis tanısı konulmuş; bunlardan 19’unun (%45) herhangi bir anatomik bölgeden alınan bir PCR testi ve serolojik testlerinden biri pozitif bulunmuş. Bu 19 vakanın dokuzu asemptomatik seyrederken, 10’u semptomatik hale gelmiş. Katılımcıların 21’inde PCR negatifken tek başına pozitif serolojik testle sifilis tanısı konulmuş (%50, %95 GA %34-66). İki erkek katılımcıda ise serolojik testler negatif, tarama PCR’ı negatif bulunmuş ancak gelişen penil lezyonda PCR pozitif tespit edilerek sifilis tanısı konulmuş.

Çalışmada doğrulanmış erken sfilis tanısı alan 42 hastanın %40’ında bu bölgelerde lezyon olsun veya olmasın mukozal bölgelerin bir veya daha fazlasında (anüs, vajen, oral mukoza) T.pallidum PCR pozitif olarak tespit edilmiş.

Çalışmanın sonucunda mukozal bölgelerde PCR taramasının serolojik testler kullanılarak yapılan taramaya göre ek bir fayda sağlamadığı görülmüş. Bununla birlikte, özellikle sifilise ait lezyon olmadığında infeksiyonun evrelemesinde PCR pozitifliğinin yardımcı olabileceği düşünülmüş.

Aung ET, Fairley CK, Williamson DA, et al. Treponema pallidum detection at asymptomatic oral, anal, and vaginal sites in adults reporting sexual contact with persons with syphilis. Emerg Infect Dis. 2023; 29 (10): 2083-92.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr