NEJM’de yayımlanan bu makalede yazarlar tarihsel akışta erkek egemen toplum algısının bilim ve tıp üzerindeki etkisini, günümüzde kadın hekimlerin tıp alanında gittikçe artan nicelik ve nitelikleriyle daha fazla söz sahibi olmaya başlamalarına rağmen hekimliğin erkeklikle ilişkili özelliklerinin değer görmeye devam ettiğini belirtmişler. Hekimlerin kendi aralarında da toplumsal cinsiyet eşitsizliğin devam ettiğini belirten yazarlar kadın hekimlerin daha az istihdam, kazanç ve temsiliyet sorununa dikkati çekmişler.
‘’1849’da Elizabeth Blackwell, Amerika Birleşik Devletleri’nde tıp fakültesinden mezun olan ilk kadın oldu. Bugün, kadınlar ABD doktor işgücünün %35’ini oluşturuyor ve 35 yaş ve altındaki doktorlar arasında kadınların sayısı aslında erkeklerden fazla. Birçok Avrupa ülkesinde, birkaç yıldır kadın çoğunluğa sahip bir tıbbi iş gücü bulunuyor. Tıpta kadın sayısı arttıkça, yüzyıllardır erkeklerin tanımladığı gibi “hekimlik”in de kadınlar tarafından yeniden şekillenmesi ve yeniden tanımlanması beklenebilir.
Ancak tıptaki kadınlarla ilgili akademi ve sağlık hizmetlerindeki tartışmalar, genellikle hekimliğin cinsiyetten bağımsız olduğu şeklindeki dile getirilmeyen bir varsayımla başlıyor gibi görünüyor. Bu tartışmalar, ‘’pipeline’’daki kadınların sayısına, ‘’the glass ceiling ‘’* ve kadınların tıpta karşılaştığı benzersiz zorluklara odaklanıyor, ancak bu zorluklar hekimlik üzerine değil. Feminist romancı Virginia Woolf bir keresinde şöyle demişti: “Görünüşe göre bilim cinsiyetsiz değil; o bir erkek’’** Aynı ruhla, tıbbın cinsiyetten bağımsız olmadığı iddia edilebilir; o erkektir.’’
*The glass ceiling: Örgütünün hiyerarşisi içinde yükselmek isteyen nitelikli bir kişinin, çoğunlukla cinsiyetçilik veya ırkçılık temelli bir ayrımcılık nedeniyle bir alt kademede durdurulmasını ifade eder.
**“Science, it would seem, is not sexless; she is a man.”
Lombarts KMJ, Verghese A. Medicine is not gender-neutral – she is male. N Engl J Med. 2022; 386 (13): 1284-7.