Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
16
Mayıs
2023
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

İnfektif Endokardit (155. Web Konferans, 16 Mayıs 2023)

16 Mayıs 2023 Salı günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “İnfektif Endokardit” konulu web konferans yapılacaktır.

PROGRAM
Yöneten: Prof. Dr. Güven ÇELEBİ
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Tıp Fakültesi

İnfektif Endokardit Tanısında Algoritmik Yaklaşım
Dr. Öğr. Üyesi Emre HORUZ
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Tıp Fakültesi

İnfektif Endokardit Tedavisinde Güncel Bilgiler
Doç. Dr. Hasan Tahsin GÖZDAŞ
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Tıp Fakültesi

İnfektif Endokarditin Önlenmesi
Doç. Dr. Nevin İNCE
Düzce Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun!

19 Mayıs 1919, İstiklal Savaşı’nın “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla başladığı gündür. Bağımsızlığımız ve Cumhuriyetimiz 19 Mayıs’ta başlatılan mücadelenin eseridir. Büyük Önder Atatürk ve kahraman silah arkadaşları tarafından verilen mücadele sonucunda
büyük fedakârlıklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti gençlerimize emanettir. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın 104. yılında tüm kahramanlarımızı minnetle ve şükranla anıyoruz.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun!

KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Çoklu İlaca Dirençli Pseudomonas aeruginosa İzolatında Karbapenem ve Seftazidime- Avibaktam Direnci Sağlayan Yeni Bir KPC-113 Varyantı

Araştırmacılar bu çalışmada, R20-14 Pseudomonas aeruginosa izolatından yeni bir KPC-113 varyantını tanımlamışlar. R20-14’ün genomik DNA’sı, Illumina ve Oxford Nanoporebdizilemesine tabi tutulmuş ve plazmidin horizontal geçişi değerlendirilmiş. Bakteri suşlarının minimum inhibe edici konsantrasyonları, sıvı mikrodilüsyon yöntemleri kullanılarak belirlenmiş. Farklı karbapenemaz saptama yöntemlerinin KPC-113 saptanabilirliği test edilmiş ve KPC-113’ün kinetik parametreleri, bir spektrofotometre ile KPC-2’ninkilerle karşılaştırılmış. KPC-2 ve KPC-113’ün yapı modellemesi, Schrödinger kullanılarak yapılmış. Bunların sonucunda sekans tipi 3903 çoklu ilaca dirençli bir suş olan R20-14 suşunun, aynı anda karbapenemlere ve seftazidime-avibaktama (CZA) dirençli olduğu görülmüş. S1 nükleaz

Pulsed-Field Jel Elektroforez ve genomik analiz, daha önce bildirilen tip I KPC-kodlayan P. aeruginosa plazmitlerine benzeyen blaKPC-113 taşıyan plazmit pR20-14 olarak tanımlanmış. KPC-2’de 266 ve 267. pozisyonlarının arasına bir glisin kalıntısı eklenmesiyle KPC-113, DH5a ve PAO1 transformasyonu ile hem karbapenem hem de CZA direnci kazandırmış. KPC-113’ün KPC-2’ye benzer şekilde hareket ettiği gösterilmiş. KPC-2 ile KPC-113 karşılaştırıldığında, KPC-113 karbapenemlere ve seftazidime karşı etkisinin azalmış olduğu, avibaktam inhibisyonuna zayıf yanıt verdiği görülmüş. KPC-113, hem CZA direncine hem de karbapenem direncine aracılık eden yeni bir KPC varyantı olarak tanımlanmış.

Yazarlar KPC-113’ün hem karbapenemleri hem de CZA’yı etkisiz hale getirebilmesini büyük endişe kaynağı olarak değerlendirmişler ve klinik ortamlarda yayılmasını önlemek için büyük çaba sarf edilmesi gerektiğini vurgulamışlar.

Yang Q, Li Y, Fang L, et al. A novel KPC-113 variant conferring carbapenem and ceftazidime-avibactam resistance in a multidrug-resistant Pseudomonas aeruginosa isolate. Clin Microbiol Infect. 2023; 29 (3): 387.e7-387.e14.

Makale İçin Tıklayınız

Tenofovir Alafenamid Alan Kronik Hepatit B Hastalarında Dislipidemi Riski: Sistematik Derleme ve Meta-analiz

Derleme ve Meta-analiz Çalışma, Tenofovir Alafamid Fumarat (TAF) ve diğer hepatit B tedavisi ilaçlarının, kronik hepatit B hastalarında lipid profillerini nasıl etkilediğini göstermek amacıyla yapılmış. TAF tedavisi alan hepatit B hastalarında kolesterol düzeyindeki değişikliklerle ilgili çalışmaları belirlemek için PubMed, Ovid MEDLINE, EMBASE ve Cochrane Library’i taranmış. Lipid
profillerindeki değişiklikler [HDL-c, LDL-c, total kolesterol (TC) ve trigliserit (TG)], TAF tedavi grubu, diğer nükleosid analogları (NA’lar) ve tenofovir disoproksil fumarat (TDF) arasında karşılaştırılmış. Ek olarak, TAF ile tedavi edildiğinde kolesterol düzeyinin kötüleştiren risk faktörleri incelenmiş. Altı bin yüz yirmi yedi hastayı içeren on iki çalışma seçilmiş. Altı aylık TAF tedavisinden sonra, başlangıç düzeyine göre LDL-c, TC ve TG seviyelerinin sırasıyla 5,69 mg/dL, 7,89 mg/dL ve 9,25 mg/dL arttığı görülmüş. Özellikle TAF tedavisi ile LDL, TC ve TG seviyeleri sırasıyla 8,71 mg/dL, 18,34 mg/dL ve 13,68 mg/dL artmış ve TAF tedavisi uygulandığında diğer NA’lara göre kolesterol düzeylerinde daha fazla bozulma olduğu görülmüş. TAF, TDF ile karşılaştırıldığında, LDL-c, TC ve TG seviyelerinin sırasıyla 14,52 mg/dL, 23,72 mg/dL ve 14,25 mg/dL ortalama farkla kötüleştiği görülmüş. Meta-regresyon analizi
sonucunda lipit profillerinin kötüleşmesinde risk faktörlerinin tedavi deneyimi, geçirilmiş diyabet ve hipertansiyon olduğu tespit edilmiş. TAF’ın, altı aylık kullanımdan sonra diğer NA’lara kıyasla LDL-c, TC ve TG dahil lipid profillerini daha da kötüleştirildiği sonucuna
varılmış.

Hwang EG, Jung EA, Yoo JJ, Kim SG, Kim YS. Risk of dyslipidemia in chronic hepatitis B patients taking tenofovir alafenamide: a systematic review and meta-analysis. Hepatol Int. 26 Nisan 2023.

Makale İçin Tıklayınız

Antibiyotik Reçete Denetimi ve Geri Bildiriminin Birinci Basamakta Antibiyotik Reçetesi Üzerindeki Etkisi: Randomize Klinik Çalışma

Çalışma İsviçre’de yapılmış ve İsviçre’de antibiyotiklerin genellikle birinci basamak tedavi kurumlarında reçete edildiği ve bunun da popülasyonda antimikrobiyal direnç riskini artırdığı düşünülerek planlanmış. Bu amaçla orta ila yüksek antibiyotik reçete oranlarına sahip İsviçre’deki birinci basamak hekimleri arasında antibiyotik reçeteleme konusunda üç aylık denetim ve geri bildirimin etkisini araştırmak amacıyla bu çalışma yapılmış. Pragmatik randomize klinik araştırma, 1 Ocak 2018’den 31 Aralık 2019’a kadar, İsviçre’de tek başına veya küçük muayenehanelerde çalışan ve reçetesinde en çok antibiyotik yazan 3426 birinci basamak hekimi ve çocuk doktoru arasında yürütülmüş. Müdahale grubunda; birinci basamak hekimleri, 2017’nin başından itibaren iki yıl boyunca üç ayda bir antibiyotik reçeteleme denetiminden ve geri bildiriminden geçmek üzere 1:1 oranında randomize edilmiş. İsviçre’deki sigortalıların yaklaşık %50’sine hizmet veren üç sağlık sigortacısından alınan anonimleştirilmiş hasta verileri, denetim ve geri bildirim için kullanılmış. Müdahale grubuna solunum yolu ve idrar yolu infeksiyonu yönetimi ve antibiyotik direnci hakkında eğitim verilmiş. Müdahale ve kontrol grubundaki doktorlar, araştırmanın konusu hakkında bilgilendirilmemiş. Birincil sonlanım noktası, müdahalenin ikinci yılında 100 hasta başına düşen antibiyotik reçete oranı, ikincil sonlanım noktası ise 3 yaş grubunda iki yıl boyunca genel antibiyotik, kinolon ve oral sefalosporin kullanımı ve tüm nedenlere bağlı hastaneye yatışların tespitini içermiş. 2017 yılından itibaren toplam 4 790 525 konsültasyon içinden 629 825 hastadan 1713 müdahale grubu, 622 344 hastadan da yine 1713 kontrol grubu seçilmiş. Tüm kohortta, çalışmanın ikinci yılında antibiyotik reçete etme oranında %4.2 (%95 CI, %3.9 %4.6) artış olduğu görülmüş. Müdahale grubunda, 100 kişi başına medyan yıllık antibiyotik reçete etme oranı müdahalenin ikinci yılında 8.2 (IQR, 6.1-11.4) ve kontrol grubunda 8.4 (IQR, 6.0-11.8) imiş. Genel artışa göre, müdahale grubunda kontrol grubuyla karşılaştırıldığında 100 hastada -%0,1 (%95 CI, -%1.2 ila %1.0) daha düşük antibiyotik reçete oranı tespit edilmiş.

Sonuçta bu araştırma, üç ayda bir kişiselleştirilmiş antibiyotik reçete denetimi ve geri bildiriminin orta ila yüksek antibiyotik reçete oranlarına sahip İsviçre’deki birinci basamak hekimleri arasında antibiyotik reçetelemesini azaltmadığını belirlemiş.

Aghlmandi S, Halbeisen FS, Saccilotto R, et al. Effect of antibiotic prescription audit and feedback on antibiotic prescribing in primary care: a randomized clinical trial. JAMA Intern Med. 2023; 183(3):213-220.

Makale İçin Tıklayınız

Oküler Toksoplazmozlu Hastalarda Nüks ve Görme Bozukluğu İçin Risk Faktörleri: Sistematik Derleme ve Meta-analiz

Oküler toksoplazmozis (OT), Toxoplasma gondii‘den kaynaklanır. OT, dünya çapında arka bölüm üveitinin önde gelen nedenidir; görme bozukluğu ve körlüğe neden olabilen tekrarlayan bir hastalıktır. Bu sistematik derleme ve meta-analiz, dünya çapında literatürde tanımlanan nüks, görme bozukluğu ve körlük risk faktörlerini özetlemeyi ve değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Yazarlar tarafından PubMed, Embase, VHL, Cochrane Library, Scopus ve DANS EASY Archive’de sistematik bir literatür taraması yapılmış. Nüksleri, görme bozukluğunu ve körlüğü etkileyen herhangi bir klinik veya paraklinik faktör sunan klinik ve serolojik olarak doğrulanmış OT&#39;li hastaları bildiren tüm çalışmalar dahil edilmiş. İkincil verilerini, vaka sunumlarını ve vaka serilerini sunan çalışmalar hariç tutulmuş. Başlık ve özete göre bir ön seçim yapılmış ve ardından çalışmalar tam metin olarak gözden geçirilmiş. Veriler, doğrulanmış bir çıkarma formatı kullanılarak çıkarılıp analizi yapılmış. Yetmiş iki çalışma dahil edilme kriterlerini karşılamış ve 53 tanesi kalitatif üç bölümde özetlenmiş. Bunlar klinik ve çevresel faktörler, parazit ve konak faktörleri ve tedavi ile ilgili faktörlermiş. On dördü Güney Amerika, on üçü Avrupa, dördü Asya, üçü çok uluslu, ikisi Kuzey Amerika ve Orta Amerika ve biri Afrika olmak üzere 72 makaleden 39’u meta-analiz kapsamına alınmış. OT’li toplam 4200 hasta analiz edilmiş, ortalama yaş cinsiyete göre benzer dağılımla 7.3 ila 65.1 arasında tespit edilmiş. OT’li hastalarda nüks sıklığının %49 (%95 CI, %40-%58) olduğu ve Güney Amerika popülasyonunda Avrupalılardan daha sık olduğu görülmüş. Ek olarak, gözlerin %35’inde (%95 CI %25-%48) görme bozukluğu ve %20&#39;sinde (%95 CI %13-%30) körlük tespit edilmiş. Öte yandan, makula yakınında veya optik sinire bitişik lezyonlara sahip olmak, körlük [OR 4.83 (%95 GA; 2.72-8.59)] ve birden fazla rekürrens gelişmesi yönünden [OR 3.18 (95% CI; 1.59-6.38)] artan riskle ilişkili bulunmuş. Son olarak, plaseboya karşı Trimetoprim/Sülfametoksazol ile profilaktik tedavinin, tedaviden sonraki ilk yılda %83 ve ikinci yılda %87 oranında koruyuculuk sağladığı görülmüş.

Sonuçta, 40 yaşından büyük olanlarda, yeni OT lezyonu olan veya ilk atağından bir yıldan az zaman geçenlerde, maküler alan tutulumunda, bir disk çapından büyük lezyonlarda, konjenital toksoplazmoz ve bilateral olması durumunda tekrarlama riskinin daha fazla olduğu tespit edilmiş. Ayrıca, infeksiyonun edinildiği coğrafi bölge ve daha virülan suşlar gibi çevresel ve parazit faktörlerinin nüks riskini artırdığı vurgulanmış. Nüks riskini artıran faktörlere sahip hastaların profilaktik tedavi verilmesi durumunda fayda görebileceği düşünülmüş.

Cifuentes-González C, Rojas-Carabali W, Pérez ÁO, et al. Risk factors for recurrences and visual impairment in patients with ocular toxoplasmosis: a systematic review and meta- analysis. PLoS One. 2023; 18 (4): e0283845.

Makele İçin Tıklayınız

COVID-19 Pandemisi ile İlişkili Antibiyotik Direnci: Sistematik Derleme ve Meta-analiz

COVID-19 ve antimikrobiyal direnç iki küresel halk sağlığı krizidir. Bu çalışmada sağlık hizmeti ortamlarında COVID-19 pandemisinin antimikrobiyal direnç üzerine etkisi araştırılmış. Aralık 2021 ve Haziran 2022 tarihleri arasındaki makaleler taranmış. Herhangi bir popülasyonda COVID-19’un antimikrobiyal direnç üzerindeki etkisini değerlendiren tüm çalışmalar dahil edilmiş ve etkileyen faktörler değerlendirilmiş. İnfeksiyon önleme ve kontrolü ve/veya antimikrobiyal yönetim programlarının bildirildiği makaleler ayrıca belirlenmiş. Örneklerin havuzlaması Gram-negatif ve Gram-pozitif organizmalar için ayrı ayrı yapılmış ve meta-analizi yapılmış. Taranan 6036 çalışmadan 28’i incelemeye dahil edilmiş ve 23’ü meta-analiz için yeterli veri sağlamış. COVID-19 pandemisinin, metisiline dirençli Staphylococcus aureus‘un ve vankomisine dirençli enterokok vakalarının insidans (insidans RR 0.99, 95% CI: 0.67-1.47) veya oranında (RR 0.91, 95% CI: 0.55-1.49) değişikliğe neden olmadığı tespit edilmiş. Dirençli Gram negatif organizmalarda (genişletilmiş spektrumlu beta-laktamaza, karbapeneme dirençli Enterobactericealar, karbapeneme veya çoklu ilaca dirençli veya karbapeneme dirençli Pseudomonas aeruginosa veya Acinetobacter baumannii) istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir artış kaydedilmiş (insidans RR 1.64, 95% CI: 0.92-2.92; RR 1.08, 95% CI: 0.91-1.29). İnfeksiyon önleme ve kontrolü ve/veya antimikrobiyal yönetim programları girişimlerinin olmaması, gram negatif antimikrobiyal dirençteki artışla ilişkilendirilmiş (RR 1.11, %95 GA: 1.03-1.20). Ancak, alt grup farklılıkları için yapılan analizde, bu yönetim programların varlığı veya yokluğu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark gösterilememiş (p=0.40). Yazarlar COVID-19 pandemisinin, özellikle hastane ortamlarında Gram-negatif organizmalar için antimikrobiyal direncin ortaya çıkışını ve bulaşmasını hızlandırmış olabileceğini düşünmüşler. Ancak hem kullanılan antimikrobiyal direnç ölçütlerinde hem de çalışmalarda bildirilen direnç oranlarında önemli ölçüde heterojenlik olduğu görülmüş.

Yazarlar tüm bu bulguların, COVID-19 pandemisi bağlamında güçlendirilmiş infeksiyon kontrol ve önleme programlarına, antimikrobiyal yönetim programlarına ve antimikrobiyal direnç sürveyansına olan ihtiyacı desteklediğini vurgulamışlar.

Langford BJ, Soucy JR, Leung V, et al. Antibiotic resistance associated with the COVID-19 pandemic: a systematic review and meta-analysis. Clin Microbiol Infect. 2023; 29 (3): 302-9.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr