Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
20
Haziran
2023
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

Artan Kızamık Olguları: Deneyim Paylaşımı (159. Web Konferans, 20 Haziran 2023)

20 Haziran 2023 Salı günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “Artan Kızamık Olguları: Deneyim Paylaşımı” konulu web konferans yapılacaktır.

PROGRAM
Yöneten: 
Prof. Dr. Esin DAVUTOĞLU-ŞENOL
Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Konuşmacılar:
Prof. Dr. Meliha MERİÇ-KOÇ
Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi

Doç. Dr. Murat SÜTÇÜ
İstinye Üniversitesi, Bahçeşehir Liv Hastanesi

Uzm. Dr. Rıdvan DUMLU
İstanbul Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi

Uzm. Dr. Dilruba Garashova
Medipol Üniversitesi, Bahçelievler Hastanesi

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

QuantiFERON Süpernatan Bazlı Konak Biyobelirteçleri Tüberküloz Hastalarının Ev Temaslıları Arasında Aktif Tüberküloz Hastalığına İlerlemeyi Tahmin Eder

Tüberkülin deri testinin ve mevcut nesil interferon gamma salınım testlerinin pozitif prediktif değeri çok düşüktür ve bu da çok sayıda gereksiz tedaviye neden olmaktadır. Bu nedenle, aktif tüberküloza (TB) ilerleme riski yüksek olan bireyleri belirlemek için yüksek tahmin doğruluğuna sahip yeni biyobelirteçlerin tanımlanması kritik önem taşımaktadır.

Bu çalışmada, indeks TB hastalarının iki yıllık takip süresince aktif TB gelişen 14 ev temaslısı ile yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilmiş hastalığı ilerlememiş 20 kişiden alınan depolanmış QuantiFERON süpernatantları kullanılmış. Süpernatantlar, Luminex Multiplex Array kiti kullanılarak 45 sitokin, kemokin ve büyüme faktöründen oluşan geniş bir panelde test edilmiştir. 
TB hastalığına ilerleyen ve ilerlemeyen gruplar arasında birkaç parametrenin TB antijeni kaynaklı üretim seviyelerinde önemli farklılıklar bulunmuş. Analize göre, göreceli yüzde önemine dayalı olarak 15 önemli prediktif biyobelirteç tanımlanmış. Temel bileşen analizi, bu biyobelirteçlerin iki grup arasında sağlam bir şekilde ayrım yapabildiğini ortaya çıkarmış. Çalışma özelliği analizi, interferon-γ ile indüklenebilir protein (IP)-10, kemokin ligandı (CCL)19, interferon (IFN)-γ, interlökin (IL)-1ra, CCL3 ve granülosit-makrofaj koloni uyarıcı faktörü (GM- CSF), eğri altındaki alan (AUC) ≥90 ile en umut verici prediktif belirteçler olarak kabul edilmiş. IP-10/CCL19 oranının ilerlemeyi öngörmedeki hassasiyeti ve özgüllüğü maksimum düzeyde (%100) bulunmuş. Sınıflandırma ve regresyon ağacı analizi uygulanarak, IP-10/CCL19 oranında 0.24’lük kesme noktasının çok yüksek pozitif prediktif değere [%95 güven aralığı (CI) 85.8-100] sahip olduğu ve kısa vadeli TB hastalığına ilerleme riskini tahmin etmede ideal test olduğu bulunmuş.

Bu çalışmada tanımlanan biyobelirteçlerin, hedeflenen müdahale için TB hastalığına ilerleme açısından yüksek risk taşıyan bireyleri tanımlayabilen daha doğru bir testin geliştirilmesine zemin hazırlayacağı sonucuna varılmış.

Daniel EA, Thiruvengadam K, Rajamanickam A, et al. QuantiFERON supernatant-based host biomarkers predicting progression to active tuberculosis disease among household contacts of tuberculosis patients. Clin Infect Dis. 2023; 76 (10): 1802-13.

Makale İçin Tıklayınız

Daha Önce COVID-19 ile İnfekte Olmamış Yüksek Riskli Ayaktan Hastalarda Molnupiravir Kullanımı ve 30 Günlük Sonuçları

Aralık 2021’de iki yeni oral antiviral ajan olan Nirmatrelvir /ritonavir (NMV/r) ve Molnupiravir (MPV), şiddetli hastalığa ilerleme riski olan hafif ila orta şiddette COVID-19’lu hastaların erken dönemde tedavisi için FDA tarafından Acil Kullanım Onayı aldı. MPV’nin COVID-19 ile infekte olmuş alt popülasyonlardaki klinik yararı belirsizdir. Çalışmanın amacı daha kapsamlı bir popülasyonda MPV’nin etkinliğini belirlemektir.

MPV ile tedavi edilen hastalar ve edilmeyen kontroller arasında COVID-19 tanısından sonraki 30 gün içinde hastaneye yatış veya ölüm oranını belirlemek için eşleştirilmiş bir kohort çalışma tasarımı kullanılmış. Katılımcılar, hastaneye yatırılmamış, daha önce infekte olmamış, 1 Ocak ile 31 Ağustos 2022 arasında ilk kez doğrulanmış SARS-CoV-2 infeksiyonu olan kişilerden seçilmiş. Çalışma grubunu COVID-19 teşhisinden sonraki ilk 3 gün içinde MPV başlananlar, kontrol grubunu ise MPV başlanmayanlar oluşturmuş.

Eşleştirilmiş 1459 çiftte, hastaneye yatış/ölüm insidansı, MPV ile tedavi edilen ve tedavi edilmeyen kontroller arasında farklı değilmiş [48/44 vaka; ARD (%95 GA) 0.27 (-0.94,1.49)]. Yaşı >60 veya <60 olanlarda [ARD 0.27 (-1.25,1.79) ve -0.29 (-1.22,1.80)], komorbiditeleri olanlarda veya aşılananlarda hiçbir farklılık gözlenmemiş.  Asemptomatik kişilerde anlamlı fayda gözlenirken, semptomatik kişilerde anlamlı farklılık gözlenmemiş (ARD -2.80 [-4.74,-0.87]’ye karşı 1.12 [-0.31,2.55]).

Sonuç olarak MPV kullanımı, COVID-19 teşhisinden sonraki 30 gün içinde, asemptomatik bir alt grup dışında, hastaneye yatış veya ölümde azalma ile ilişkili bulunmamış.

Butt AA, Yan P, S Shaikh O, B Omer S, B Mayr F, B Talisa V. Molnupiravir use and 30-day hospitalizations or death in previously uninfected non-hospitalized high-risk population with COVID-19. J Infect Dis. 2023: jiad195.

Makale İçin Tıklayınız

Polimiksin Koruyucu Bir Strateji Olarak Karbapeneme Dirençli Acinetobacter baumannii İnfeksiyonunda Oral Doksisiklin Kullanımı: Retrospektif Bir Kohortun Sonuçları

Acinetobacter baumannii infeksiyonları, yüksek mortalite oranına ve sınırlı tedavi seçeneklerine sahiptir. Bu çalışma, A. baumanni ile infekte olan ve oral doksisiklin ile tedavi edilen hastaların klinik-mikrobiyolojik özelliklerini ve prognoz faktörlerini değerlendirmeyi amaçlamış.

Bu çalışmada, Güney Brezilya’da bir üniversite hastanesinde 2018 ve 2020 yılları arasında doğrulanmış Acinetobacter spp. infeksiyonu olan ve hastanede yatan hastalardan oluşan retrospektif bir kohort değerlendirilmiş. Tüm suşlar doksisikline duyarlı bulunmuş ve hastalar az üç gün oral doksisiklin almış. Çalışmaya medyan yaşı 51 olan 100 hasta dahil edilmiş. Hastaların 62’sine akciğer, 28’ine deri-yumuşak doku, altısına kemik, ikisine intraabdominal, ikisine ise üriner sistem infeksiyonu tanısı konulmuş. A. baumannii suşlarında karbapenem direnci %94 bulunmuş ve karbapeneme dirençli tüm suşlarda blaOXA-23 ve blaOXA-51 geni saptanmış. Doksisiklin MIC50 ve MIC90, sırasıyla 1 ug/mL ve 2 ug/mL olarak saptanmış. Tedavinin 14. ve 28. gün ölüm oranları sırasıyla %9 ve %14 bulunmuş. Takipte ölümle ilişkili prognostik faktörler yaş>49 [%85.7’ye karşı %46, GA %95 6.9 (1.4–32.6), p=0.015] ve hemodiyaliz [%28.6’ya karşı %7, GA %95 5.33 (1.2–22.1), p=0.021] olarak belirlenmiş. A. baumannii ile infekte olup doksisiklin ile tedavi edilen hastalarda ölüm oranı nispeten düşükmüş. Ölümle ilgili risk faktörleri yaş ve hemodiyaliz olarak saptanmış.

Bu retrospektif gözlemsel çalışmaya göre, karbapeneme dirençli A. baumannii infeksiyonlarının tedavisinde doksisiklinin bir seçenek olabileceği sonucuna varılmış. Polimiksin ve doksisiklin gibi terapötik seçenekler arasındaki farkları daha iyi anlamak için daha fazla ve daha büyük karşılaştırmalı çalışmalara ihtiyaç olduğu da eklenmiş.

Tuon FF, Yamada CH, de Andrade AP, Arend LNVS, Dos Santos Oliveira D, Telles JP. Oral doxycycline to carbapenem-resistant Acinetobacter baumannii infection as a polymyxin-sparing strategy: results from a retrospective cohort. Braz J Microbiol. 2023: 1–8.

Makale İçin Tıklayınız

Nöropsikiyatrik Bozuklukları Olan Hastalarda Toksoplazma gondii İnfeksiyonunun Global Seroprevalansı: Sistematik Gözden Geçirme ve Meta-analiz

Toksoplazmoz dünya nüfusunun üçte birini etkileyen ve dünya çapında önemli bir halk sağlığı sorunu oluşturan en yaygın zoonotik hastalıktır. Bu çalışma, nöropsikiyatrik hastalarda toksoplazmoz prevalansını değerlendirmeyi amaçlamış.

Elektronik veri tabanları (PubMed, Google Scholar, Web of Science, Research Gate ve Scopus) ilgili tüm çalışmaları belirlemek için Mart 2022’ye kadar kapsamlı bir şekilde taranmış. Çalışmaların kalitesi, vaka kontrol ve kesitsel çalışmalar için Newcastle-Ottawa kalite ölçeği kullanılarak değerlendirilmiş. Toksoplazma gondii infeksiyonunun global havuzlanmış seroprevalansını hesaplamak için rastgele etki modeli kullanılmış. Heterojenlik, I2 değeri kullanılarak ölçülmüş. Alt grup analizi yapılmış ve yayın yanlılığı değerlendirilmiş.

On sekiz ülkede yürütülen ve 21 093 katılımcı içeren 1250 çalışmadan 49’u analize dahil edilmiş. T. gondii IgG antikorunun küresel havuzlanmış seroprevalansı, %98.3’lük önemli heterojenite ile nöropsikiyatrik hastalarda %38.27 (%95 CI: 32.04-44.9) ve sağlıklı kontrollerde %25.31 (%95 CI: 21.53-29.08) bulunmuş. Nöropsikiyatri hastalarında T. gondii IgG antikor prevalansı erkeklerde (%17.52) kadınlara (%12.35) göre daha yüksekmiş. T. gondii IgG antikorunun en yüksek havuzlanmış prevalansı Avrupa’da (%57) bulunmuş; bunu Afrika (%45.25) ve Asya (%43) izlemiş. Zamana dayalı analiz, 2012-2016 yılları arasında T. gondii IgG antikorunun en yüksek havuzlanmış prevalansa ulaştığını göstermiş (%41.16). Küresel havuzlanmış T. gondii IgM antikoru seroprevalansı, nöropsikiyatri hastalarında %6.78 (%95 GA: 4.87-8.69) ve sağlıklı kontrollerde %3.13 (%95 GA: 2.02-4.24) olarak bulunmuş.

Sonuç olarak nöropsikiyatrik hastalarda kronik T. gondii infeksiyonunun ortak prevalansı %38.27, akut infeksiyonda ise %6.78 imiş. Bu durum, nörolojik ve psikiyatrik hastalarda toksoplazmoz yükünün yüksek olduğunu göstermiş; bu hastaların rutin olarak taranmasının ve uygun tedavinin sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekmiş. Ayrıca, T. gondii infeksiyonunda hedeflenen önleme ve kontrol stratejilerinin geliştirmesi gerektiğine de işaret ettiği belirtilmiş.         

Bisetegn H, Debash H, Ebrahim H, et al. Global seroprevalence of Toxoplasma gondii infection among patients with mental and neurological disorders: a systematic review and meta-analysis. Health Sci Rep. 2023; 6 (6): e1319.

Makale İçin Tıklayınız

Bültenin Notu: Bu konu günümüzde halen geçerliliği tam olarak kanıtlanamamış bir konu olarak gündemde yerini korumaktadır.

Endometrioz Gelişmesinde Bakteriyel Bir İnfeksiyon Rol Oynuyor Olabilir mi?

Retrograd menstrüasyon yaygın olarak kabul edilen bir endometrioz nedenidir. Bununla birlikte, retrograd menstrüasyon yaşayan tüm kadınlarda endometrioz gelişmez ve bu konudaki mekanizmalar henüz anlaşılamamıştır. Bu çalışmada, yumurtalıkta endometrioz oluşumunda Fusobacterium’un patojenik rolünün gösterildiği belirtilmiş.

Bir kadın kohortunda, endometriozu olan hastaların %64’ünde ancak kontrollerin <%10’unda endometriyumda Fusobacterium infiltrasyonu olduğu bulunmuş. İmmünohistokimyasal ve biyokimyasal analizler, endometriyal hücrelerin Fusobacterium infeksiyonundan kaynaklanan aktif dönüştürücü büyüme faktörü-β (TGF-β) sinyalinin, hareketsiz fibroblastlardan çoğalma, yapışma yeteneği kazanan transgelin (TAGLN)-pozitif miyofibroblastlara geçişe yol açtığını ortaya koymuş. Singeneik fare endometrioz modelinde Fusobacterium inokülasyonu, TAGLN-pozitif miyofibroblastlarda belirgin bir artışa ve endometriotik lezyonların sayısında ve ağırlığında artışa neden olmuş. Ayrıca, antibiyotik tedavisi, fare modelinde endometrioz oluşumunu büyük ölçüde engellemiş ve yerleşik endometriotik lezyonların sayısını ve ağırlığını azaltmış.

Veriler, Fusobacterium infeksiyonu yoluyla endometrioz patogenezi konusunda olası bir mekanizmayı desteklediğini göstermiş ve bu bakterinin yok edilmesinin endometrioz tedavisinde bir yaklaşım olabileceğini düşündürmüş.

Muraoka A, Suzuki M, Hamaguchi T, et al. Fusobacterium infection facilitates the development of endometriosis through the phenotypic transition of endometrial fibroblasts. Sci Transl Med. 2023; 15 (700): eadd1531.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr