Klimik Bülteni - Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yayın Organıdır
<
17
Haziran
2025
>

ESKİ SAYILAR

BÜLTEN ÜYELİĞİ

Yurt Dışında Gözlemcilik: Bir Asistan Hekimin İtalya Serüveni

Bu bölümdeki konuğumuz, geçtiğimiz aylarda İtalya’da observership (gözlemcilik) programına katılan, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’ndan uzmanlığını henüz alan Dr. Pelin İrkören. Bu yayında, Pelin’in gözlemcilik sürecine nasıl karar verdiğini, başvuru ve kabul sürecinde neler yaşadığını, karşılaştığı zorlukları ve yurt dışındaki günlük gözlem ve deneyimlerini konuştuk. Farklı bir sağlık sisteminde bulunmanın kültürel ve mesleki katkılarını da içtenlikle paylaşan konuğumuza bize zaman ayırdığı için teşekkür ediyor, benzer bir deneyim düşünen meslektaşlarımız için ilham verici olacağını düşündüğümüz bu yayını keyifle dinlemenizi diliyoruz!

Yapay Zekâ ile Hastane Ortamında Clostridioides difficile İnfeksiyonu Önleme Çabalarına Rehberlik Etmek

Yapay zekâ, olumsuz sonuçlar açısından yüksek risk altındaki hastaları tanımlayabilecek modeller geliştirmek amacıyla giderek daha fazla kullanılmaktadır. Bununla birlikte, bu modellerin klinik etkisi büyük ölçüde bilinmemektedir. JAMA da yayımlanan bu araştırmada “Yapay zekâ araçları hastanelerde infeksiyon önleme çabalarına etkili bir şekilde rehberlik edebilir mi?” sorusuna yanıt aranmış.

Bu prospektif, tek merkezli kalite iyileştirme çalışması, yetişkin hasta yatışlarını yapay zekâ uygulamasından önce (1 Eylül 2021-31 Ağustos 2022) ve sonra (1 Ocak 2023-31 Aralık 2023) değerlendirmiş. Clostridioides difficile infeksiyonu (CDI) risk tahmini için daha önce onaylanmış bir kuruma özel yapay zekâ modeli, çalışma sahasındaki klinik iş akışlarına entegre edilmiş. Model, gelişmiş el hijyeni yoluyla patojen maruziyetini azaltmak ve antimikrobiyal yönetim yoluyla konak duyarlılığını azaltmak için infeksiyon önleme uygulamalarını yönlendirmek için kullanılmış.

Sonuç olarak bu kalite iyileştirme çalışmasında yapay zekâ güdümlü bir infeksiyon önleme paketinin uygulanması, çalışma sahasında zaten düşük olan CDI insidansı oranında önemli bir azalma ile ilişkili bulunmamış, ancak CDI ile ilişkili antimikrobiyal kullanımın azalmasıyla ilişkiliymiş.

Sonuçlar, yapay zekânın antimikrobiyal yönetimini destekleme potansiyelini vurgulamaktadır. Altyapı, personel bilgisi ve iş akışı entegrasyonu dahil olmak üzere uygulamanın önündeki engellerin gelecekteki uygulamalarda ele alınması gerektiği vurgulanmış.

Tang S, Shepard S, Clark R, et al. Guiding Clostridioides difficile infection prevention efforts in a hospital setting with AI. JAMA Netw Open. 2025; 8 (6): e2515213.

Makale İçin Tıklayınız

Bosutinib Deneysel Sepsiste İnflamasyonu Azaltabilir

Dünyada önde gelen ölüm nedenlerinden biri olan sepsisin hedefli ve etkili tedavisi bulunmamaktadır. Patofizyolojisi, inflamatuvar aracıların yüksek salınımını, lökosit artışını, vasküler değişiklikleri, sinir ve solunum sistemlerinin işlev bozukluğu ile ilerleyen dengesiz inflamasyonu içerir. Src ailesi tirozin kinazları (SFK) bağışıklık tepkilerinde kritik bir rol oynar ve bunların inhibisyonu aşırı inflamasyonu modüle edebilir. Bu çalışma, bir SFK inhibitörü olan bosutinibin sepsis tedavisindeki potansiyelini araştırmış.

Bosutinib (3 mg/kg) veya DMSO/salin ve ardından sekal ligasyon ve ponksiyon kaynaklı sepsis ile tedavi edilen farelerde klinik belirtiler, sağkalım oranları, sistemik ve nöronal inflamatuvar yanıtlar, hücre onarımı, akciğer fonksiyonu ve serebral mikrosirkülasyon verileri analiz edilmiş.

Bosutinib tedavisinin sepsis şiddetini azalttığı, hayatta kalma oranlarını iyileştirdiği ve periton lavajı, plazma ve beyin dokusunda pro-inflamatuar sitokin ve kemokin seviyelerini azalttığı gösterilmiş. Ayrıca botusinib tedavisi ile infeksiyon bölgesinde hücresel infiltrasyon ve bakteri büyümesi azalmış ve diffüz alveolar hasarın azalmasıyla birlikte akciğer fonksiyonlarının korunduğu saptanmış. Bunlarla beraber septik farelerin serebral mikrosirkülasyonunda kılcal yoğunluğu ve kan perfüzyonunda iyileşmeler görülmüş; bunun yanı sıra serebral bölgede lökosit artışının ve yapışmasının azaldığı saptanmış. Sonuç olarak sepsis tedavisinde umut vadeden veriler bildirilmiş.

Cunha CMC, Abreu VHP, Estato V, et al. Bosutinib mitigates inflammation in experimental sepsis. Eur J Clin Invest. 2025: e70055.

Makale İçin Tıklayınız

İtalya’da Nüfus Temelli Bir Zoonoz Çalışması

Zoonozların önlenmesi ve yönetilmesi hekimlerin, veterinerlerin, çevre ve sosyal bilimcilerin ortak çabalarını gerektirmektedir. İnsanlardaki zoonozların sistematik kaydı, özel sürveyans sistemleri aracılığıyla nadiren gerçekleştirilmektedir ve pratisyen hekimler arasında bu hastalıklar hakkında farkındalığın artırılmasına ihtiyaç vardır. Zoonotik infeksiyon etkenleri için bir rezervuar oluşturan evcil hayvanlar, özellikle de köpekler ve kediler, İtalyan ailelerde sıklıkla bulunmaktadır. Bu çalışmada, İtalya’daki birinci basamak sağlık hizmetlerinde belirli zoonozların yüküne ilişkin bir değerlendirme gerçekleştirilmiş.

Çalışmada İtalyan birinci basamak sağlık hizmeti veri tabanı kullanılmış, çalışma indeks tarihi olan 31 Aralık 2022’de veri tabanındaki 15 yaş ve üzeri aktif nüfus belirlenmiş. Evcil hayvanlardan farklı vektörler aracılığıyla bulaşabilen zoonozların yaşam boyu prevalansı hesaplanmış. Tahminler, immün yetmezliklerin varlığına ve yaşlı yetişkinlerde kırılganlık düzeyine göre katmanlandırılmış. En yaygın zoonozlar olarak Lyme hastalığı (10 000’de 4.7) ve riketsiyozlar (10 000’de 3) saptanmış. Leishmania ve Bartonella ile ilişkili infeksiyonlar 10 000’de 1’den daha düşük prevalans göstermiş. İmmün yetmezlik öyküsü pozitif olanlarda zoonozların görülme sıklığı daha yüksek bulunmuş (10 000’de 7.60’a karşı 5.05).

Bu bulgular, özellikle bağışıklık sistemi yetersiz ve zayıf yaşlı hastalarda zoonoz bulaşmasını en aza indirmek için, sağlık hizmeti sağlayıcılarının gelişmiş sürveyans ve artan farkındalıkla pratisyen hekim-veteriner hekim etkileşimlerini desteklemesi gerektiğini göstermiş.

Lapi F, Marconi E, Ferroglio E, Cricelli I, Rossi A, Cricelli C. The burden of some of the most common zoonoses in primary care: a population-based study in Italy. Postgrad Med J. 2025: qgaf086.

Makale İçin Tıklayınız

Pneumocystis Pnömonisi: İnsan İmmün Yetmezlik Virusu (HIV) Olan Kişiler Arasında Hala Bir Tehdit mi? Danimarka HIV Kohort Çalışması

Pneumocystis jirovecii (PCP), HIV ile yaşayan kişilerde (HİYK) en yaygın AIDS tanımlayıcı hastalık olmaya devam etmektedir. Kombine antiretroviral tedavi (ART) kullanılmasıyla beraber PCP de dahil olmak üzere fırsatçı infeksiyonlar ve ilişkili mortalite azalmıştır. Ancak, HIV tanısından kısa bir süre önce veya tanıdan sonraki ilk yıl içinde PCP tanısı alma riskinin ve ilişkili mortalitenin de azalıp azalmadığı bilinmemektedir. Bu çalışmada PCP riski, ölüm oranı ve HIV tanısı konulduktan sonra geçen zaman ve CD4 hücre sayısıyla ilişkilerin incelenmesi amaçlanmış.

Çalışmaya Danimarka HIV kohortundaki 1995–2021 arasında tanı alan HİYK dahil edilmiş. HIV tanısının ilk yılından sonraki süredeki PCP riskinde tüm HİYK’de>%90’lık bir azalma ve başlangıç  CD4 sayısı <200 hücre/µL olan HİYK’de %40’lık bir azalma gösterilmiş. Tedavinin ilk yılında, baskılanmış viral yüke rağmen CD4 sayısı 100 ila <200 hücre/µL ise PCP riskinin yüksek kaldığı ancak bir yıllık tedaviden sonra azaldığı tespit edilmiş.

Sonuç olarak;kombine ART’nin PCP riskini azaltmadaki başarısına rağmen geç tanı HİYK’ler arasında önemli bir sorun olmaya devam ettiği ve bu nedenle erken HIV tanısının, riskli gruplarda farkındalığın arttırılmasının ve tanı anında CD4 sayısı <200 hücre/µL olan HİYK’lerde PCP profilaksinin önemi vurgulanmış.

Møller AK, Schnoor SB, Petersen I, et al. Pneumocystis pneumonia-Is it still a threat among people with human immunodeficiency virus (HIV)? A Danish HIV cohort study. Open Forum Infect Dis. 2025; 12 (6): ofaf289.

Makale İçin Tıklayınız

Kan Kültürlerinde Brucella melitensis Pozitifliğinin Devam Etmesi Fokal İnfeksiyonla İlişkili Değildir

Bruselloz, fokal infeksiyonlarla komplike olan küresel bir zoonotik hastalıktır. Diğer bakteriyel infeksiyonlarda persistan pozitif kan kültürleri metastatik odak açısından araştırma gerektirir. IJID’te yayımlanan bu çalışmada persistan bakteriyeminin Brucella melitensis infeksiyonu olan hastalarda fokal infeksiyonları öngörüp öngörmediğinin değerlendirilmesi amaçlanmış.

2010-2022 yılları arasında B.melitensis bakteriyemisi nedeniyle yatırılan hastalar restrospektif olarak değerlendirilmiş. Hastaların %74.8’inde persistan bakteriyemi ve %27.8’inde en sık osteomiyelit olmak üzere fokal infeksiyon meydana gelmiş. Persistan bakteriyeminin, fokal infeksiyonları ve olumsuz klinik sonuçları öngörmede faydalı olmadığı ve sağlık hizmetlerinin gereksiz kullanımına yol açtığı gösterilmiş. Başvurudaki lokalize semptomların fokal infeksiyonun tek güvenilir öngörücüsü olduğu bulunmuş.

Bulgular göz önüne alındığında bruselloz tedavisinde kültür odaklı yönetimden ziyade klinik odaklı yönetim stratejilerine geçilmesi savunulmuş.

Cherniak M, Cohen MJ, Oster Y, Grupel D. Persistence of positive Brucella Melitensis blood cultures is not associated with focal infection. Int J Infect Dis. 2025: 107941.

Makale İçin Tıklayınız

Pnömoni Nedeniyle Hastaneye Yatırılan ve Tedaviye Yanıt Vermeyen Bir Hastaya Nasıl Yaklaşılmalıdır?

Pnömoni, sıklıkla yoğun bakım ünitesi (YBÜ)’ne yatış nedenidir ve YBÜ hastalarında en sık görülen infeksiyondur. Çoğu hastanın uygun antibiyotik tedavisine yanıt vermesi 48-72 saat sürer. Yanıtsızlık, genellikle ateş, solunum sıkıntısı, bozulmuş oksijenasyon ve/veya radyografik anormallikler gibi klinik belirtilerin devam etmesi veya kötüleşmesi olarak tanımlanmakta ve hastaların %20 veya %30’unda izlenmektedir. Yanıtsızlık nedenleri arasında konak faktör (immünosüpresyon, kronik akciğer hastalığı, devam eden aspirasyon vb.), uygunsuz antibiyoterapi, atipik veya dirençli patojenler, septik komplikasyonlar ve pnömoniyi taklit edebilen veya alevlendirilebilen infeksiyöz olmayan durumlar (pulmoner emboli, malignite, sekonder ARDS, vaskülit vb.) yer alır. Tedaviye yanıt vermeyen pnömoni sık görülmekle birlikte yönetimine ilişkin güçlü kanıtlar bulunmamaktadır. Klinisyenler anamnez ve fizik muayeneyi sürekli olarak yeniden değerlendirmeli, mikrobiyolojik verileri gözden geçirmeli ve toraks BT gibi görüntüleme yöntemlerini göz önünde bulundurmalıdır. Bronkoskopi veya tekrarlanan balgam örneklemesi alternatif patojenleri veya infeksiyöz olmayan nedenleri belirlemede yardımcı olabilmektedir. Yanıt vermeyen pnömoni yönetimi yapılandırılmış yeniden değerlendirme bulgularına bağlıdır.
Bu derlemede tedaviye yanıt vermeyen pnömoninin nasıl belirleneceği ve yönetileceği konusunda rehberlik sağlanması amaçlanmış.

Povoa P, Coelho L, Carratala J, et al. How to approach a patient hospitalized for pneumonia who is not responding to treatment? Intensive Care Med. 2025; 51 (5): 893-903.

Makale için Tıklayınız

2023 Yılında Philadelphia’daki Şigelloz Salgınında Yüksek Oranda Görülen Bakteriyemi ve Florokinolon Dirençleri

2023 yılında Philadelphia’da, özellikle evsizler ve opioid bağımlı bireyleri etkileyen bir Shigella flexneri salgını ortaya çıkmıştır. Temple University Health System’de (1 Ekim 2023-30 Nisan 2024) tarihleri arasında hastaneye yatan 67 hasta incelenmiş. Şigelloz tanısı, dışkı veya kan kültüründe Shigella türü üremesi veya dışkıdan PCR ile Shigella türü saptanması ile konmuş. Çalışmada %31.3 oranında bakteriyemi tespit edilmiş olup bu oran literatürde bildirilenlerin çok üzerindeymiş. Saptanan alt türlerde birinci sırada Shigella flexneri tip 3 yer almış. Hastaların çoğu evsizler (%67) ve opioid bağımlılarından (%69) oluşurken, injeksiyon yoluyla madde kullanımı yaygınmış. Kültürlerde saptanan S. flexneri izolatları yüksek oranda florokinolonlara (%98) ve β-laktamlara (ampisiline %100 ve seftriaksona %97.9) dirençliyken, güvenilir oral tedavi seçeneği olarak sadece trimetoprim-sülfametoksazol (%10.4) kalmış. Salgın sırasında invazif şigelloza bağlı bir ölüm gerçekleşmiş; ölüm sebebi hastaneye geç başvuru nedeniyle gelişen septik şok imiş. Temple University Health System, sosyoekonomik düzeyi düşük, HIV, HCV, IV madde bağımlılığının yüksek olduğu bölgeye hizmet verdiği için sağlık hizmetine ulaşım da kısıtlıymış.

Bulgular, sosyal kırılganlıkların bulaşıcı hastalık yükünü ağırlaştırabileceğini ve bu tür topluluklar için daha kapsayıcı halk sağlığı müdahalelerine ihtiyaç olduğunu ortaya koymuş.

Stedman E, Molin A, Oglesby V, et al. High rates of bacteremia and fluoroquinolone resistance during an outbreak of shigellosis among people experiencing homelessness and opioid use disorder in Philadelphia, Pennsylvania. Open Forum Infect Dis. 2025; 12 (5): ofaf296.

Makale için Tıklayınız

Abakavir ve Tenofovir İçeren Antiretroviral Terapilerin Kardiyovasküler Tehlikeleri: REPRIEVE Kohortunun Analizinden Elde Edilen Görüşler

HIV ile yaşayan bireylerde normal bireylere göre, tedavisiz HIV ile yaşayan bireylerde ise tedavi alanlara göre kardiyovasküler olay riski iki kat artmaktadır. Ancak bazı antiretroviral tedavilerde kardiyovasküler yan etkilerin daha çok görüldüğünü bildiren çalışmalar mevcuttur. Yapılan çalışmalar abakavir (ABC) içeren NRTI rejimlerin miyokardiyal enfarktüs riskini iki kat artırdığını öne sürmektedir.

The Randomized Trial to Prevent Vascular Events in HIV (REPRIEVE) çalışması, ABC ve tenofovir temelli tedavilerin majör kardiyovasküler yan etkilerini (MACE-major adverse cardiovascular events) değerlendirmiş. Mart 2015-Temmuz 2019 tarihleri arasında düşük-orta düzeyde kardiyovasküler riski olan 6114 hasta çalışmaya dahil edilmiş ve ortalama 67 ay takip edilmiş. Belirli aralıklarla görüşülen hastalar TDF temelli, TAF temelli ve ABC temelli tedavi alanlar olmak üzere üç gruba ayrılmış. Takip süresince toplamda 183 MACE vakası gerçekleşmiş. Sonuçlara bakıldığında TAF ve TDF’ye kıyasla, ABC rejimi alan hastalarda ilk MACE oranı daha yüksek görülmüş. TAF ve TDF arasında fark olmamakla beraber, alt grup farklılıkları görülmüş. Kalp krizi ve kardiyovasküler ölüm TAF’de TDF’ye oranla daha yüksek oranda görülürken, inme TDF’de daha yüksek oranda görülmüş. 

Sonuç olarak bu çalışma, kardiyovasküler riski düşük ila orta düzeyde olan HIV ile yaşayan bireylerin katıldığı, küresel ölçekte yürütülen ilk randomize klinik çalışmanın analizidir ve ABC’nin kardiyovasküler hastalık riskini artırdığını öne süren çok sayıda gözlemsel çalışmayı desteklemektedir.

Davies Smith E, Malvestutto C, Ribaudo HJ, et al. Cardiovascular hazards of abacavir- versus tenofovir-containing antiretroviral therapies: insights from an analysis of the REPRIEVE trial cohort. Open Forum Infect Dis. 2025; 12 (4): ofaf177.

Makale İçin Tıklayınız

Meşrutiyet Mah. Rumeli Cad.
İpek Apt. No. 70 D. 7
(Rumeli Eczanesi üstü),
34363 Şişli, İstanbul
Tel. ve Faks: (0212) 219 54 82
E-posta: klimik@klimik.org.tr