Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
2
Mayıs
2023
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

Sifilis (152. Web Konferans, 2 Mayıs 2023)

2 Mayıs 2023 Salı günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “Sifilis” konulu web konferans yapılacaktır.

PROGRAM

Yöneten: Prof. Dr. Esra TANYEL
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Klinik Özellikleri
Uzm. Dr. Cemanur AYGÜN
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Tanı: Güncel Bilgiler
Doçent Dr. Heval CAN-BİLEK
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Tedavi: Güncel Bilgiler
Prof. Dr. Aydın DEVECİ
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Selam ve Saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

33. Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi (ECCMID 2023)’nden Akılda Kalanlar (153. Web Konferans, 3 Mayıs 2023)

3 Mayıs 2023 Çarşamba günü, 20.00-21.30 saatleri arasında “33. Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi (ECCMID 2023)’nden Akılda Kalanlar” konulu web konferans yapılacaktır.

PROGRAM

Yöneten: Prof. Dr. Önder ERGÖNÜL
Koç Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Konuşmacılar:
Prof.Dr. Alpay AZAP
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Prof.Dr. Serap ŞİMŞEK-YAVUZ
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi

Selam ve Saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Erişkin Bağışıklamasına Güncel Bakış Toplantısı (4 Mayıs 2023, Kocaeli)

KLİMİK Derneği Erişkin Bağışıklaması Çalışma Grubu (EBÇG) tarafından “Erişkin Bağışıklamasına Güncel Bakış Toplantısı” 4 Mayıs 2023 Perşembe günü 12.30-13.30 saatlerinde Kocaeli Üniversitesi Hastanesi Konferans Salonu, Kocaeli’de yapılıyor. Toplantıya tüm meslektaşlarımızı davet ediyoruz.

Selam ve Saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Program İçin Tıklayınız

KLİMİK 7/37 Karadeniz Bölgesi Toplantısı (5 Mayıs 2023, Samsun)

İçeriği “Dirençli Gram-negatif Çomak İnfeksiyonları” olarak belirlenmiş olan KLİMİK 7/37 toplantıları 5 Mayıs 2023 Cuma günü Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kurupelit Yerleşkesi Dekanlık, Pembe Salon, Samsun’da yapılıyor. Tüm üyelerimizi hem dirençli patojenleri hem de alanımızın geleceğini konuşacağımız bu toplantıya katılmaya davet ediyoruz.

Selam ve saygılarımızla.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

Şiddetli Toplum Kökenli Pnömonide Hidrokortizon

Daha önce yapılmış çalışmalarda glukokortikoid kullanımının pnömonide olumlu etkileri gösterilmiş ancak birçok çalışmada mortalite açısından anlamlı fark izlenmemiştir. Bu açıdan daha ayrıntılı değerlendirebilmek için Toplumdan Edinilmiş Pnömoni: Kortikosteroidlerin Değerlendirilmesi (CAPE COD) çalışması yürütülmüş. Sekiz yüz hasta üzerinde yapılan bu faz III, çok merkezli, çift kör, randomize, kontrollü çalışmada 18 yaş ve üzeri ciddi toplum kökenli pnömonisi olan hastalar çalışmaya dahil edilmiş. Başlıca dışlama kriterleri entübe etmeme emrinin olması, influenzanın neden olduğu pnömoni (glukokortikoidlerin güvenliğiyle ilgili endişeler nedeniyle) ve septik şok tablosu olarak belirlenmiş. Hidrokortizon grubundaki hastalara ilk 24 saat içinde ilk dört gün boyunca günde 200 mg’lık bir dozda sürekli olarak uygulanan intravenöz hidrokortizon verilmiş. Dördüncü günde tıbbi ekip, hastanın durumunun düzelip düzelmediğine bağlı olarak hidrokortizonun toplam sekiz gün mü yoksa 14 gün mü uygulanacağına karar vermek için önceden tanımlanmış kriterleri kullanmış. Birincil sonuç, 28. günde herhangi bir nedenle ölüm olarak belirlenmiş.

Yirmi sekizinci günde hidrokortizon grubunda hastaların %6.2’sinde ve plasebo grubunda %11.9’unda ölüm meydana gelmiş (p=0.006). İkincil sonuçlarda 90. günde mortaliteye, başlangıçta mekanik ventilasyon almayan hastalarda endotrakeal entübasyon uygulanma oranına, başlangıçta invazif ventilasyon almayan hastalarda kümülatif invazif mekanik ventilasyon insidansına, başlangıçta vazopresör almayan hastalarda kümülatif vazopresör başlama insidansına bakılmış ve hidrokortizon alan hastalarda hepsinin daha düşük oranda olduğu görülmüş. İstenmeyen olaylara bakıldığında ise hidrokortizon grubunda ciddi yan etki, yoğun bakım ünitesine yatış sonrası infeksiyon riski gelişimi, gastrointestinal kanama oluşumu daha düşük izlenmiş. Yan etki açısından hidrokortizon grubunda sadece yatışın ilk haftasında insülin tedavisi alan hastalara insülinin daha yüksek dozlarda uygulanmasının daha fazla olduğu görülmüş.

Bu çalışmada şiddetli toplum kökenli pnömoni ile yoğun bakım ünitesine kabul edilen hastalarda erken hidrokortizon tedavisinin 28 günlük mortaliteyi azalttığı bulunmuş. Önceki çalışmalarda mortalite açısından fark olmamasına rağmen bu çalışmada hidrokortizon kullanımının mortaliteyi azaltmasının, kullanılan kortikosteroid türüne, çalışmada septik şok tablosu sergileyen hastaların dışlanmasına, hidrokortizon tedavisinin erken başlanmasına ve kadın popülasyonunun daha fazla olmasına bağlı olabileceği düşünülmüş.

Dequin PF, Meziani F, Quenot JP, et al. Hydrocortisone in Severe Community-Acquired Pneumonia. N Engl J Med. 21 Mart 2023.

Makale İçin Tıklayınız

Toplumdan Edinilmiş Pnömoni ile Hastaneye Yatırılan Hastalarda İntravenözden Oral Antibiyotik Tedavisine Geçiş

Clinical Infectious Diseases’de Nisan 2023’te yayımlanan ve Amerika’da Cleveland Clinic’te yapılan çalışmada araştırmacılar, intravenöz (IV) antibiyotiklerden oral antibiyotiklere erken geçiş yapan pnömoni hastalarının hastanede daha kısa süre kaldıklarını ve daha az antibiyotik kullandıklarını bulmuşlar. Deshpande ve meslektaşları tarafından, 2010 ile 2015 yılları arasında 642 ABD hastanesinde toplum kökenli pnömoni (TKP) ile başvuran ve ilk olarak IV antibiyotiklerle tedavi edilen yetişkinler üzerinde retrospektif bir kohort çalışması yürütülmüş. Tedaviye ara verilmeksizin IV antibiyotikler kesilerek oral tedaviye geçilen hastalardan geçişi üçüncü günde sağlananlar “erken geçiş yapanlar” olarak kabul edilmiş. Araştırmacılar erken geçiş yapanlar ve diğer hastalar arasında hastanede kalış süresi, hastane içi 14 günlük mortalite, geç kötüleşme veya yoğun bakım ünitesi transferi ve hastane maliyetlerini karşılaştırmış. Toplamda, TKP’li 378 041 hastanın 21 784 (%5.8)’ü erken geçiş yapanlar olarak kabul edilirken, 116 118 (%30.7) hasta taburcu edilmeden önce oral antibiyotiklere geçmiş. En çok oral kinolonlar tercih edilmiş.  Genel olarak çalışma, erken geçiş yapanların IV antibiyotiklerle daha az gün geçirdiğini (risk-adjusted ratio of means=0.44; 95% CI, 0.44-0.44), yatarak antibiyotik tedavisi süresinin daha kısa olduğunu (risk-adjusted ratio of means=0.88; 95% CI, 0.87-0.88), hastanede kalış süresinin daha kısa olduğunu (risk-adjusted ratio of means=0.85; 95% CI, 0.85-0.86) ve genel olarak hastaneye yatış maliyetinin daha düşük olduğunu (risk-adjusted ratio of means=0.84; 95% CI, 0.84-0.84) göstermiş. Çalışma ayrıca, erken geçiş yapanlar ve diğer hastalar arasında 14 günlük hastane içi ölüm veya geç YBÜ yatışı açısından anlamlı bir fark olmadığını ortaya koymuş.

Yazarlar, klinisyenlerin klinik olarak stabil pnömoni hastalarında tedaviyi değiştirmek için kanıta dayalı önerilere uymaya teşvik edilmelerini ve bu uygulamaların, hasta sonuçlarından ödün vermeden daha kısa hastanede kalış süresine ve antibiyotik kullanımının azalmasına yol açabileceğini belirtmiş.

Deshpande A, Klompas M, Guo N, et al. Intravenous to oral antibiotic switch therapy among patients hospitalized with community-acquired pneumonia. Clin Infect Dis. 2023: ciad196.

Makale İçin Tıklayınız

Yetişkinlerde Okült Hepatit B Virusu İnfeksiyonu Prevalansı: Sistematik Bir Derleme ve Meta-analiz

Okült hepatit B virusu (HBV) infeksiyonunun bulaşabilirliği ve kliniğe etkisi ile ilgili endişeler son yıllarda artmış olsa da bu konu hepatit eliminasyon gündeminde çok az ilgi görmüştür. Bu çalışmada risk gruplarına ve HBV’nin endemisitesine göre okült HBV infeksiyonu prevalansının tahmin edilmesi amaçlanmış. Bu sistematik derleme ve meta-analiz için 1 Ocak 2010 ile 14 Ağustos 2019 tarihleri arasında MEDLINE, Embase, Global Health ve Web of Science veri tabanlarında herhangi bir dilde yayınlanmış tüm makaleler taranmış. Taranan makalelerden HBsAg-negatif ve HBV DNA pozitif (≥18 yaş) olan yetişkinler çalışmaya alınmış. Okült HBV infeksiyonu prevalansı, genel popülasyonda ve ilgili çalışmadaki popülasyonun türüne göre (kan bağışçıları, düşük riskli popülasyonlar, yüksek riskli popülasyonlar ve ilerlemiş kronik karaciğer hastalığı olan kişiler) DerSimonian-Laird rasgele etkiler modeli kullanılarak havuzlanmış ve her ülke HBV endemisitesine göre sınıflandırılmış. Okült HBV infeksiyonunu saptamak için alternatif bir biyobelirteç olarak anti-HBc IgG de değerlendirilmiş. Üç bin dokuz yüz altmış iki makaleden 305’i uygun bulunmuş ve HBV DNA verisi olan 140 521 993 kişi çalışmaya dahil edilmiş.

Kan donörlerinde okült HBV infeksiyon prevalansının HBV endemisitesini yansıttığı tespit edilmiş ve düşük endemik ülkelerde %0.06 (%95 CI 0.00-0.26), orta-endemik ülkelerde %0.12 (0.04-0.23) yüksek endemik ülkelerde ise %0.98 (0.44-1.72) olduğu tespit edilmiş (p=0.0012). Yüksek riskli gruplarda okült HBV infeksiyonu prevalansının endemisiteden bağımsız olarak önemli olduğu görülmüş; düşük endemik ülkelerde %5.5 (%95 CI 2.9-8.7), orta endemik ülkelerde %5.2 (2.5-8. 6) ve yüksek endemik ülkelerde %12.0 (3.4-24.7) olduğu saptanmış.  Araştırmanın sonucunda yazarlar özellikle dünya genelinde yüksek riskli gruplar ve yüksek endemik ülkelerde yaşayan insanlar arasında, okült HBV’nin yaygın olduğu sonucuna varmışlar. Ayrıca okült HBV infeksiyonunun, küresel viral hepatit eliminasyon stratejisinin bir parçası olması gerektiğini savunmuşlar.

Im YR, Jagdish R, Leith D, et al. Prevalence of occult hepatitis B virus infection in adults: a systematic review and meta-analysis. Lancet Gastroenterol Hepatol. 2022; 7 (10): 932-42.

Makale İçin Tıklayınız 

Candida auris‘te Kandidemiye Bağlı Ölüm Oranı Diğer Kandida Türlerine Göre Daha Yüksektir: Mit mi Gerçek mi?

C. auris, 2009 yılında Japonya’da bir kadının dış kulağından izole edildiğinde yeni bir tür olarak tanımlanmıştır. İlk kez 2011 yılında Güney Kore’de fungemi nedeni olarak tanımlanmıştır. Daha sonra beş kıtada en az 39 ülkede izole edilmiş ve izole kolonizasyon vakalarından kandidemi gibi gerçek invazif infeksiyon salgınlarına neden olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), diğerlerinin yanı sıra C. auris‘i de içeren ilk fungal öncelikli patojen listesini Ekim 2022’de yayınlamıştır. C. auris genellikle azol ilaçlara dirençlidir ve üç ana antifungal ajan sınıfına da dirençli izolatlar bildirilmiştir. C. auris‘ten kaynaklanan mortalitenin, çoklu ilaç direnci nedeniyle uygun bir antifungal tedavinin erken seçimiyle ilişkili olup olmadığını doğrulamak zordur. C. auris, bulaşabilirliği, çoklu ilaç direnci ve ciddi sonuçları nedeniyle önemli bir sağlık tehdidi haline gelmiştir.

Bu vaka-kontrol çalışmasına hastanede yatan 74 kandidemi hastası dahil edilmiş. Toplamda 22 C. auris vakası (%29.7) ve 52 kontrol (C. albicans %21.6, C. parapsilosis %21.6, C. tropicalis %21.6, C. glabrata %1.4) incelenmiş. C. auris ve non-auris Candida türleri (NACS) ile kandidemisi olan hastaların risk faktörleri, klinik ve mikrobiyolojik özellikleri ile sonuçları karşılaştırılmış.

Önceki flukonazol maruziyeti C. auris kandidemi hastalarında anlamlı olarak daha yüksek bulunmuş (OR 3.3; 1.15-9.5). C. auris izolatlarının çoğu flukonazol (%86.3) ve amfoterisin B’ye (%59) dirençliyken, NACS izolatları genellikle duyarlıymış. Ekinokandinlere dirençli hiçbir izolat tespit edilmemiş. Antifungal tedaviye başlama süresi ortalama 3.6 günmüş. Altmış üç (%85.1) hasta yeterli antifungal tedavi almış olup iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmamış. Kandideminin 30 ve 90. günlerindeki kaba mortalite sırasıyla %37.8 ve %40.5’e kadar çıkmış. Ancak, C. auris‘in neden olduğu kandidemili grup ile NCAS’ın neden olduğu kandidemili grup arasında 30 ve 90 günlük mortalite açısından fark bulunmamış (sırasıyla %31.8’e karşı %40.4; OR 0.6; %95 GA 0.24-1.97 ve %36.4’e karşı %42.3; 0.77; 0.27-2.1).

Bu çalışmada, C. auris ve NACS arasında kandidemiye bağlı mortalite benzer bulunmuş.  C. auris kan dolaşımı infeksiyonları artmış 30 günlük veya 90 günlük mortalite ile ilişkili bulunmamış. Her iki grupta da uygun antifungal tedavinin, sonuçlarda farklılık bulunmamasında katkısı olabileceği belirtilmiş. C. auris kandidemisinde mortalite oranları diğer kandida türlerinden daha yüksek olmasa da bu tür hastane içi salgınlara neden olabileceği belirtilmiş ve bu mikroorganizmanın bulaşmasının sınırlandırılması için infeksiyon kontrol programlarına (temas izolasyonu ve el yıkama) ve yeterli temizlik ve çevresel dezenfeksiyon kurallarına bağlılık vurgulanmıştır.

Alvarez-Moreno CA, Morales-López S, Rodriguez GJ, et al. The mortality attributable to candidemia in C. auris is higher than that in other Candida species: myth or reality? J Fungi (Basel). 2023; 9 (4): 430.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr