Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
15
Temmuz
2025
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

XXVI. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi (KLİMİK 2026) (29 Nisan-3 Mayıs 2026, Antalya)

XXVI. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi (KLİMİK 2026)’nin 29 Nisan-3 Mayıs 2026 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirileceğini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

Derneğimizin kuruluşunun 40. yılının coşkusuyla, katılım ve destekleriniz ile zenginleşeceğine yürekten inandığımız kongremizde siz değerli üyelerimizle buluşmayı heyecanla bekliyoruz.

Saygılarımızla
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu

KLİMİK Podcast: Antimikrobiyal Yönetişim

Bu bölümde konuğumuz Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı’ndan değerli hocamız Prof. Dr. Ömrüm Uzun. Yayınımızda son yıllarda önemi giderek artan ve kavranan antimikrobiyal yönetişimden bahsedeceğiz. Sizleri, konu ile ilgili çok emek harcayan hocamızın deneyimlerini aktardığı ve ileriye yönelik önerilerde bulunduğu yayınımızı dinlemeye davet ediyoruz! Hocamıza çok teşekkür ediyor, sizlere keyifli dinlemeler diliyoruz.

Podcast Yayınımızı Dinlemek İçin Tıklayınız

KLİMİK Video: HPV Aşısı Kimlere Uygulanmalı

Ankara Üniversitesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Sayın Doç. Dr. İrem Akdemir HPV aşısının kimlere nasıl uygulanması gerektiğinden ve HPV aşısını rutin aşı takvimine alan ülkelerdeki sonuçlardan bahsediyor.

Video İçin Tıklayınız

Hematolojik Malignitelerde Primer Antifungal Profilaksi. European Conference on Infections in Leukemia (ECIL) Tarafından Güncellenmiş Klinik Uygulama Kılavuzları

10. ECIL’de hematolojik maligniteli çocuk ve yetişkin hastalarda antifungal profilaksiye yönelik kılavuzlar güncellendi ve bazı değişiklikler yapıldı:
• Akut myeloid lösemi ve myelodisplastik sendrom (MDS) hastalarında remisyon indüksiyon kemoterapisi sırasında:
o Randomize olmayan çalışmalara dayanarak, invazif fungal infeksiyonları (IFI) önlemede etkinlik göstermesi nedeniyle isavukonazol, mikafungin ve kaspofungin için, B-II düzeyinde öneride bulunulmuş.
• Yüksek riskli MDS hastalarında azasitidin ile tedavi sırasında, ilk dört kür boyunca pozakonazol ile profilaksi yapılması literatürde desteklenmiş.
• Miyeloproliferatif neoplazmlar, akut lenfoid lösemi (ALL) ve Hodgkin lenfoma (HL) ile tedavi edilen hastalarda profilaksi önerilmemiş.
• Kronik lenfositik lösemi (KLL) ve non-Hodgkin lenfoma (NHL) hastalarında da genellikle profilaksi önerilmemiş.
• Multipl miyelom (MM) hastalarında profilaksi önerilmemekle birlikte, bispesifik antikorlarla tedavi edilen hastalarda mevcut sınırlı epidemiyolojik veriler profilaksi kullanımını desteklememiş.
• Allojeneik hematopoetik kök hücre nakli (HKHN) yapılan hastalarda büyük bir değişiklik yapılmamış, ancak post-engraftment döneminde isavukonazol için B-II düzeyinde öneri eklenmiş.
• Otolog HKHN uygulanan hastalarda antifungal profilaksi önerilmemiş.
• Önceki ECIL kılavuzlarında CAR-T hücreleri yer almamıştı. Yeni kılavuzda;
   o Yüksek riskli hastalarda infüzyon öncesi ve sonrası dönemde küflere etkili profilaksi önerilmiş.
   o Düşük riskli hastalarda ise mayalara etkili profilaksi önerilebilir denmiş (B-II).

Pagano L, Maschmeyer G, Lamoth F, et al. Primary antifungal prophylaxis in hematological malignancies. Updated clinical practice guidelines by the European Conference on Infections in Leukemia (ECIL). Leukemia. 2025; 39 (7): 1547-57.

Makale İçin Tıklayınız

Mitler, Gerçekliğin İhmal Ettiğini Yüceltir: Klorheksidin Glukonatın Etkinliği ve Güvenliği

Bu derleme, infeksiyon önlemede altın standard antiseptik olan klorheksidin glukonatın (KHG) etkinliği ve güvenliğini eleştirel bir şekilde incelemiş. KHG’nin yan etkileri, Gram-negatif bakterilere karşı etkinliği ve direnç potansiyeliyle ilgili endişeleri ele almayı, mitleri kanıta dayalı gerçeklerden ayırmayı amaçlamış.

KHG, özellikle alkollü formülasyonlarda kateter ilişkili kan dolaşımı infeksiyonlarını azaltmada eşsiz bir etkinlik göstermiş. KHG ile ilişkili alerji bildirimleri nadir ve yan etkiler genellikle hafif ve yönetilebilir düzeydeymiş. Laboratuvar çalışmaları antibiyotiklerle çapraz direnç de dahil olmak üzere mikrobiyal tolerans ve direnç mekanizmalarını öne sürmekle birlikte, güçlü klinik kanıtlar sınırlıymış. Son çalışmalar, KHG’nin geniş spektrumlu antimikrobiyal aktivitesini desteklemekte ve önemli olumsuz etkiler olmaksızın infeksiyonların azaltılmasındaki rolünü vurgulamaktaymış.

KHG’nin güvenlik ve etkinlik profili, teorik risklere kıyasla sağladığı faydaların çok daha ağır bastığını göstererek infeksiyon önlemede kullanımını desteklemiş. İnfeksiyon riski seviyelerine göre uyarlanmış akılcı kullanım stratejileri ve direnç takibinin sürdürülmesinin klinik uygulamalarda KHG’nin etkinliğinin optimize edilmesi için gerekli olduğu belirtilmiş.

Drugeon B, Rickard CM, Buetti N, Guenezan J, Mimoz O. Myths Glorify What Reality Neglects: Efficacy and Safety of Chlorhexidine Gluconate. Curr Infect Dis Rep. 2025; 27 (1):14.

Makale İçin Tıklayınız

Daptomisin ve Fosfomisin Kombinasyonunun Metisiline Dirençli Staphylococcus aureus‘a Karşı Sinerjistik Antibakteriyel Aktivitesi ve İlaç Direncinin Önlenmesi

Daptomisin ve fosfomisin kombinasyonu, metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA)’ta gözlenen direnç artışı nedeniyle dikkat çekmektedir. Çoğu çalışma bu kombinasyonun MRSA’ya karşı sinerjik veya ilave antimikrobiyal aktivite sergilediğini göstermektedir. Ancak kombinasyonun direnci önleme kapasitesi hâlâ belirsizliğini korumaktadır. Bu çalışmada öncelikle daptomisin ve fosfomisinin MRSA üzerindeki antibakteriyel etkisi araştırılmış ve farklı ilaçların etkisi altında MRSA direnç gelişimi tahmin edilmiş. Daha sonra gen dizileme teknolojisi aracılığıyla ilaç direnci gen mutasyonlarının ön analizleri gerçekleştirilmiş. Ek olarak, biyofilmlerdeki fenotipik değişikliklerle, kombinasyonun ilaç direncini önleme yeteneği değerlendirilmiş.

Çalışma sonucunda, daptomisin ve fosfomisinin test edilen suşlara karşı antimikrobiyal etkilerinin sinerjik olarak arttığı gösterilmiş. Bu kombinasyon, her bir ilacın mutant suş gelişimini önleme konsantrasyonunu azaltmış ve ilaca dirençli mutasyonlar için seçim penceresini daraltmış. Sekanslama sonuçları, mutant suşlardaki spesifik direnç genlerinin tek ilaç uygulamasında mutasyona uğradığını gösterirken, kombinasyonda herhangi bir mutasyon tespit edilmemiş. Ayrıca, kombinasyon tedavisi tek ajan kullanımına kıyasla daha güçlü inhibisyon gerçekleştirerek biyofilm karşıtı aktivite göstermiş.

Çalışmada, daptomisin-fosfomisin kombinasyonunun MRSA’ya karşı sinerjik bir antibakteriyel etki gösterdiği ve muhtemelen direnç geni mutasyonlarını inhibe etme ve üstün biyofilm karşıtı aktivite sergileme kabiliyetine atfedilen bakteriyel direnci önleme kapasitesini arttırdığı sonucuna varılmış.

Ai Q, Wang S, Chen Z, et al. Synergistic antibacterial activity and prevention of drug resistance of daptomycin combined with fosfomycin against methicillin-resistant Staphylococcus aureus. Antimicrob Agents Chemother. 2025: e01609-24.

Makale İçin Tıklayınız

Karbapeneme Dirençli Providencia Türleri: Kapıdaki Tehdit

Karbapeneme dirençli Providencia suşlarının artışı, özellikle bağışıklığı baskılanmış hastalar ve hastanede uzun süre kalan bireylerde sınırlı tedavi seçenekleri nedeniyle önemli bir klinik sorun haline gelmiştir. Türkiye’den yapılan bu çalışmada, 1 Ocak 2020-1 Ocak 2024 tarihleri arasında hastane yatışı sırasında Providencia spp. izole edilen hastaların klinik özellikleri, risk faktörleri ve sonuçları retrospektif ve gözlemsel olarak değerlendirilmiş.

Hastalar karbapenem duyarlılığına göre gruplandırılmış ve klinik verilerle mortalite oranları karşılaştırılmış. Toplam 118 infeksiyon olgusunun 53 (%44.9)’ü karbapeneme dirençli saptanmış. En sık izole edilen tür Providencia rettgeri (%67.8) olurken, bu türdeki karbapenem direnci P. stuartii’ye göre anlamlı derecede yüksek bulunmuş (p=0.003). Karbapeneme dirençli infeksiyonlar en sık üriner sistem infeksiyonlarıyla (%58.5) ilişkilendirilmiş; karbapeneme duyarlı vakalar ise daha çok deri ve yumuşak doku infeksiyonlarıyla (%40.0) birlikte görülmüş (p<0.001).

Karbapeneme dirençli olguların hastanede yatış süresinin daha uzun, yoğun bakım gereksiniminin daha fazla ve mortalite oranlarının daha yüksek olduğu saptanmış (p<0.05). Direnç gelişimiyle ilişkili bağımsız risk faktörleri arasında önceki yoğun bakım yatışı, mekanik ventilasyon, üriner kateterizasyon ve daha önce karbapenem kullanımı yer almış. Elde edilen bulgular, karbapeneme dirençli Providencia infeksiyonlarının artmış morbidite ve mortaliteyle ilişkili olduğunu göstermiş. Tedavi seçeneklerinin kısıtlı olması nedeniyle infeksiyon kontrol önlemleriyle antimikrobiyal yönetim programlarının güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmış. Direnç mekanizmalarının daha iyi anlaşılabilmesi ve etkili tedavi stratejilerinin belirlenebilmesi için ileriye dönük geniş ölçekli çalışmalara ihtiyaç duyulduğu belirtilmiş.

Ozalp O, Ortakci B, Komec S, Ozlem, Eda, Aydin OA. Carbapenem-Resistant Providencia spp.: The Threat at the Door. J Hosp Infect. 2025: S0195-6701(25)00180-X.

Makale İçin Tıklayınız

Kandida Endokarditi: Tanı ve Tedaviye İlişkin Güncel Bakış Açıları

Kandida infektif endokarditi (KİE), infektif endokardit vakalarının yalnızca %1-1.5’ini oluşturmasına rağmen, yüksek mortalite (%36-49) ve nüks riski taşır. Tanı ve tedavi stratejilerindeki gelişmelere rağmen, görüntüleme yöntemlerinin rolü ve seçimi, en etkili tıbbi ve cerrahi tedavi konusunda önemli belirsizlikler devam etmektedir. Bu derlemede kardiyak görüntüleme yöntemlerinin optimum kullanımı, antifungal tedaviyle ilişkili zorluklar, cerrahi müdahalenin sınırlamaları ve gerçek dünyadaki etkileriyle uzun dönem takip stratejileri incelenerek KİE’nin tanı ve tedavi süreci ele alınmış.

Aralıklı negatif kan kültürleri ve standard endokardit kriterlerinin sınırlamaları nedeniyle tanı koymanın hala zor olduğu ve ekokardiyografinin kandidemisi olan hastalar için temel tanı yöntemi olduğu belirtilmiş. Fungal biyobelirteçler (1,3-β-D-glukan), moleküler analizler ve PET/BT dahil olmak üzere yeni tanı yöntemlerinin tanıyı iyileştirebileceği, ancak bu yaklaşımlar için sağlam klinik veriler eksik olduğu saptanmış. Tedavide uzun süreli antifungal tedaviye ek olarak cerrahi müdahaleyi içeren multimodal bir yaklaşım önerilmiş. Ekinokandinler veya lipozomal amfoterisin B’nin flusitozin ile kombinasyonu birinci basamak tedavi olarak önerilirken; flukonazolün “step-down” tedavi aşamasında ve özellikle protez kapak infeksiyonlarında baskılayıcı tedavi amacıyla kullanılabileceği ifade edilmiş.

Sonuç olarak yüksek mortalite ve nüks oranları göz önüne alındığında, erken multidisipliner yaklaşımın çok önemli olduğu ve antifungal direnç nedeniyle sonuçları iyileştirmek için anti-biyofilm stratejilerine ve yeni nesil antifungal ilaçlara ihtiyaç duyulduğu vurgulanmış.

Ben-Ami R, Bassetti M, Bouza E, Kosman A, Vena A; ESCMID Fungal Infection Study Group (EFISG). Candida endocarditis: current perspectives on diagnosis and therapy. Clin Microbiol Infect. 2025: S1198-743X(25)00290-3.

Makale İçin Tıklayınız

Güney Kore’de 2020’den Bu Yana Yeni Bir Salmonella enterica Serovar Enteritidis Türünün Ortaya Çıkışı

Bu çalışmada Güney Kore’deki Salmonella enterica serovar Enteritidis izolatlarının SEGX01.049 pulse-field jel elektroforezi (PFGE) paternine sahip olanlarının tüm genom dizileri analiz edilmiş. Bu tür, ilk defa 2020 yılından itibaren Güney Kore’de ortaya çıkmış ve izole edilmiş ve iki ölümcül infeksiyon vakasına yol açmış. Bu türün genomik özellikleri incelenerek olası kaynaklar belirlenmiş.

2020–2023 yılları arasındaki salgınlardan elde edilen izolatlar, Global IIa kladında kümelenmiş. Bu grupta Güney Kore’deki tavuk çiftliklerinden elde edilen Salmonella Enteritidis suşları ve Birleşik Krallık’tan elde edilen insan izolatları da yer almaktadır. Bayesyen moleküler saat analizi, bu klad içindeki izolatların en son ortak atasının zamanını 2017.57 olarak tahmin etmiş.

Ayrıca, filocoğrafik analiz bu soyun Birleşik Krallık’tan Güney Kore’ye girişine dair güçlü istatistiksel kanıt sunmuş. Salmonella Enteritidis gibi gıda kaynaklı patojenlerin yayılımını izlemek ve önleme stratejilerini geliştirmek için sürekli genomik gözetim gerektiği vurgulanmış.

Shin E, La T, Yoo J, Kim J, Hyeon J. Emergence of distinct Salmonella enterica serovar Enteritidis lineage since 2020, South Korea. Emerg Infect Dis. 2025; 31(7): 1386-93.

Makale İçin Tıklayınız

ESCMID’den Haberler

ESCMID Summer School 2025 – Dublin, İrlanda

ESCMID Yaz Okulu, 89 öğrenci ve 40 eğitmenin katılımıyla Dublin’de gerçekleşti. Program; dersler, atölyeler ve sağlık kurumlarına yapılan ziyaretlerle infeksiyon hastalıkları alanında zengin bir öğrenme deneyimi sundu. Yaz okulu, seneye Macaristan’ın Budapeşte kentinde olacak.

ESCMID Bireysel ve Çalışma Grubu Araştırma Destekleri – Başvurular Açık

Bakteriyel infeksiyonlar temalı bireysel araştırma bursları erken kariyer araştırmacılarını desteklemek amacıyla başvuruya açıldı.

Başvuru için tıklayınız.

Aşı Konferansı – Açılış Konuşması Duyurusu

Aşı Konferansı, Eylül ayında Lizbon’da düzenlenecek. COVID-19 dahil solunum yolu viral infeksiyonlarında aşıların etkisi tartışılacak. Başvurular devam ediyor.

Başvuru için tıklayınız.

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr